İHD: 5 yılda sınır hatlarında 110 kişi vurularak öldürüldü

25.12.2014

DİYARBAKIR- İHD Diyarbakır Şubesi, hazırladığı ‘2009-2014 Yılları Arasında Sınır Hatlarında Meydana Gelen Yaşam Hakkı İhlalleri” raporunu kamuoyuna açıkladı. Açıklanan rapora göre son 5 yılda sınır hatlarında vurulan 110 kişi yaşamını yitirdi, 130 kişi ise kalıcı fiziksel hastalıklarla karşı karşıya kalacak şekilde yaralandı.  

 
İHD Diyarbakır Şubesi, hazırladığı ‘2009-2014 Yılları Arasında Sınır Hatlarında Meydana Gelen Yaşam Hakkı İhlalleri” raporunu, bir basın toplantısı ile kamuoyuna açıkladı. Şube Binasında yapılan açıklamaya İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, Bölge Temsilcisi Abdusselam İnceören, Şube Yönetim Kurulu Üyeleri Av Rahşan Bataray Saman, Av Gamze Yalçın, Gülistan Gencel Yalçındağ ve Av Muhterem Süren katıldı. Açıklanan rapora göre son 5 yıl içersinde, askerlerin açtığı ateş ve silahlı çete mensuplarınını saldırıları sonucu 110 kişi vurularak yaşamını yitirdi, 130 kişi ise kalıcı fiziksel hastalıklarla karşı karşıya kalacak şekilde yaralandı. 
 
‘Devlet aklı ve siyasal iktidar, katliamın faillerin sır gibi sakladı’
 
Raporun açıklanmasından önce hazırlanan basın metnin okuyan İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, Roboski katliamının üçüncü yıl dönümünde bulunduklarını belirterek “Bu ülkede soğuk bir kış gecesi, çoğu çocuk olmak üzere 34 sivil Kürt yurttaş, sınır hattında savaş uçakları ile bombalanarak katledildi. Tarihin sayfalarına kanlı bir vahşet, acımasız bir katliam olarak geçen bu insanlık dışı saldırının üzerinden tam 3 yıl geçti. Kavramların anlatmak için karşılık bulmakta zorlandığı bu katliamın failleri, aradan geçen üç yıla rağmen hala ortaya çıkarılmadı. Devlet aklı ve siyasal iktidar, katliamın faillerini sır gibi sakladı” dedi.
 
Açılan soruşturmalarda katliamın faillerinin askeri yargı organlarına havale edilerek korunmaya çalışıldığının altını çizen Bilici “Etkin bir soruşturma olmadığı gün gibi ortada olan bu süreçten elbette, adalet çıkması beklenemezdi. Yaşamını yitiren 34 Kürt yurttaşın aileleri, akrabaları, arkadaşları, köylüleri gibi Türkiye’de yaşayan bütün halklar, bu katliamın yarattığı acıyı hiç unutmadı. Failler ve sorumlular ortaya çıkarılıp yargılanmadıkça da, bu acı hiç dinmeyecek, unutulmayacak” diye belirtti. 
 
‘Toplumsal barışın yolu geçmişle yüzleşme ile tesis edilebilir’
 
Türkiye, yakın tarihinde aydınlatılmamış ve hakikate erdirilmeyi bekleyen katliamlarla anılan bir ülke olduğunu kaydeden Bilici, “Türkiye siyaset tarihinin ve toplumsal yaşamının kırılma noktası olan 12 Eylül darbesinin hemen öncesinde Maraş, Çorum ve sonrasında ise Sivas, Güçlükonak, Gazi mahallesi olayları, Diyarbakır Cezaevi ve 19 Aralık Cezaevi katliamlarının failleri ve siyasi sorumluları hala ortaya çıkarılmamış, katliamlar aydınlatılmamıştır. Cumhuriyet tarihindeki Kürt isyanlarına yönelik katliamlar, Ermeni Soykırımı yine bu ülkenin geçmişi ile yüzleşmek zorunda olduğu hakikatlerdir. Toplumsal barışın yolu geçmişi gizlemeden gerçek bir yüzleşme ve hakikati sağlamakla tesis edilebilir”dedi. 
 
‘Her 3 olaydan 2’si ölümle sonuçlandı’
 
Sınır hatlarında, özellikle de son yıllarda gündeme gelen ölüm ve yaralanma olaylarına ilişkin inceleme ve araştırmalarda bulunduklarını söyleyen ve bir ilişkin bir hazırladıkları belirten Bilici, sınır hatlarındaki her 3 olaydan 2’sinin ölümle sonuçlandığını gördüklerini belirtti. Bilici “Sınır ticareti, akrabalık bağları ve ziyaretleri, sınır hatlarına yakın bölgelerde ikamet etme ve hayvan bakıcılığı, savaş ve göç gibi nedenlerle sınır hatlarından geçiş yapan insanlara, sınır hatlarında bulunan güvenlik güçleri tarafından uyarı yapılmadan yaşam hakkına yönelik saldırıda bulunulmaktadır. Vurulan insanların baş, karın ve yaşamsal fonksiyonlarını etkileyebilecek vücut bölgelerinden vurulmaları düşündürücüdür.” dedi. 
 
Son 5 yılda yüzün üzerinde insanın yaşamını yitirmiş olduğunu, yine onlarca insanın kalıcı fiziksel tahribatlarla karşı karşıya kalabilecek şekilde ağır yaralandığı dile getiren Bilici, “Sınır hatlarında yaşanan hareketlilikle, insanların vurularak yaşam haklarının ihlal edilmesinin yasal bir hakkın kullanımı olarak görülmesi, yaşam hakkı ihlallerinde artış yaşanmasına neden olmaktadır” dedi. 
 
‘Devlet, yurttaşların yaşamını güvenceye alacak tedbirler almadı’
 
2012 yılından bu yana Suriye’de yaşanan gelişmelerle birlikte Özerlik ilan edilen Rojava bölgesine yönelik saldırılara dikkat çeken Bilici” Rojava bölgesine yönelik, Suriye ve Irak’ta türeyen soykırımcı silahlı çetelerin saldırıları sonucu çatışmalar yaşanmıştır. Yaşanan çatışmaların ülkemizin sınır hattına yakın olması ve silahlı çetelerin hedef gözeterek bu alanlara yönelik saldırıda bulunması, Urfa’nın Suruç ve Ceylanpınar ilçeleri başta olmak üzere sınıra yakın bölgelerde bulunan yurttaşların ölümlerine ve yaralanmalarına neden olmuştur. Devlet, görünür olan bu tehlike karşında pasif bir tutum izlemiş ve yurttaşların yaşamını güvenceye alacak tedbirler geliştirmemiştir” dedi. 
 
Bilici, Rojava Kantonlarında yaşayan yüz binlerce Kürt yurttaşın, Türkiye ve bölgede bulunan Kürtlerle yakın akrabalık bağlarının bulunduğunu, savaş ve bürokratik engellemeler nedeniyle sınır kapılarının çoğu zaman kullanımına izin verilmemesi nedeniyle ziyaretler amacıyla geçişlerini tel örgülü sınır boylarından yaptığını söyleyerek, “Bu geçişlerde sınırda nöbet tutan askerlerin, sınır geçişinde bulunan yurttaşları baş ve göğüs bölgelerini hedefleyerek vurduğu görülmektedir. Aynı durumun İran askerleri açısında da geçerli olduğunu belirtirken, Türkiye’nin İran, Suriye ve Irak’ta yaşayan Kürt yurttaşların ülkemizdeki akrabalarını ziyaret edebilecekleri şekilde yasal açılımlar yapması gerektiğine inanıyoruz. Uluslar arası bir sorun olması itibari ile Birleşmiş Milletler’in (BM ) bu konu ile ilgili bir çalışma başlatması gerektiği düşünüyoruz ve çağrıda bulunuyoruz” dedi.
 
Açıklamanın sonunda, sınır hatlarında meydana gelen yaşam hakları ihlallerinin önlenmesi amacıyla şu talepler sıralandı:
 
*Roboski katilamı ile ilgili derhal etkin bir soruşturma başlatılmalı, failler ve sorumlular yargı önüne çıkarılarak cezalandırılmadır. 
 
*Türkiye yakın tarihinde yaşanan katliamların aydınlatılması ve toplumsal barışın inşa edilebilmesi için ‘Hakikatleri Araştırma Komisyonu’ kurulmalı, geçmiş ile yüzleşme sağlanmalıdır.
 
*Sınır hatlarında yaşanan yaşam hakkı ihlalleri ile ilgili etkin soruşturmalar yapılmalıdır. 
 
*Savaş ve göç sebebiyle sınır hatlarına yakın bölgelerde yaşanan silahlı çatışmalar sebebiyle, sınır hattına yakın bölgelerde yaşayan insanların güvenlikleri sağlanmalıdır.
 
*Savaş ve göç sebebiyle sınır hatlarına yakın bölgelerde yaşanan silahlı çatışmalar sebebiyle, ülkemize mülteci veya sığınmacı talebi ile gelen insanların güvenlikleri sağlanmalıdır, sınır hatlarında bekletilmemeli, geçişlerine koşulsuz izin verilmelidir.