İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının “Kayıplar Bulunsun, Failler Yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 291’incisi Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. Eyleme İHD üye ve yöneticilerinin yanı sıra, Mezopotamyada Yakınlarını kaybedenler Derneği (MEYA-DER) yöneticileri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Diyarbakır Şubesi yöneticileri, kayıp yakınları ile insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, 1981 yılında Yalova’da gözaltına alınarak işkenceden geçirilen, ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklanması üzerine cezaevine götürüldüğü sırada kaybettirilen Zeki Altunbaş’ın akıbeti soruldu.

 

Eylemde bir konuşma yapan İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Abdusselam İnceören 291. Haftadır devam eden eylemlerinin sonuç alıncaya kadar sürdürüleceğini belirtti. Devlet yetkililerine kayıpların akıbetinin ortaya çıkarılması çağrısında bulunan İnceören, faillerin de bulunup yargı önüne çıkartılması gerektiğine işaret etti. Barış sürecinin hakikatlerin ortaya çıkarılması ile daha güçlü bir zemin üzerinden ilerleyebileceğini ifade eden İnceören, bölgede yaşanan olaylar ve acılarla yüzleşilmesinin önemine vurgu yaptı.

 

Cezaevlerinde hasta mahpuslara da değinen İnceören, şu an itibariyle 200’ün üzerinde ağır olmak üzere 600’den fazla insanın ölüm kalım savaşı verdiğine dikkat çekti. Cezaevlerinden bir ölüme daha tahammül edilemeyeceğini ifade eden İnceören, Adalet Bakanlığı ve devlet yetkililerinin soruna karşı duyarsız tutumlarını eleştirdi. İnceören “İnsanlar cezaevlerinde ölüyor. Bırakın bari ailelerinin yanında tedavi olsunlar” diyerek, hasta mahpusların serbest bırakılması çağrısında bulundu.   

 

İnceören’nin ardından İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp Komisyonu Üyesi Veysi Kuzu, 1981 yılında Yalova’da gözaltına alınarak işkenceden geçirilen, ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklanması üzerine cezaevine götürüldüğü sırada kaybettirilen Zeki Altunbaş’ın hikayesini anlattı. Kuzu şöyle konuştu: “Ailenin beyanına göre; Zeki Altunbaş, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik bölümünde okurken, okuldaki sağcı grupların baskıları nedeniyle okuluna devam edemez. Sonraki yıllarını Yalova’da sürdürür, 12 Eylül darbesinin ardından gözaltına alınır. Serbest bırakıldıktan sonra Yalova’da zorunlu ikamete tabi tutulur. Bu sırada askere çağrılır. Askerliğini yapmak üzere Çanakkale Er Eğitim Alayı’na gönderilir. 

 

Zeki, askerdeyken Yalova'da gerçekleşen bir operasyonda yakalanan bazı şahıslar işkenceli sorgu sırasında Zeki’nin adını telefuz eder. Bunun üzerine 1981 Nisan ayında Çanakkale'de gözaltına alınıp Yalova'ya getirilir. Burada uzun süre işkenceli sorgulardan geçirilir. Eski bir davası olduğu gerekçesiyle İstanbul Selimiye Kışlasındaki Mahkemeye götürülür. Mahkemeye çıkartılan tanıkların anlatımlarına göre, Zeki’yi polisler mahkemeye getirmiş, üzerinde askeri kıyafet varmış ancak kıyafetler yırtık ve Zeki’nin yüzünde işkence izleri mevcutmuş. 

 

Zeki’ye eşlik eden polisler, Çanakkale’deki birlik komutanına; ‘ Zeki’yi Selimiye Kışlasından aldıktan sonra, Kartal-Yalova araba vapuruyla dönüyorduk. Vapurundan atladı’ demişler. Aile bu haberi yazılı basından öğrenir. Baba Tahsin Altunbaş, Çanakkale-İstanbul Sıkıyönetim komutanlıklarına dilekçeyle başvuruda bulunur. Ancak bir sonuç alamaz. Başka başvurularda da bulunur, yine sonuç alamaz. Bu arada ilginç bir gelişme yaşanır. Aile, Zeki’nin Yozgat-Sorgun Nüfus Müdürlüğündeki kaydına öldü diye şerh düşüldüğünü öğrenir. Bu kayıt ailenin hiçbir başvuru ve beyanı olmadan yapılmıştır. Zeki’den hala bir haber alınamamıştır.” 

 

Etkinlik Zeki Altunbaş ve tüm kayıplar için yapılan 5 dakikalık oturma eyleminin ardından sona erdi.