İHD'den hükümete çağrı: 122 tutsak ölüm sınırında!

12.04.2013

DİYARBAKIR-İHD Diyarbakır Şubesi, cezaevlerinde bulunan ağır hasta tutsaklara yönelik yaptığı açıklamada, halen cezaevlerinde 413 hasta mahpusun bulunduğunu, bunlardan 122’sinin ölüm sınırında olduğunu belirtti. Şube Başkanı Raci Bilici, “Adalet Bakanlığı’na ve ilgili tüm kurumlara buradan tekrardan çağrıda bulunmak istiyoruz; Artık bu insanlara bu işkenceleri çektirmeyin. Daha kaç insanımızın gözlerimizin önünde eriyip gitmesine göz yumacaksınız?” dedi. Bilici tüm kamuoyuna duyarlılık çağrısında bulundu.

 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, cezaevlerinde bulunan hasta tutsakların durumuna dikkat çekmek amacıyla kitlesel bir basın açıklaması yaptı. Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi önünde gerçekleştirilen açıklamaya İHD üye ve yöneticilerinin yanı sıra, İHD Bölge Temsilciliği, Diyar TUHAD-DER, TİHV, Diyarbakır Tabip Odası, 78’liler Derneği, KESK’e bağlı sendikaların temsilcileri ile cezaevlerindeki tutsak yakınları katıldı.
 
“Cezaevlerinden Bir Ağıt Daha Yükselmeden!” yazılı pankartın açıldığı eylemde, ayrıca üzerinde cezaevlerinde yaşamlarını yitiren hasta mahpusların isimlerinin olduğu dövizler taşındı.
 
Basın açıklamasını okuyan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, “Bugün kanlı bir tarihe adeta tanıklık etmiş, işkencelerin, insanlık dışı uygulamaların yaşandığı birçok cana mezar olan bir mekandayız, Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi önündeyiz” diyerek konuşmasına başladı. Türkiye genelinde birçok hak ihlallerinin yaşandığını ancak hak ihlallerinin yaşandığı yerlerin başında da cezaevlerinin geldiğini belirten Bilici, cezaevlerinde yaşanan en büyük sorunun da hasta mahpusların içinde bulunduğu durum ve yetkililerin bu duruma karşı duyarsızlığı olduğunu söyledi.
 
122 Hasta tutsak ölüm sınırında
 
“Bizler insan hakları savunucuları olarak, yıllardır cezaevlerinde bulunan hasta mahpusların yaşadığı sorunlara dikkat çekmek amacıyla çeşitli eylem ve etkinlikler gerçekleştiriyoruz” diyen  bilici şöyle devam etti: “Son olarak bu sorunun ne kadar devasa bir hal aldığını gösterebilmek amacıyla Ocak ayında Hasta Mahpuslar Raporu’nu açıkladık. Geçtiğimiz hafta Genel Merkezimiz tarafından da genişletilerek kamuoyunun bilgisine sunulan raporda, cezaevlerinde 413 ağır hastanın bulunduğu tespit edilmiştir. Bu kişilerden 122’sinin artık ölüm sınırında olduğu ve bir an önce tahliye edilmesi gerektiğini üzülerek açıklamıştık. Yine ikinci tehlikeli grubu oluşturan “Çok ciddi tedavi edilmesi gerektiği için tahliye edilmesi gereken” hasta mahpusların sayısı da 108 kişi olarak belirlendi. Geri kalan hastalardan 115’i “Cezaevi koşullarında tedavi edilemeyecek durumda olanlar”, 68’i ise çeşitli hastalıkları olan hasta mahpuslardan oluşmaktadır.”
 
Son olarak açıkladıkları rapordan da anlaşılacağı üzere, bu sorunun cezaevleri açısından artık ertelenemeyecek ve bir an önce çözülmesi gereken bir sorun haline geldiğini vurgulayan Bilici, “Bu da biz insan hakları savunucularını ciddi anlamda kaygılandırmaktadır. Ancak, tüm bu olumsuzluklara rağmen, Adalet Bakanlığı ve ilgili kurumlar adeta kör ve sağırları oynayarak, sanki cezaevlerinde böylesi bir sorun yokmuş gibi davranmaktadırlar. Oysa ki hükümet, Ocak ayında çıkarılan “6411 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile bu sorunu çözeceğini iddia etmişti” dedi.
 
Tahliye edilmeyen Nasır ve Yücel cezaevinde öldü
 
İlgili yasa maddesinin henüz Meclis gündemindeyken, İHD’nin bu yasanın yetersizliğini gündeme getirdiğini ve eksik yönlerin tamamlanması için Adalet Bakanlığı’na bir dosya halinde sunduğunu açıklayan Bilici, şunları söyledi: “Ancak tüm eksikliğine rağmen yasallaşan kanun değişikliğinin de olumlu bir gelişme olduğunu, en azından ölüm sınırında olan hasta mahpusların salıverilebileceğini umut etmiştik. Ama üzülerek belirtiyoruz ki, hükümetin yaklaşımı ve uygulamada çıkarılan zorluklarla bu umutlar suya düşmüştür. Ve nihayetinde cezaevlerinden ölüm haberleri gelmeye devam etmiştir. Cezaevlerinde bir bir ölüm haberleri geliyor. Son olarak 8 Şubat tarihinde akciğer kanseri Şahabettin Yücel, 21 Mart tarihinde ise gırtlak kanseri Hacı Nasır cezaevlerinin son kurbanları oldular. Cezaevlerinin kurbanı diyoruz çünkü bu insanlar hiç değilse son nefeslerinin ailelerinin yanında vermeleri hakkına sahiptiler. Adalet Bakanlığı ve Adli Tıp Kurumu sorumludur diyoruz çünkü en basit sağlık taramasında dahi cezaevinde kalma koşulları olmadığı tespit edilebilecek bu hastaların ısrarla cezaevlerinde tutulma inadına anlam veremiyoruz.”
 
Hasta tutsakları serbest bırakın
 
“Görüldüğü üzere cezaevlerinde Can’lar bir bir yitip gidiyor. Her gün bir cezaevinde ağır hastaların yaşadığı herhangi bir sıkıntıyı duyar olduk” diyen Bilici, açıklamasında son olarak şunlara yer verdi: “Adalet Bakanlığı’na ve ilgili tüm kurumlara buradan tekrardan çağrıda bulunmak istiyoruz; Artık bu insanlara bu işkenceleri çektirmeyin. Daha kaç insanımızın gözlerimizin önünde eriyip gitmesine göz yumacaksınız? Tahliyeleri önünde herhangi bir engel bulunmamasına rağmen, cezaevlerinde tutma inadınızdan vazgeçin. Bırakın ölüm sınırında olan mahpuslar cezaevlerinde yitip gitmesin, en azından “yakınlarının yanında son nefesini verme” hakkından mahrum bırakmayın onları. “Cezaevlerinde bir ağıt daha yükselmeden” hasta olan tüm mahpusları salıverin. Ayrıca tüm kamuoyunu, kurum ve kuruluşları, aydınları, yazarları, bilim insanlarını bu konuda duyarlı olmaya, bu insanlık ayıbına karşı seslerini yükseltmeye çağırıyoruz.”
 
Bilici açıklamasının ardından ağır hastalar arasında yer alan Ümit Aydın ile ilgili son aldıkları habere göre, tekrar hastaneye kaldırıldığı ve ölüm döşeğinde olduğunu, Aydın’ın bir an önce tahliye edilmesini istediklerini sözlerine ekledi.