Digor katliamında yaşamını yitirenler anıldı

17.08.2013

 DİYARBAKIR- İHD ve kayıp yakınlarının “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eyleminin 236.’sı gerçekleştirildi. Eylemde, 1993 yılında Kars’ın Digor ilçesinde gerçekleştirilen katliamda yaşamını yitiren 17 yurttaş anılarak, katliamın faillerinin cezalandırılması talep edildi.

 
İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının her hafta "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" sloganıyla düzenlediği oturma eyleminin 236'ncısı Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. Eylemde üzerinde kayıpların fotoğraflarının bulunduğu "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" pankartı açıldı. Eyleme çok sayıda yurttaşın yanı sıra, DTK Daimi Meclis üyesi Osman Özçelik, MEYADER, Barış Anneleri İnisiyatifi, 78'ler Vakfı, KESK bileşenleri de katıldı. Oturma eylemi öncesi konuşan DTK Daimi Meclis üyesi Osman Özçelik, bölgede yıllardır sürdüren çatışmalarda binlerce gencin yaşamını yitirdiğini belirterek, "Kayıplarımız şahsında Kürtlerin varlığı kaybettirilmek istenilmiştir. Ne Türkiye ne de Kürdistan'da insan haklarının kaybolmamasını temenni ediyoruz" dedi. Demokratik çözüm sürecine değinen Özçelik, PKK Lideri Abdullah Öcalan tarafından başlatılan ve ikinci aşamasına geçilen süreçte AKP hükümetinin hiçbir adım atmamasını eleştirdi. "Sabrımız ve yüreğimiz Ağrı dağı gibidir" diyen Özçelik şöyle devam etti: "Türkiye devletini uyarıyoruz. Bu süreçte Libya, Çeçenistan gibi ülkelerden gelen çeteler Türkiye üzerinde Rojava halkına saldırıyor. Kürtler bunu hiçbir şekilde kabul etmeyecektir. Kürtler her zaman Rojava ve Mısır halkının yanındadır." Özçelik, Hewler'de 15-17 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek Kürt Ulusal Kongresi'ne dikkat çekerek, "Bu kongrenin halkların özgürlüğüne vesile olmasını diliyoruz" dedi. 
 
'Filistin ve Mısır katliamını görenler Rojava'yı görmemezlikten geliyor'
 
İHD Diyarbakır Şubesi Kayıplar Komisyonu üyesi Necibe Güneş Perinçek ise Ortadoğu'da yaşanan katliamlara değinerek, katliamları kınadı. Filistin ve Mısır'daki katliamı görenlerin Rojava katliamını görmemezlikten geldiğine vurgu yapan Perinçek, "Bir bölge için katliamı göreceksin ama Rojava'daki katliamı görmeyeceksin. Böyle bir şey olamaz. Halepçe'de yaşanan katliamı çok iyi hatırlıyorum. O zamanda Türkiye sustu. Halepçe ve Rojava katliamına seyirci kalanlar bu katliamlara destek verenlerdir" diye konuştu. 
Perinçek, bu haftaki eylemi tek tek veya birden fazla kişinin maruz kaldığı gözaltı kayıplarını aşan toplu katliamlara ve toplu yargısız infazlara ayırdıklarını belirterek, 14 Ağustos 1993 tarihinde Kars'ın Digor ilçesinde, 21-24 Mart 1992 ile 18 Ağustos 1992 tarihinde Şırnak'ta, 24 Ağustos 1992 tarihinde Hakkari'nin Çukurca (Çele) ilçesinde, 3-4 Ekim 1993 tarihlerinde Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde, 23 Ekim 1993 tarihinde Diyarbakır'ın Lice ilçesinde yaşanan katliamları hatırlattı. 
 
'İnsanlar korkudan tedavi olmadığı için sakat kaldı'
 
14 Ağustos 1993 yılında, bölgenin birçok yerleşim yerinde artan baskıları ve uygulanan gıda ambargosunu protesto etmek amacıyla Digor halkının, köylerden ilçe merkezine dört koldan yürüyüş gerçekleştirdiğini söyleyen Perinçek, yürüyüş güzergahındaki kayalıkta mevzi alan özel harekat timlerinin hedef gözeterek halkı silahlarla taradığını kaydetti. Katliama ilişkin detayları paylaşan Perinçek konuşmasına şöyle devam etti. “Digor halkı da 14 Ağustos 1993 günü, bunu protesto etmek üzere köylerden ilçeye doğru dört koldan sessiz bir yürüyüş gerçekleştirmişti. Yürüyüş güzergâhındaki kayalıkta mevzi alan Özel Harekat Timleri, hedef gözeterek halkı otomatik silahlarla taramıştı. 5’i çocuk 17 sivil insan olay yerinde yaşamını yitirmişti. Yaşamını yitirenler: Zeynep Çağdavul (18), Gülcan Çağdavul(8), Selvi Çağdavul (4), Hasan Çağdavul (43), Yeter Kerenciler(13), Necla Gencer(14),  Zarife  Boylu(15), Erdal Buğan(17), Hacer Hacıoğlu(20), Tuncer Hacıoğlu(20), Suna Çidemal(21), Fatma Parlak, Faruk Aydın(27), Cemil Özvarış(39), Gıyasettin Çalışçı(41), Süleyman Taş(47) ve Nurettin Orun (80). Çok sayıda yaralı insan infaz edilme veya tutuklanma korkusuyla resmi tedavi kurumlara gidememiş. Ağır yaralılar daha sonra yaşamını yitirdi.  Birçok insan tedavi olamadıkları için sakat kaldılar. Açılan dava 13 yıl devam etti. Ancak güvenlik güçlerinin hiçbir personeli ceza almadı. AHİM’e taşınan 7 Aile’nin davası davacı lehine sonuçlandı. Türkiye tazminata mahkum oldu.”
 
Açıklamanın ardından 5 dakikalık oturma eylemi gerçekleştirildi.