DİYARBAKIR- İHD ve Kayıp yakınların “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 381’incisi gerçekleştirildi. Eylemde, 1995 yılında Mardin ili Kızıltepe ilçesi Tilzerin köyünde asker tarafından düzenlenen operasyonda gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Mehmet Emin Abak’ın akıbeti sorulurken, gözaltında işkence ile katledilen ve su kuyusuna atılan Abak’ın kuzeni Mahmut Abak’ın ise faillerinin bulunup yargılanması talep edildi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve Kayıp yakınların “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 381’incisi Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. Kayıp fotoğraflarının taşındığı eyleme İHD Diyarbakır Şubesi yönetici ve üyeleri, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başvekili Çağlar Demirel, kayıp yakınları ve insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, 1995 yılında Mardin ili Kızıltepe ilçesi Tilzerin köyünde asker tarafından düzenlenen operasyonda gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Mehmet Emin Abak’ın akıbeti sorulurken, gözaltında işkence ile katledilen ve su kuyusuna atılan Abak’ın kuzeni Mahmut Abak’ın ise faillerinin bulunup yargılanması talep edildi.
‘Tüm kayıp olayları devlet arşivlerinde kayıtlı ve failler belli’
Oturma eylemi öncesi konuşan İHD Diyarbakır Şube sekreteri Abdusselam İnceören, “17-31 Uluslararası Gözaltında Kayıplar Haftası” içersinde bulunduklarını belirterek, kayıpların bulunması için verdikleri mücadeleyi sonuç alana kadar sürdüreceklerini söyledi. Tüm kayıp olaylarının devlet arşivlerinde kayıtlı olduğunu ve faillerin kimler olduğunun bilindiğini söyleyen İnceören, kayıp analarının kayıplarına ulaşmak için verdikleri mücadeleye dikkat çekti. İnceören, insan hakları savunucuları olarak bu mücadeleyi sürdüreceklerini belirtti.
Demirel: Hesabını verecekler
İnceören’in ardından söz alan HDP Grup Başvekili Çağlar Demirel, 90’larda kayıp olaylarının kararını verenlerin tarih sahnesinden silindiğini ve isimlerinin tarihe utanç olarak geçtiğini, kayıp ailelerinin başı dik onurlu duruşlarının devam ettiğini söyledi. Bugün yapılmak istenenin de, tarih sahnesinde sonuçlarının yine aynı noktaya evrileceğini belirten Demirel “Katliamı bizzat yapan aynı zihniyet aynı düşüncenin ürünü. Tarih bir kez daha tekerrür etmeye başladı. Biz şunu çok net biliyoruz ve söylüyoruz. 90’lı yılların hesabı sorulmadı. Hesabını verecekler. Aslında kendilerinin aklandığını sanıyorlar. Çünkü bu gün olduğu gibi aynen o gün de, yargının kendi insiyatiflerinde, ellerinde olduğunu bir kez daha gördük. Bu Kürtlere yapılan soykırımın, baskı ve yok etme projesinin aslında hayat bulmadığının bir ifadesidir. Çünkü bu mücadele yıllardır devam ediyor ve devam edecek. Bu mücadelenin sonu barış ve kardeşlik olacak.” diye konuştu.
Demirel’in konuşması ardından İHD Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu Üyesi Av Hasan Yalçın, 1995 yılında Mardin ili Kızıltepe ilçesi Tilzerin köyünde asker tarafından düzenlenen operasyonda gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Mehmet Emin Abak’ın hikayesini anlattı. Yalçın şunları belirtti:
“Kayıp Mehmet Emin Abak’ın babası Halil Abak’ın olaya ilişkin şu beyanlarda bulundu: ‘Olay yaşandığında Eroğlu köyünde ikamet ediyorduk. Oğlum Mehmet Emin Abak ile yeğenim Mahmut Abak, Mardin Kızıltepe arası toplu taşıma araçlarının şoförlüğünü yapıyordu. İşlerinden izinli oldukları bir günde Kızıltepe'de iken onlara telefon açtık. Evin ihtiyaçları için un ve yağ istedik. Aynı gün öğleden sonra saat 14.30 gibi eşyalarla beraber köye geldiler. Saat 15.40 sularında ise dönemin Kızıltepe Jandarma İlçe Komutanı Hasan
‘Yeğenimin cenazesi kuyudan çıktı, oğlum da oraya atıldığını söylüyorlar’
Atilla Uğur ile Mardin merkezde görevli Üsteğmen Eşref Çakmak ile beraberindeki askerler köye operasyon yaptı.
Oğlum Mehmet Emin Abak ile yeğenim Mahmut Abak'ı gözaltına alarak köyde bulunan bir eve götürerek işkence yapmaya başladılar. Bizler işkence çığlıklarını duyduğumuz halde korkudan ses çıkaramadık. Askerler tüm köylüyü çamura yatırarak başımızı ayaklarıyla çamurun içinde eziyordu. Yaşadığımız bu duruma dahi itiraz edemiyorduk. Askerler Yeğenim Mahmut’a çok ağır işkence yaptı yeğenimin cesedini battaniyeye sarılı olarak çıkardılar. Köye yapılan operasyonun nedenini askerlerden sorduk bize verdikleri cevap: Siz teröristlere ilaç yardımında bulunmuşsunuz… Rütbelilere tüm köyü arayabileceklerini, herhangi ilaç yardımı yapılmadığını söylememize rağmen, askerler işkenceye devam etti. Askerlerin yaptığı işkencelerde yeğenim Mahmut Abak'ın yaşamını yitirdiğini sonradan öğrendik. Askerler odadan çıktığında Mahmut'u battaniye içinde taşıdılar. Oğlum Mehmet Emin ise iki özel harekâtçının kolunda halsiz bir şekilde götürüldü. Bir hafta sonra yeğenimin Mahmut'un cenazesini Tilzêrîn köyündeki bir su kuyusunun yüzüne çıktığını gören jandarma, cenazeyi Kızıltepe Devlet Hastanesi'ne getiriyor. Görgü tanıkları yeğenim ile oğlum M.Emin’in aynı kuyuya atıldığını söylüyorlar. Oğlum ile yeğenimin kullandığı aracı, Tilzêrîn köyüne yakın boş bir arazide yakılmış halde bulduk. Yaşanan vahşetten sonra askerler bu sefer malımızdan vazgeçmemizi ve korucu olmamızı istedi. Koruculuk sistemini kabul etmediğimiz için askerler sürekli köye gelip bizleri tehdit etmeye başladılar. Malımızı mülkümüzü köyde bırakarak göç etmek zorunda kaldık. Göç ettikten sonra askerlerin köyü yaktıklarını öğrendik.’
Yapılan konuşmaların ardından, tüm kayıplar anısına beş dakikalık oturma eylemi gerçekleştirildi.