‘2015 yılında bölgede ciddi hak ihlalleri ve savaş suçları yaşandı’

10.12.2015
DİYARBAKIR- 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası kapsamında yapılacak etkinliklerin startı, düzenlenen basın açıklamasıyla verildi. Basın açıklamasını okuyan İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, 2015 yılının bölgede ciddi hak ihlalleri ve savaş suçlarının yaşandığı bir yıl olduğuna belirtti.  
 
İHD Diyarbakır Şubesi (İHD), Diyarbakır Barosu, Diyarbakır Tabip Odası (DTO) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) tarafından organize edilen 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası etkinlikleri kapsamında hafta boyu yapılacak etkinliklerin startı, Koşuyolu Parkı İnsan Hakları Anıtı önüne yapılan basın açıklamasıyla verildi. Açıklamaya İHD, TİHV, Baro ve Tabip Odası yönetici ve üyeleri ile tutuklu yakınlarının katıldığı eylemde, üzerinde “Savaşa Karşı Barış” ve önceki haftalarda katledilerek yaşamını yitiren Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin fotoğrafının yer aldığı “Öleceksem Dört Ayaklı Minarenin Altında Öleyim” yazılı pankartlar taşındı. Açıklamadan önce insan hakları haftası boyunca yapılacak etkinliklerin atfedildiği Elçi’nin anısına, bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. 
 
Hazırlanan ortak basın metnini okuyan İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, 2015 yılının bölgede ciddi hak ihlalleri ve savaş suçlarının yaşandığı bir yıl olduğuna belirtti. Bilici, "Bölgede ve ilimizde ard arda ilan edilen sokağa çıkama yasaklarının, geçmiş OHAL ve sıkıyönetim uygulamalarını kat be kat aşan türden olması, hemen her gün birkaç sivilin devletin kolluk güçleri tarafından öldürülmesi, 2015 yılına damga vuran ve asla unutulmayacak türden ihlallerdir" diye konuştu. 
 
‘JÖH denilen oluşumların ne olduğunu gayet iyi biliyoruz’
 
Nusaybin, Silvan, Cizre, Suriçi gibi yerlerde günlerce devam eden sokağa çıkma yasakları ardından siviller öldürüldüğünü, hamile kadınların evlerinin önünde vurulduğunu ve cenazelerin dahi gömülemediğini kaydeden Bilici “Tarihi eserler yanmaktadır. İnsanlar ve o insanların ait olduğu medeniyetlerin tanıkları kaleler, kiliseler, camiler, tarihi mekanlar yerle bir edilmektedir. Devlet, buralarda yaşayan halka “düşman hukuku” uygulamakta; kendi vatandaşları olduğunu unutarak kendi yasalarını bile ihlal etmektedir. Biz insan hakları savunucuları, adına JÖH denilen oluşumların ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. Sokaklarda duvarlara yazılama yapan yüzü maskeli özel harekat timleri bazı yerlerde “Esedullah Timi” ismini kullanarak, bazı yerlerde de JÖH imzasıyla halka tehditler savurmaktadır. Bütün bu yazılamaların geçmişte JİTEM veya Hizbulkontra olarak geçekleştirilen vahşetin hatırlatmaları olduğunu da iyi biliyoruz. AKP, nasıl oldu da “bizim dönemimizde faili meçhul yaşanmayacak” söyleminden, “Beyaz Toroslarla tehdit” söylemine gelmiştir?” diye konuştu.  
 
'Hesap sormaktan asla vazgeçmeyeceğiz'
 
İşkence ve gayriinsani muamele, gözaltı birimlerinde ve sokakta yaşanmaya devam ettiğini dile getiren Bilici, işkence uygulayan ve cinayet işleyen kolluk birimlerinin "cezasızlık" politikası sonucu yargılanmadığını ifade etti. Bilici, "90'lı yılların Cizre, Lice, Kulp katliamlarının sorumlularını; davaları batı illerine naklederek bugün beraat ettirmiş olabilirsiniz ama uluslararası hukuk ve adalet diye bir şey de vardır! Biz ne 90'ların ne de bugünün katillerinden hesap sormaktan asla vazgeçmeyeceğiz" dedi.
 
Toplantı ve gösteri özgürlüğü ile örgütlenme özgürlüğüne yönelik ihlallerde de artışa geçildiğini ifade eden Bilici “Düşünce-İfade ve İnanç Özgürlüğü’ne yönelik ihlaller de hız kesmeden devam etmektedir. Muhalif basın yayın organlarının susturulması, yüksek para cezalarının verilmesi, muhabirlerin tutuklanması ve haber esnasında polis şiddetine maruz kalmaları gibi uygulamalar, ilimizin ve bölgenin de bir rutini haline gelmiştir. Sadece kendisine demokrat-kendisi için özgürlük isteyen bir AKP, tek sesli bir toplum yaratmak uğruna, hem basın özgürlüğünü ve hem de ifade özgürlüğünü hiçe saymaktadır” diye konuştu. 
 
Cezaevlerinde 756 hasta mahpus
 
Bir ülkedeki özgürlüklere yaklaşımın en temel göstergelerinden birinin cezaevleri politikaları olduğunu söyleyen Bilici “Cezaevlerinde halen 300’ü ağır, 756 hasta mahkum bulunmaktadır. İktidar, hasta mahkumları tahliye etmeyerek aynı zamanda, BM sözleşmelerini de ihlal etmektedir” diye belirtti.
 
'Kadın cinayetleri politiktir'
 
Kadına yönelik şiddetin, erkek egemen politikalar sonucu devam ettiğini belirten Bilici “Kadın cinayetleri ve tecavüz dosyalarında, faillerin takım elbise giymelerinden tutalım da envai türlü gerekçelerle ciddi ceza indirimlerinden yararlanmalarından dolayı, şiddet vakaları artarak devam etmiştir" diye konuştu. 
 
Yapılan basın açıklamasının ardından, “Haklarınızı Biliyor musunuz?” başlıklı el kitapçıkları yurttaşlara dağıtıldı.