DİYARBAKIR-İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakıları, "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" sloganı ile 223'inci oturma eylemini gerçekleştirdi.
İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakıları, "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" sloganı ile 223'inci kez Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde oturma eylemi gerçekleştirdi. Bu haftaki oturma eylemine kayıp yakınlarının yanı sıra İHD Diyarbakır Şubesi yönetici ve üyeleri, SES Diyarbakır Şube yöneticileri, ESP Diyarbakır il yöneticilerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda yurttaş katıldı. Eylemde kayıpların fotoğraflarının bulunduğu "Onlar bir gece ansızın evlerinden alındılar. Bir daha geri dönmediler" pankartı açıldı. Eylemde bir konuşma yapan İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Abdulselam İnceören, her hafta kayıpların akıbetinin aydınlatılması için eylem gerçekleştirdiklerini belirterek, ancak devlet ve hükümet cephesinden herhangi bir adımın atılmadığını söyledi. Eylemlerinde her hafta devam eden çözüm sürecinin arkasında olduklarını duyurduklarını dile getiren İnceören, sürecin bir parçası olarak araştırma komisyonunun gözaltında kaybettirilen ve faili meçhule kurban gidenlerin akıbetinin araştırılması için acil olarak çalışma yürütmesini istedi.
'Bu acımasızlığı nasıl tarih edebilirsiniz?'
Eylemde ESP PM Üyesi Mustafa Naci Toper, 20 Mart 1995 yılında İstanbul Gazi Mahallesi'nde kaçırılarak gözaltına alınan ve katledilen Hasan Ocak'a ilişkin kısa bir konuşma yaptı. Ocak'ın kayıp yakınların mücadelesinin sembol ismi olduğunu dile getiren Toper, Ocak'ın devrimci olduğunu ve kontra güçlerinin Gazi Mahallesi'nde yapmak istediği katliamı deşifre ettiği için katledildiğini söyledi.
Eylemde aynı aileden gözaltında kaybedilen 3 kişinin hikayesini ise Adnan Örhan anlattı. 24 Mayıs 1994 yılında Diyarbakır'ın Lice ilçesinde askerler tarafından gözaltına alınan ve daha sonra katledilen amcası Hasan, Cezayir ve babası Selim Örhan'ın hikayesini anlatan oğlu Adnan Örhan, amcaları ve babasının herkesin gözü önünde askerler tarafından gözaltına alınmasına rağmen yaptıkları tüm başvurulardan sonuç alamadıklarını söyledi. Örhan, "1997 yılında Diyarbakır'ın Kulp ilçesinden bir haber aldık. Aldığımız haberde 8 kişinin Kulp'un Gözüpekli köyü yakınların da 8 kişinin katledildiği ve daha sonra yakıldığını söylediler. Köylüler gelen koku üzerine olay yerine gitmişlerdi. Daha sonra gidip DNA testi verdik. Savcılığa başvuruda bulunduk. DNA test sonuçlarında kemiklerin amcam Hasan ve babam Selim'e ait olduğu ortaya çıktı. Daha sonra ziyaret edebileceğimiz bir mezarımız olsun istedik. Ve babamların kemiklerinin bize verilmesini istedik. Diyarbakır'da savcılığa başvuruda bulunduk. Savcılık bize kemiklerin Adli Tıp Kurumu'nda olduğunu söyledi. Adli Tıp'a başvuruda bulunduk. Adli Tıp bize kemiklerin Kulp ilçesinde kimsesiziler mezarlığında olduğunu söyledi. Bize açık ve çok acımasızca 8 kişiye ait olan kafatası ve kalça kemiği vermek istediler. Biz de bu yöntemsiz ve acımasız yaklaşımlarını kabul etmedik. Yetkililer de bize başka bir şey yapamayacaklarını söyledi. Cezayir amcamın kemiklerini ise bulamadık. Bununla beraber, babamları gözaltında gören ve tanıklık eden Ramazan Ayçiçeği adlı bir yurttaşı da tanık olarak göstererek suç duyurusunda bulunduk. Katliamın dönemin Bolu Tugay Komutanı Yavuz Ertürk'ün talimatı ile yapıldığının bilinmesine rağmen hiçbir yargılama yapılmadı. Ve eğer bir sonuç çıkmazsa dosya 2014'te zaman aşımına uğruyor. Yaşadığımız bu acının tarifi var mıdır diye soruyorum? Bize yapılan bu acımasızlığı nasıl tarif edebilirsiniz acaba? Şu bilinmelidir ki hakikat mücadelemiz devam edecektir. Hakikatleri araştırma komisyonun kurulmasını ve faili belli sorumluların cezalandırılmasını istiyoruz" diye konuştu.
Konuşmaların ardından grup 5 dakikalık oturma eylemi yaptı.