DİYARBAKIR - "Kayıplar ve Toplu Mezarlar ve Geçmişle Yüzleşme Çalıştayı'nda" konuşan Adli Tıp Uzmanları Derneği Üyesi Prof Dr. Ümit Biçer, kayıpların yaşandığı her yerde toplumsal mücadelelerin başladığını belirterek, "Türkiye kayıplarla ilgili yapılan çalışmalar içine girerek, toplu mezar gerçeğinin ortaya çıkarmada irade ortaya koymalıdır. Çalışmalar tarafsız ve kamuoyunu doğru bir şekilde verilmelidir. Kayıp yakınlarına 'mezarları daha sonradan açalım' denmemelidir. Kayıp meselesi insanlığa karşı suç kapsamında ele alınmalı ve hakikat komisyonları kurulmalıdır" dedi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi tarafından gözaltına alınarak kaybedilen, faili meçhul cinayetlere kurban giden ve bölgedeki toplu mezarlara ilişkin gerçekleştirdiği "Kayıplar ve Toplu Mezarlar / Geçmişle Yüzleşme Çalıştayı" Sümerpark Resepsiyon Salonu'nda ikinci gününde devam ediyor. Bugünkü oturumda ilk olarak söz alan BM Kayıp Kişiler Uluslararası Komisyon Üyesi Matthew Holliday, Türkiye'deki toplu mezar gerçeğine değinerek, "Failler mezarları gizlemek için başka mezarlara götürme yöntemi kullanır. Mezarlar ağır iş makineleriyle açılır bu ise kalıntıların karışmasına neden olur. Toplu mezarlar için kesin bir tanım olmadığı söyleniyor" dedi. Slayt yöntemiyle yaptığı sunumda toplu mezarlara ilişkin bilgiler yer veren Holliday, "Toplu mezar kazılarında kalıntılar birbirine karışıyor. Mezar kazılarında bir mezar rahatlıkla başka bir mezara karışabilir" diye konuştu. Holliday, Bosna Hersek'te yaşanan toplu mezar örneklerine yer vererek, bölgedeki toplu mezarlara ilişkin bilgileri karşılaştırdı.
'Toplu mezarların hepsi Kürdistan'dadır'
Parçalanmış birbirine karışmış olan kemik parçalarını bir araya getirebildiklerini belirten Holliday, "Kurumalarımız 2002 yılında geliştirdiğimiz DNA eşleştirme programından sonra toplu mezarlarda tanımlama yapma olanağı artmıştır" dedi. Holliday'in ardından "Adli Tıp Kurumu'nun önemi, DNA Bankası ve Uygulamada Karşılaşılan Zorluklar" başlığı altında sunum yapan Adli Tıp Uzmanları Derneği Üyesi Prof Dr. Ümit Biçer, BM'nin kullandığı "Zorla kaybettirme" kavramının altına Türkiye'nin halen imza atmadığını hatırlattı. Biçer, "Zorla kaybettirme ilk olarak Nazi Almanya'sında ortaya çıkmıştır. Şu gerçektir ki bu muhalifleri susturmak için kullanılan illegal bir yöntemdir. İnsanları zorla kaybettirmenin aileleri üzerinde psikolojik sonuçları var" şeklinde konuştu. Biçer, toplu mezarlara ilişkin toplumsal mücadelenin gereklilik arz ettiğini belirterek, "Türkiye'de toplu mezar gerçeğine bakıldığında bu mezarların hemen hepsinin Kürdistan'da olduğu ortadır" dedi.
Türkiye'yi BM sözleşmesine uymaya çağrı!
Kayıpların yaşandığı her yerde toplumsal mücadelelerin başladığını söyleyen Biçer, "Türkiye kayıplarla ilgili yapılan çalışmalar içine girerek, toplu mezar gerçeğinin ortaya çıkarmasında irade ortaya koymalıdır. Çalışmalar tarafsız ve kamuoyunu doğru bir şekilde verilmelidir. Kayıp yakınlarına 'mezarları daha sonradan açalım' dememelidir" diye konuştu. Biçer, Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Tüm Kişilerin Zorunlu Kaybetmeye Karşı Korunması için Söylemesi'ni kabul etmesi gerektiğinin altını çizerek, "Kayıp meselesi insanlığa karşı suç kapsamında ele alınmalı ve hakikat komisyonları kurulmalıdır. Türkiye'de mezar açmayla ilgili gazete haberlerine bakıldığında bu konuda bilimsel ve doğru yaklaşılmıyor. Bu konuda özellikle sivil toplum kurumlarına ciddi görevler düşüyor. Siyasi iktidarın bu işi yapıp yapmamasına bakmasızın STK'lar toplu mezar gerçeğine eğilmelidir" dedi.
'Mezarlar açılırken uzmanların olması gerekir'
"Türkiye'de Minesota Otopsi Protokolü'ne uygun bir mezar açılmamıştır" diyen Biçer, "Mezarlarının doğru bir şekilde açılmasının birçok örneği vardır. Ölünün olduğu alan ve çevresi korumaya alınmalı, kroki kullanılmalı, kemiklere basmak ya da dokunmak ölüm nedeninin belirlenmesinde zorlaştırıcı sonuçlar ortaya çıkarıyor. Mezarlar kenardan kazılmalı, antropolojik, radyolojik, biyolojik ve DNA incelemeleri yapılmalıdır. Türkiye'de mezarlarda ölüm nedenin belirlenmesinde uzmanların olmaması delillerin kaybolmasına neden oluyor. Türkiye'de mezarlar açılırken yer alan kişiler yeterli deneyime sahip değiller. Mezarlar uzmanların gözetimde açılmaması kişilerin ölüm nedeninin belirlenememesine neden oluyor. Türkiye'de siyasi iktidar çözüm istiyorsa mutlak bir irade ortaya koymak zorundadır. Ki bazı örneklere bakıldığında toplu mezarları ortaya çıkartılmasında engellemeler ortaya çıkıyor" diye konuştu. Kayıplara ilişkin bilgi toplama yöntemlerinin geliştirilmesi gerektiğini söyleyen Biçer, "Bu konuda bilgisayar ortamında kayıplara ilişkin bir bilgi sisteminin geliştirilmesi gerekiyor" diye konuştu.
Çalıştay bugünkü birinci oturumda İHD MYK Üyesi Rahşan Bataray Saman, Avukat Eren Keskin ve Gazeteci Yazar Ragıp Duran’ın yaptığı sunumlarla devam etti.