Türkdoğan: Devleti kayıplar gerçeğiyle yüzleşmeye davet ediyoruz

21.09.2013

DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları tarafından her hafta düzenlenen oturma eyleminde konuşan İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, devleti faili meçhul cinayetler ve kayıplarla yüzleşmeye davet ettiklerini belirterek, “Yüzleşme süreçlerinin yaşanması gerekiyor. Aksi takdirde nasıl bir barış inşa edilebilir? Diyarbakır’da Toplu Mezar Vakfı kuracağız. Bu vakıf bir uzmanlık vakfı olacak ve bıkmadan, usanmadan onur ve adalet mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.

İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, "Kayıplar bulunsun failleri yargılansın" sloganıyla Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde 241'inci hafta da bir araya gelerek kayıplarının akıbetini sordu. İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, Tüm Bel-Sen Diyarbakır Şube Başkanı Medeni Alpkaya, MEYA-DER, KURDİ-DER, Barış Anneleri İnisiyatifi ve kayıp yakınlarının katıldığı eylemde kayıpların fotoğrafının bulunduğu "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" yazılı pankart ile kaybedilenlere ait çok sayıda fotoğraf yere serildi.
Oturma eylemi öncesi bir konuşma yapan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, gözaltında kaybedilen kayıplar bulunana kadar mücadelelerini sürdüreceklerini söyledi. 1992 yılında JİTEM tarafından katledilen Musa Anter'i anan Bilici, Anter’in faillerinin bulunmadığına dikkat çekerek, "Ape Musa'yı öldüren kişileri devlet biliyor. Katillerin nerede olduğunu biliyor" dedi.

Türkdoğan: Siyasal iktidar hala gereğini yapmıyor

Bilici'nin ardından konuşan İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, kayıp yakınlarının yıllardır adalet aradığını belirterek, “Bu eylemlerin ilk başladığı tarihten itibaren hep şunu söylüyoruz; gözaltındaki kayıplarımızı bulun, akıbetlerini öğrenmek istiyoruz. Ve katillerin yargı önünde hesap vermesini istiyoruz. Adalet istiyoruz. Bugüne kadar bu mücadeleyi kesintisiz bir şekilde yürüttük ve yürütmeye devam edeceğiz. Bu kadar uzun zamandır bu haykırışımıza ne cevap aldık? Siyasal iktidarda bulunan hükümetler bu haykırışlarımızı sadece duymuş gibi yaptılar. Hala gereğini yapmıyorlar” dedi.

‘Devletin arşivlerini açın, kayıpların akıbetini açıklayın’

Hükümetin kapsamlı bir demokratikleşme paketi çıkaracağını açıkladığını hatırlatan Türkdoğan, “Buradan hükümete şu çağrıyı yapıyorum; BM Kayıplar Sözleşmesi’ni onaylayın ve taraf olun. Bu sözleşmeyi yürürlüğe koyun. Eğer bu paket içerisinde kayıplar sözleşmesi yoksa eksiktir. Bu paket içerisinde uluslar arası ceza mahkemesinin yargı yetkisini tanıma yoksa eksiktir. Bu paket içerisinde Cenevre Sözleşmesi’nin ek protokollerinin anayı yoksa bu paket eksiktir. Bunlar yoksa benzer olaylar devam edecektir. Faili meçhul cinayetlerle ilgili zaman aşımı taktiği devreye konuldu. Birçok dosya zaman aşımı nedeniyle rafa kaldırılacak. Diyarbakır’da devam eden soruşturmaların hiçbiri davaya dönüşmüyor. Savcılara sesleniyoruz; binlerce faili meçhule ilişkin dosyaları artık davaya taşımanız gerekir. Failleri biliyorsunuz. Devletin arşivlerinde onların faillerinin kim olduğu tek tek yazıyor. Devletin arşivlerinde burada ismi olan ve olmayan binlerce insanın akıbeti ne olduğu biliniyor. Bu arşivleri açıklayın” diye konuştu.

Diyarbakır’da Toplu Mezar Vakfı kuruluyor

Bu sürecin aynı zamanda bir yüzleşme süreci olduğunu vurgulayan Türkdoğan, şöyle devam etti: “Devleti faili meçhul cinayetlerle, kayıplarla yüzleşmeye davet ediyoruz. Bu halkı bir bütün olarak yüzleşmeye davet ediyoruz. Yüzleşme süreçlerinin yaşanması gerekiyor. Aksi takdirde nasıl bir barış inşa edilebilir? Analarımız yıllardır burada mücadele ediyorlar. Siyasal iktidara sesleniyoruz; analarımızın feryadını duyun ve artık gereğini yerin getirin. Bizleri daha fazla bu konuda mağdur etmeyin, yüreklerimizi sızlatmayın. Bizler de elbet boş durmuyoruz. Kayıplarımızın akıbetini bulmak, toplu mezardaki insanların mezar hakkına kavuşmasını sağlamak, bir bütün olarak geçmişle yüzlemeyi sağlamak amacıyla kısa süre içerisinde bir vakıf kuracağız. Diyarbakır’da Toplu Mezar Vakfı’nı kuracağız. Bu vakıf bir uzmanlık vakfı olacak ve bıkmadan, usanmadan onur ve adalet mücadelemizi sürdüreceğiz.”

Türkdoğan’ın konuşmasının ardından bu haftaki eyleme çok sayıda üyeleriyle katılarak destek veren Tüm Bel-Sen Diyarbakır Şube Başkanı Medeni Alpkaya bir konuşma yaptı. Gözaltında kaybedilenlerin hükümet ve devletin sorumluluğunda olduğunu belirten Alpkaya, hakikatlerin araştırılması için "hakikatleri araştırma komisyonu" kurulması gerektiğini dile getirdi.

Diyarbakır Cezaevi katliamı anlatıldı

Bu haftaki oturma eyleminde 24 Eylül 1996 tarihinde Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nde yapılan ve 10 kişinin yaşamını yitirdiği katliam konu edildi. Bu katliamda yaşamını yitiren Hakan Perişan'ın ağabeyi ve kendisi de aynı zamanda o dönem cezaevinde bulunan Vezir Perişan cezaevinde yaşanan katliamı anlattı.

Perişandan sonra Barış Anneleri İnisiyatifi üyelerinden Sakine Arat, 1980 askeri darbede Diyarbakır Cezaevi'nde gençlerin işkenceden geçirildiğini söyleyerek, bu işkencenin 90'lı yıllara kadar devam ettiğini ifade etti. Buna karşın gençlerin bedenlerini ölüm orucuna yatırdığını dile getiren Arat, ölüm orucuna girenlerin arasında çocuğu Cemal Arat'ın da bulunduğunu hatırlatarak, gelmiş geçmiş bütün hükümetlerin aynı uygulama ve işkenceleri sürdürdüğünü dile getirdi. Var olan uygulamalar ile Kürt ve Türklerin birbirine düşman edildiğini söyleyen Arat, Türkler ve Kürtlerin düşman edilebilmesi için çok sayıda Kürt evladının gözaltında ve cezaevlerinde kaybedildiğini kaydetti.

Anne Arat'ın ardından İHD Kayıp Komisyonu üyesi Necibe Güneş Perinçek, 1996 yılında Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi'nde "Planlı bir katliam" yapıldığını belirterek, katliamın öncesi cezaevinde Fetih Ahmet olarak bilinen baş gardiyanın "A Takımı" olduğunu ve ekibin liderliğini yaptığını söyledi. O günlerde cezaevinde yaşananları hatırlatan Perinçek, "Cezaevinde 35'inci koğuşun mazgalında tutuklulara sözel saldırıda bulundular. Sözlü saldırı nedeniyle yaşanan gerginlik bahane edilerek cezaevi polis, asker ve özel tim elemanlarınca doldurulup çevresi kuşatılmıştır. Koridora çıkarılan 33 tutukluya cop, demir çubuk, kalas ve çivili sopalarla saldırılıp bayılana kadar dövülen tutuklular, sürüklenerek cezaevi görüş odasına götürülüp burada da saatlerce işkenceye maruz bırakılmışlar" diye konuştu.

Var olan "planlı katliam" nedeniyle 10 kişinin yaşamını yitirdiğini söyleyen Perinçek, "Yaşanan katliamın ardından cezaevinde baygınlık geçiren diğer tutuklular Antep Cezaevi'ne götürüldü. Diyarbakır'da planlı bir katliam yaşandıktan sonra Ahmet Çelik, M. Kadir Gümüş, Cemal Çam, Edip Direkçi, M. Nimet Çakmak, E. Hakan Perişan, Rıdvan Bulut, Hakkı Tekin, Kadir Sevim ve Mehmet Aslan katledilmiştir. Katliamı yapan kişilerin 4616 sayılı Şartla Salı Verme Yasası ve Cezalarının Ertelenmesi Kanunu nedeniyle ceza infazı ertelendi" diye konuştu.
Konuşmaların ardından cezaevlerinde yaşamını yitirenler ve katledilen Kürt bilgisi gazeteci-yazar Musa Anter şahsında demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler anısına 5 dakikalık oturma eylemi gerçekleştirdi.

BATMAN

Batman'da da İHD Batman Şubesi ve kayıp yakınlarının her hafta "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" sloganıyla düzenlediği oturma eylemine Gülistan Caddesi'nde devam edildi. 1990'lı yılarda kaybedilenlerin resimlerinin bulunduğu "Kaybedilenler" ile "Kayıplar bulunsun failleri yargılansın" pankartının açıldığı eyleme; çok sayıda yurttaşın yanı sıra kayıp yakınları, İHD yönetici ve üyeleri, Barış Anneleri İnisiyatifi aktivistleri, BDP, KURDÎ-DER, MEYADER yöneticileri ve STK temsilcileri katıldı. Kaybedilenler ve gözaltında yaşamını yitirenlerin fotoğraflarının taşındığı eylemde konuşan İHD Batman Şube Başkanı Osman Künteş, 241'inci haftadır kayıplar için kayıp anneleri ile birlikte alanlarda olduklarını belirterek, "90'lı yılların kayıpları, failli meçhul cinayetleri, toplu mezarları için adalet talebimiz devam ediyor. Bu adalet talebimiz sonuç alıncaya kadar eylem ve etkinliklerimiz alanlarda hep devam edecektir" dedi.

Ülkemde, bölgede ve dünyada "kalıcı ve onurlu" barışın sağlanması için gerekirse her gün alanlarda olacaklarını belirten Künteş, demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerin gelişmesi, yaşam hakkının korunması, işkence ve kötü muamelenin son bulunması için eylem düzenleyeceklerini dile getirdi. 154'ü ağır 526 hasta tutsağın sağlık durumuna da dikkat çeken Künteş, ölümlere seyirci kalınmaması çağrısında bulundu. Künteş son olarak köye dönüş konusunda gerekli sosyal ve ekonomik tedbirlerin sağlanması gerektiğini ifade etti. Etkinlik oturma eyleminin ardından sona erdi.