DİYARBAKIR – İHD Diyarbakır Şubesi tarafından hazırlanan Cezaevlerindeki Hasta Mahpuslar Raporu’nda çeşitli ağır hastalıklarla cezaevlerinde zorlu şartlar altında kalan 309 tutuklu ve hükümlü yer alıyor. Durumları ağır olan mahpusların sağlık raporları incelenerek hazırlanan raporda, cezaevindeki hastaların bir an önce salıverilmesi talep ediliyor. Meclis’ten geçen yeni yasal düzenlemenin de eleştirildiği raporda, Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanlığı’na hasta mahpuslara ilişkin daha fazla duyarlı olunması çağrısı yapıldı.
İHD Diyarbakır Şubesi, uzun süredir çalışmasını yürüttüğü Cezaevlerindeki Hasta Mahpuslar Raporu’nu düzenlediği basın toplantısıyla kamuoyuna açıkladı. Dernek binasında düzenlenen basın toplantısına, İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, Şube Sekreteri Abdulselam İnceören, İHD Cezaevleri Komisyonu Üyeleri Av. Muhterem Süren ile Av. Resul Tamur katıldı.
Hazırlanan basın metnini okuyan İHD Diyarbakır Şubesi Cezaevleri Komisyonu Üyesi Av. Muhterem Süren, Türkiye’de insan hakları ihlalleri kapsamında en büyük sorunların yaşandığı yerlerin başında cezaevleri geldiğini ifade ederek, “İşkence ve kötü muameleden tutalım, sevk ve sürgünlere kadar birçok hak gaspının yaşandığı cezaevlerinde yaşanan en büyük sorun da hasta mahpusların içinde bulunduğu durum ve yetkili organların bu duruma karşı içinde bulundukları duyarsızlıktır” dedi.
İHD olarak, uzun süredir hasta mahpuslara ilişkin kapsamlı bir çalışma içerisinde olduklarını kaydeden Süren, “Yaptığımız çalışmalar kapsamında Diyarbakır Tabip Odası, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve Diyarbakır Barosu’nun da destekleriyle birçok cezaevi gezilmiş, çok sayıda hasta mahpusa ulaşılmış ve durumları hakkında başvurular alınmıştır. Son olarak raporları elimize ulaşan ağır hastaların raporları Diyarbakır Tabip Odası tarafından incelemeye tabi tutulmuş ve hastalıklarına ilişkin durum tespitleri yapılmıştır. Bu raporumuzu, yaptığımız bu kapsamlı çalışma ve partner kurumların incelemesi sonucu hazırlamış bulunmaktayız. Bizler karar mercii olmadığımız için, raporda kesin kanaatlere yer vermedik. Raporda yer alan isimler ve hastalıklarını gerek kamuoyu, gerekse yetkili mercilerin dikkatine sunarak, bu konuda duyarlılık yaratmayı amaçlamaktayız” diye konuştu.
309 hasta mahpus tespit edildi
Ayrıntılı raporda da görüleceği üzere Hasta mahpusların sayısında ciddi oranda bir artış gözlemlendiğini ifade eden Süren, “Bu da biz insan hakları savunucularını ciddi anlamda kaygılandırmaktadır. Raporda geçen rakamlara baktığımızda ulaşabildiğimiz 309 hasta mahpus bulunmaktadır. Bunlardan 50 kişinin ilgili sağlık kurullarından aldıkları sağlık raporları incelemeye alınarak, durumları hakkında tespitler yapılmıştır. Geri kalan bölüm ise, mahpusların yaptıkları başvurularda beyan ettikleri veya basın yayın organlarına yansıyan kısmi bilgiler ışığında düzenlenmiştir” dedi.
İnsan hakları savunucuları olarak yıllardır hasta mahpusların durumuna dikkat çekmek amacıyla çeşitli raporlar yayınladıklarını, basın açıklamaları, eylem ve etkinliklerle bu konuda duyarlılık yaratmaya çalıştıklarını belirten Süren “Ancak yaptığımız tüm bu girişimler bugüne kadar istenilen düzeyde karşılık bulmamış, yetkili organların duyarsızlığı devam etmiştir. Bunun sonucunda cezaevlerinde çok sayıda hasta mahpus son dilekleri olan ‘yakınlarının yanında son nefesini verme’ hakkından mahrum bırakılarak, cezaevlerinin kötü şartlarında ölüme mahkum edilmiştir” diye kaydetti.
‘Adli Tıp Kurumu tarafsızlığını yitirmiştir’
Bir süredir Meclis gündeminde olan ve bu hafta Genel Kurul gündemine getirilen Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun teklifinin dün itibariyle Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildiğini anımsatan Süren, çıkarılan yeni yasaya ilişkin şu görüşlere yer verdi: “Bu değişikliğin önemli maddelerinden biri de hasta mahpusların infazının geri bırakılması ile ilgili 5275 Sayılı Kanunun 16’ıncı maddesindeki değişiklik oldu. Yapılan değişiklikle, bu kanun maddesinin 2’inci fıkrasında geçen ‘Mahkumun hastalığının hayatı için kesin bir tehlike teşkil etmesi durumunda, hapis cezasının infazının iyileşinceye kadar geri bırakılması’ hükmüne, 5’in fıkra eklenerek, ‘Ağır bir sakatlık veya hastalık nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettirememesi durumunda infaz ertelenebilir’ şeklinde düzenlenmiştir. Bizler bu değişikliği iki yönden eksik ve yetersiz bulmaktayız. Kanun değişikliği metninde 16’ıncı maddenin 3’üncü fıkrasında belirlenen usule göre infazın geri bırakılabileceği belirtilmiştir. 16’ıncı maddenin 3’üncü fıkrası Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurulları tarafından düzenlenip Adli Tıp Kurumu’nun onayladığı rapor üzerine infazın geri bırakılabileceği belirtilmektedir. Bu düzenleme bize göre sakıncalıdır. Adli Tıp Kurumu resmi tekel bilirkişisi olarak tarafsızlığını yitirmiş ve siyasal iktidarın politikalarına göre tutum alan bir kurum haline gelmiştir. Nitekim Adalet Bakanlığı verilerinden de anlaşılacağı üzere Adli Tıp Kurumu’nun kötü uygulamaları nedeni ile infazı geri bırakılmayan ağır hasta mahpuslar cezaevinde yaşamını yitirmekte ya da tahliye olduktan birkaç gün sonra yaşamlarını yitirmektedirler. 16’ıncı maddenin 3’üncü fıkrasında düzeltme yapılarak Adalet Bakanlığı’nın belirlediği tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurul raporlarının yeterli olması, adli tıp kurumunun onayının istenmemesi sağlanmalıydı. 3’üncü fıkrada düzeltme yapılmadan eklenen 5’inci fıkranın uygulamada fazla bir karşılığı olmayacaktır.”
‘Savcının insafına kalırsa!’
Kanun metninde, “maruz kaldığı ağır bir hastalık veya sakatlık nedeni ile ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen” mahkumdan bahsedildiğini ifade eden Süren, “Maddenin bu haliyle kalmış olması, -önceki deneyimlerimizden de yola çıkarsak- hiçbir hasta mahpusun tahliye edilmeyeceği anlamına gelmektedir. Oysaki madde metni düzeltilerek, sadece ‘maruz kaldığı ağır bir hastalık veya sakatlık’ ifadesi ile yetinilmeliydi. Ayrıca ‘toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturma’ kriterini değerlendirecek olan Cumhuriyet Savcısıdır. Bir kişinin toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturup oluşturmayacağı gibi ağır bir sorumluluğun Cumhuriyet Savcısına bırakılması karşısında savcılar böyle bir sorumluluk altına girmeyeceklerdir. Kişinin cezalandırılması konusunda taraf olan bir merciinin karar verici olması anlaşılır bur durum değildir. Kaldı ki bir kişinin toplum güvenliği bakımından tehlike yaratıp yaratmadığına ancak yapılacak bir yargılama sonucunda mahkeme karar verebilir” dedi.
Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı’na tahliye çağrısı
Tüm bu nedenlerle bu kanun değişikliğinin hasta mahpuslar konusunda yeterli bir düzenleme olmadığını düşündüklerini kaydeden Süren, şunları söyledi: “Ancak yeni değişikliği de öyle hemen reddeden bir pozisyonda değiliz. Bu değişikliğin getireceği sonuçları ileride uygulamada göreceğiz. Biz bu nedenle hazırladığımız bu raporu Adalet Bakanlığı ve diğer ilgili kurumlara sunarak, bir nevi kolaylaştırıcı rolü üstleneceğiz. Amacımız ülkenin kanayan bir yarası olan cezaevlerindeki hasta mahpuslar sorununa ivedilikle bir çözüm bulunmasıdır. Bunun için de bugüne kadar yaptığımız çalışmaları, artırarak devam ettireceğiz. Ayrıca yapılan kanun değişiklikleri ve düzenlemelerin de takipçisi olduğumuzu bir kez daha yenilemek istiyoruz. Adalet Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı makamından beklentimiz, yetkilerini kullanarak, ağır hasta olan mahpusların bir an önce tahliyelerini sağlamalarıdır. Aksi takdirde yapılacak hiçbir düzenleme bir anlam ifade etmeyecektir.”
İHD hasta mahpuslara ilişkin kampanya başlatacak
Basın açıklaması öncesi konuşan Şube Başkanı Raci Bilici, cezaevlerinin sıkıntılı bir alan olduğunu, bu kötü koşullarda hasta mahpusların durumunun daha da kötü olduğunu belirterek, bu duruma dikkat çekmek amacıyla hasta mahpuslara ilişkin bir rapor hazırladıklarını dile getirdi. Bilici, hazırladıkları raporu Adalet Bakanlığı ve ilgili kurumlara göndererek, hasta mahpusların durumuna dikkat çekeceklerini ve tahliyelerini talep edeceklerini, ayrıca bundan sonra her hafta bir hasta mahpusun durumunu gündeme getirecek şekilde bir kampanya başlattıklarını sözlerine ekledi.
Yapılan konuşmaların ardından içerisinde 309 hasta mahpus ismi ile bulundukları cezaevi ve hastalıkları hakkında bilginin olduğu rapor basın mensuplarına dağıtıldı.