DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları tarafından her hafta düzenlenen oturma eyleminde konuşan MEYA-DER Başkanı Leyla Ayaz, PKK militanlarının cenazelerine yönelik uygulamalar tepki göstererek, “Bu kadar kin ve nefret dolu iken bu topraklara nasıl barışı getirmeyi düşünüyorlar. Her gün Kürdistan coğrafyasına bombalar yağdırılırken hangi barıştan ve iyi niyetten bahsedebiliriz” dedi.
İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" sloganıyla her hafta düzenlediği oturma eylemi 208’inci haftasında Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde devam etti. Eyleme, İHD üye ve yöneticileri ile Barış Anneleri İnisiyatifi, MEYA-DER, KESK’e bağlı sendikaların temsilcileri ve çok sayıda kayıp yakını katıldı. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı bu haftaki oturma eylemine, PKK’lilerin cezaevlerine yönelik uygulamalara tepki göstermek amacıyla açıklama yapan MEYA-DER üye ve yöneticilerinden oluşan kalabalık bir kitle katıldı.
Oturma eyleminde ilk olarak konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, tam 208 haftadır kayıpların bulunması, faillerinin yargılanması için mücadele ettiklerini belirterek, “Yıllardır bu alanlarda bu kayıpların, faili meçhul cinayetlerin faillerini dile getiriyoruz. Aynı zamanda savcılıklara bunlar hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz. Ama maalesef bugüne kadar en ufak bir adım atılmış değildir. Bu siyasal cinayetlerin hepsi devletin bilgisi dahilinde işlenmiş cinayetlerdir ve devletin arşivinde tüm bu bilgi-belgeler bulunmaktadır. Eğer devlet istese bu failleri ortaya çıkarabilir. İşte bugünler bunun tam zamanıdır. Böylesi bir girişim belki de başlayan yeni sürece pozitif bir katkı sunar” dedi.
‘Gerillanın cenazesini Zap suyuna atacak kadar pervasızlaştılar’
Bilici’nin ardından MEYA-DER Genel Başkanı Leyla Ayaz, hazırladıkları basın açıklamasını okudu. Bin yıllardır bu topraklarda özlemini çektikleri barış çığlığını duymaya, anaların gözyaşından akan acıların mutluluğa dönüşmesine hasret kaldıklarını söyleyen Ayaz, “Hükümetin sözde barış çalışmalarının aksamadan devam ettiği söylemi havada kalmaktadır. AKP hükümeti barış deyince daha fazla kan mı anlıyor? Bundan mıdır yeni yıla girdiğimiz günlerde Amed'in Lice ilçesinde 10 yiğit Kürt evladını kimyasal silahlarla katledildi, Pariste 3 kadın arkadaşımız vahşice infaz edildi? Sanki bunlar hiç olmamış gibi Çukurca'da 14 Kürt gencini vahşice katletti. Öyle ki katletmekle yetinmedi bu halkın yiğit evlatlarının bedenlerini paramparça etti. Cenazelerin kollarını, bacakların hatta başını bile gövdesinden ayırdı, bu bile yetmedi bir gerillanın cenazesini alıp Zap suyuna attılar. Oradaki askeri yetkililer sivil toplum örgütlerine ‘cenazeyi boşuna aramayın biz o cenazeyi zap suyuna attık’ diyecek kadar pervasızlaştılar” dedi.
‘İçi yanan aileler ikiyüzlülüğü asla kabul etmez’
“Bu kadar kin ve nefret dolu iken bu topraklara nasıl barışı getirmeyi düşünüyorlar” diye soran Ayaz, şöyle devam etti: “Her gün Kürdistan coğrafyasına bombalar yağdırılırken hangi barıştan ve iyi niyetten bahsedebiliriz. Barışın ilk adımları acılara karşılıklı anlam vermek ve empati kurmaktan geçer. Birini ötekileştirip katlini reva görmeyle barış görüşmeleri gerçekleşmez, içi yanan aileler bu ikiyüzlü davranışı asla kabul etmez. Her ananın acısı aynıdır birinin diğerinden fazla veya eksik değil, bunun böyle anlaşılması gerekir. Eğer gerçek bir görüşme yapılacaksa ilk başta AKP hükümetinin somut bir adım atması ve bu savaşın karşılıklı durması gerekir.”
‘Cenazelerin verilmemesi hukuk sistemiyle bağdaşmıyor’
Ailelere uygulanan psikolojik savaşın durdurulup cenazelerinin dini inanç gereği hemen defin edilmesi için ailelerine verilmesi gerektiğini ifade eden Ayaz, “Önce cenazeler olayın gerçekleştiği ilin savcısı tarafından ailelere teslim edilirken, daha sonra keyfi bir uygulamayla cenazeler Malatya, İstanbul hatta Trabzon iline gönderilmeye başlandı. Bu da yetmedi DNA testi adı altında ailelere ikinci kez bir işkence metodu geliştirildi. Bu yapılan uygulamaların Türk devleti hukuk sistemiyle de hiçbir alakası yoktur. Bu AKP hükümetinin Kürtlere yönelik imha konseptinin en vahşi göstergesidir” diye konuştu.
‘Cenazeler olayın yaşandığı ilde teslim edilsin’
Kürt halkı olarak bu uygulamaları dün kabul etmedikleri gibi bugün de asla kabul etmeyeceklerini sözlerine ekleyen Ayaz, “Başta yüreği yanan annelerimiz ve tüm halkımız AKP hükümetinin bu insanlık dışı uygulamalarına gereken cevabı verecek. AKP hükümetini uyarıyoruz; yasada belirtilen hükümlüklere göre davranıp, cenazelerin olay mahallindeki ilin savcısı tarafından otopsisinin yapılması ve ailelerine teslim edilmesi gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz” dedi.
Kaybedilen Recep Buttanrı’nın hikayesi anlatıldı
Açıklamanın ardından 3 Nisan 1999 tarihinde kaçırılarak kaybedilen Recep Buttanrı’nın kaybediliş hikayesi İHD Kayıp Komisyonu Üyesi Necibe Güneş Perinçek tarafından okundu. Perinçek, ailenin tüm girişimleri ve görgü tanıklarına rağmen Buttanrı’nın akıbeti hakkında herhangi bir bilgiye ulaşılamadığını söyledi.
Yapılan konuşmaların ardından kayıp yakınları Buttanrı’nın anısına 5 dakikalık oturma eylemi yaparak eylemlerine son verdi.