Kayıp yakınları Dersimli Işık ve Serin ailesi ferdi 7 kişiyi andı

31.05.2014

DİYARBAKIR –  İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının her hafta düzenlediği oturma eyleminin 277’inci haftasında Dersim’de 1994 yılında kaybedilen Işık ve Serin ailesi ferdi 7 kişi anıldı. Oturma eyleminde, Rojava’daki katliam kınanırken, Gezi eylemlerinin yıldönümü vesilesiyle polis tarafından öldürülenler unutulmadı.

 
İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının “Kayıplar Bulunsun, Failler Yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlediği oturma eyleminin 277’inci haftasında Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde devam etti. Eyleme İHD üye ve yöneticilerinin yanı sıra, MEYA-DER, Barış Anneleri Meclisi, KESK’e bağlı sendikaların temsilcileri ve çok sayıda kayıp yakını katıldı. 
“Onlar bir gece ansısın evlerinden alındılar ve bir daha geri dönmediler” yazılı üzerinde kayıpların fotoğraflarının bulunduğu pankartın açıldığı oturma eyleminde ilk olarak konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, 277 haftadır kayıpların bulunması ve faillerinin yargılanması için mücadele ettiklerini belirterek, “Ama maalesef üzülerek belirteyim, devletin zihniyeti hala değişmiş değildir. Çünkü failleri bulma noktasında, kayıpları bulma noktasında hala failleri koruma anlayışı devam etmektedir” dedi. 
 
‘Bu kayıpların hesabını vermeden rahat nefes alamayacaksınız’
 
Kaybedilen ve katledilen bu insanların failinin devlet olduğunu ifade eden Bilici, “Katil devlet olduğu için bizim muhatabımız da devlettir. Yani zannedilmesin ki bir dosya zaman aşımına uğratıldı, bu iş orda bitti. Hayır, bu iş bitmeyecek, bitmeyeceğini görecekler, bizler her zaman bu alanda haklı mücadelesini sürdüreceğiz. Hiç kimse bu kayıpların hesabını vermeden rahat bir uyku uyuyamayacaktır, rahat bir nefes alamayacaktır. Çünkü kayıp yakınları, buradaki anneler sizin yakanızı bırakmayacaktır” şeklinde ifade etti.
 
‘Söz konusu Kürtler olunca herkes sessizliğe bürünüyor’
 
Rojava’nın Serêkaniyê bölgesinde çeteler tarafından sivillere yönelik gerçekleştirilen katliama değinen Bilici, “Bu katliamda kadın, çocuk, yaşlı demeden katlettiler. Bu katliamlar devam ediyor. Sizin huzurunuzda bu katliamı yapan, bunlara destek veren, maddi ve manevi, lojistik yardımı yapan bütün güçleri kınıyoruz. Bundan sonra da Rojava’da özgürlük mücadelesi veren insanların yanında olacağımızı tekrar vurgulamak istiyorum. Bu çeteler asla amaçlarına ulaşamayacaktır. Eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti hala bu çetelere yardım ediyorsa, artık bu desteğini durdurmalıdır. Söz konusu Kürtler olunca herkes sessizliğe bürünüyor. Tüm dünya burada yaşanan katliamlara sessiz kalmamalıdır. Şu bilinmeli ki Rojava halkı yalnız değildir” diye konuştu.
 
‘Süreç ilerlemezse ciddi sıkıntılar bizi bekliyor’
 
Geçtiğimiz yıl İstanbul Taksim’de Gezi parkı nedeniyle yaşanan olayların yıldönümü vesilesiyle polisin saldırısı sonucu yaşamını yitirenleri anan Bilici, şöyle devam etti: “Yaşanan tüm bu sorunların nedeni, demokrasinin olmayışı, evrensel hukukun uygulanmayışıdır. Sayın Öcalan tarafından başlatılan diyalog süreci ve bu süreçteki ısrarlı duruşu son derece önemlidir. Ama bakıyoruz ki, bizi çok ciddi sıkıntılar bekliyor. Kürt coğrafyasında bir çok alanda, gençler, kadınlar ayaktadır ve bu sürecin bozulmaması, bu sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi, kalıcı bir barışa dönüşmesi noktasında mücadele veriyorlar. Ancak onların üzerinde ciddi baskılar vardır. Hükümetin yapması gereken basit bir şey vardır; Sayın Öcalan ile müzakereyi yasal zeminde sürdürüp, artık bu coğrafyadan başlayarak, tüm Ortadoğu’ya yayılacak olan bir demokratikleşme hamlesinin başlatılması gerekiyor. Halkların kimliğiyle, kültürüyle, evrensel değerleriyle yaşaması, kendi kendini yönetmesinin koşulları sağlanmalıdır.”
 
Bolu Dağ Komando Tugayı aldı, bir daha geri gelmediler
 
Bilici’nin konuşmasının ardından İHD Şube Sekreteri Abdusselam İnceören, 23-24 Eylül 1994 tarihinde Dersim’in Gökçek köyü Mirik mezrasında gözaltına alınarak kaybedilen Dilek Serin (3), Gülizar Serin (34), Düzali Serin 34), Hatun Işık (25), Elif Işık (20), Yeter Işık (18), Haydar Işık (60) katledilen Ali Işık’ın (23) kaybediliş hikayesini anlattı. 
Mirik mezrasının askerlerin sürekli baskısına maruz kaldığı için iki aile dışında orada kimse yaşamadığını anlatan İnceören, yaşanan olayı şöyle anlattı: “Tüm baskılara rağmen Işık ve Serin aileleri, mezrada kalmaya devam ediyordu. Olay günü Tuğgeneral Yavuz Ertürk komutasındaki Bolu Dağ Komando Tugay Komutanlığı’na bağlı askerler yine mezraya baskın düzenlerler. Mezrada bulunan evler bağ ve bahçeler bombalanır, yakılır. Askerler ardından her iki aileden Hıdır Işık, Hatun Işık, Yeter Işık, Elif Işık, Düzali Serin, Gülizar Serin ve üç yaşındaki bebekleri Dilek Serin'i gözaltına alırlar. Bu kişilerden bir daha haber alınmaz. Ailesinin başına gelenleri sonradan duyan ve mezraya giden Ali Işık’ın cesedi ise 8 Ekim 1994’te çıplak ve başı ezilmiş şekilde köy dışında Gökçek Jandarma Karakolu’nun hemen alt tarafında bulunur. Aileler her türlü yasal girişimde bulunur. Ancak Gökçek Jandarma Karakolu ‘onları biz de görmedik’ cevabını verir. Cumhuriyet savcısı, dilekçelerini işleme koyar ama olay yerine gitme gereği dahi duymaz. Aileler, Meclis’e inceleme ve araştırma talebiyle başvuruda bulunur ancak sonuç alamaz. 7 kişilik Serin ve Işık ailesini fertlerinden o tarihten itibaren haber alınamaz.”
 
Yapılan konuşmaların ardından kayıp yakınları, 1994 yılında kaybedilen 7 kişi ve öldürülen Ali Işık anısına 5 dakika oturma eylemi gerçekleştirdi.