DİYARBAKIR – İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının "Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın" sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eyleminde konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, kayıpların bulunmamasını, siyasi tutsakların halen cezaevlerinde bulunmasını ve cezaevlerindeki baskıların artış göstermesine tepki göstererek, “Bu halkın çocuklarına saldırırsanız, işkence yaparsanız, tedavi ettirmezseniz, hak hukukunu elinden alırsanız, kaybettiklerinizin yerini bildiğiniz halde ailelere söylemezseniz, bu halk sizi affetmez. Bunları yaparak nasıl bir arada yaşamdan, toplumsal barıştan bahsedebilirsiniz?” dedi.
İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlediği oturma eylemi 256’ıncı haftasında Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde devam etti. Oturma eylemine İHD üye ve yöneticilerinin yanı sıra, İHD Bölge Temsilcisi Şevket Akdemir, Barış Anneleri Meclisi, MEYA-DER, Diyarbakır Tabip Odası, DİSK’e bağlı işçi sendikaları temsilcileri, KESK’e bağlı sendikaların temsilcileri ve çok sayıda kayıp yakını katıldı.
Üzerinde “Onlar Bir Gece Ansızın Evlerinden Alındılar ve Bir Daha Geri Dönmediler” yazılı pankartın açıldığı ve kaybedilenlerin fotoğraflarının taşındığı eylemde konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, 256 haftadır devletin yaptığı hukuksuz uygulamaları deşifre ettiklerini ve bu suçları açığa çıkarmaya çalıştıklarını belirterek, “Bunu yaparken şunu söyledik; bu devlet planlı programlı bir şekilde insanları evlerinden, sokaktan aldı ve kaybettirdi. Bu halkın köylerini, evlerini yakıp yıkıp insanları katletti. Bir çoğunu toplu mezarlara gömdü. Ve bu olayları gerçekleştiren failler hala aramızda, hala yargılanmış değildir. Israrla isim belirttik, ısrarla yer söyledik, ısrarla bu kararları veren siyasal iktidarda yer alanların isimlerini deklere ettik ve yargıya seslendik; bu vahşete sessiz kalmayın dedik. Ama maalesef yargı siyasal iktidarla birlikte buna karşı sessizliğini korudular, çünkü failler onlardı” dedi.
‘Bizlere; ‘size reva gördüğümüz adalet budur’ diyorlar’
Hafta içi Mardin’in Dargeçit İlçesi’nde 2001 yılında kaybedilen HADEP Silopi İlçe Başkanı Serdar Tanış ve İlçe yöneticisi Ebubekir Deniz için yapılan kazıyı hatırlatan Bilici, “Yapılan kazıda bir kişiye ait kemikler çıktı. Bunu siyasal iktidar da biliyordu, yargı da biliyordu. Ancak bugüne kadar bulunmaları için hiçbir girişimde bulunmadılar. Çünkü bu coğrafyada hukuk ayrı işlemiştir, farklı bir hukuk uygulanmıştır. Yıllarca bunu söylememize rağmen, devletin paradigmasını değiştirmek istemeyen uygulayıcılar ‘size reva gördüğümüz adalet budur’ diyerek gizleme yöntemlerini sürdürdüler. Fakat ortaya çıktı ki, bu böyle gitmiyor. Yargı da böyle bir yere varamaz, siyasal iktidar da bir yere varamaz. Herkes adalet önünde, gerçek mahkemelerde bu yaptıklarının hesabını verecektir” diye konuştu.
‘Siyasi tutsaklar bir an önce serbest bırakılmalı’
Yargının verdiği kararların siyasi olduğunu, yargının siyasallaştığını söyleyen Bilici, “Şimdi bu söylediklerimizde ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıkmaktadır. İnsanları yıllarca boş yere cezaevinde tuttunuz. Bugün halkın temsilcileri vekiller serbest bırakılıyor ancak binlerce siyasi tutsak cezaevindedir. Hiçbir suçları olmadığı halde cezaevlerindedir. Bunların bir an önce serbest bırakılması gerekmektedir. Barışa katkı sunmak istiyorsanız, bu insanlarımızı serbest bırakmalısınız. Yıllarca paralel yapılanmaların olduğu biliniyordu ama bugün bahsediyorsunuz. Bu yapılanmaların işlediği cinayetleri, gerçekleştirdiği hukuksuzlukları bizler biliyorduk. Ama bunların sorumlusu yine sizlersiniz. Bunları siz getirdiniz” dedi.
‘Çocuklarına saldırarak, bu halkla nasıl birlikte yaşarsınız?’
Cezaevlerindeki baskılara ve hukuk dışı uygulamalara dikkat çeken Bilici, şöyle devam etti: “Bakın dün Siirt Cezaevi’ndeydik. Baskılar nedeniyle mahpuslar isyandaydı. Batman’da aynı şekilde. Yine Türkiye’nin bütün cezaevlerinde aynı sıkıntılar var. Cezaevleri son derece hassas yerlerdir. Bu yaptıklarınız toplumsal barışı ciddi anlamda zedeler. Ama siyasal iktidar, yargı ve bürokratlar bir bütün olarak cezaevlerindeki tutsakların tüm haklarını ellerinden almaya çalışmaktadır. İnsanlar cezaevinde yaşamını yitiriyor. Bakın Bitlis E Tipi Cezaevi’nde Seyithan Taşkıran yaşamını yitirdi. Eğer sizin zerre kadar yaşam hakkına saygınız olsaydı bu insan bugün aramızda olurdu. Bu insanlar keyfi nedenlerle tedavileri engellendiği için ölüyor. Biz buradan boşu boşuna bağırıp çağırmıyoruz, ciddi sorunlarımız var. Sincan Cezaevi’nde çocuklara işkence yapılıyor. Bu dünyanın neresinde görülmüş? Mahkemeler zaten düşmanca bir tavırla bu çocuklara ceza vermiş. Siz neden ikinci bir kez bunları cezalandırma gereği duyuyorsunuz? Bu düşmanlık neyin nesidir? Siz yarın bu halkla birlikte yaşayacaksınız. Ama bu toplum sizi affetmez. Bu halkın çocuklarına saldırırsanız, işkence yaparsanız, tedavi ettirmezseniz, hak hukukunu elinden alırsanız, kaybettiklerinizin yerini bildiğiniz halde ailelere söylemezseniz, bu halk sizi affetmez. Bunları yaparak nasıl bir arada yaşamdan, toplumsal barıştan bahsedebilirsiniz? Dolayısıyla canımız yanıyor. Biz bir daha bu coğrafyada ölümler görmek istemiyoruz, savaş görmek istemiyoruz. Onurlu bir barış görmek istiyoruz. Herkesin haklarıyla yaşamasını istiyoruz.”
Batman’da kontraların kaybettiği Doğrul’un hikayesi anlatıldı
Bilici’nin konuşmasının ardından İHD Diyarbakır Şubesi Kayıplar ve Faili Meçhul Cinayetler Komisyonu Üyesi Necibe Güneş Perinçek, 1993 yılının Kasım ayında Batman’da kontralar tarafından kaçırılarak kaybedilen Mehmet Emin Doğrul’un kaybediliş hikayesini anlattı. Doğrul’un 4 kontra elemanı tarafından Batman Cezaevi yakınlarında Toros marka bir araca zorla bindirilerek kaçırıldığını anlatan Perinçek, şöyle devam etti: “Bu olaya tanık olan insanlar hemen Doğrul ailesine haber verir. Aile İl Emniyet Müdürlüğü’ne başvurur. Ancak Emniyet Müdürlüğü dilekçeyi işleme sokmadan geri verir. Aile görgü tanıklarının ifadesi üzerine dava açmak ister, fakat görgü tanıkları aynı akıbete uğrama korkusuyla mahkemede tanıklık yapamayacaklarını söylerler. Kendi çabalarıyla çocuklarını aramaya çalışırlar ama hiçbir haber alamazlar. İç hukuktan sonuç alamayan aile, Mehmet Emin Doğrul’un davasını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşır. Dava halen devam etmektedir.”
Yapılan konuşmalar ardından kayıp yakınları Mehmet Emin Doğrul ve tüm kayıplar için 5 dakikalık oturma eylemi yaparak, eylemlerine son verdi.