DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlediği oturma eyleminin 462’ncisi gerçekleştirildi. Eylemde, 1994 yılında Dersim merkeze bağlı Gökçek köyünde gözaltına alınan ve kendilerinden bir daha haber alınamayan Işık ve Serin ailelerine mensup 8 yurttaşın akıbeti soruldu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla her hafta düzenledikleri oturma eyleminin 462’ncisini gerçekleştirdi. Diyarbakır Valiliği tarafından Koşuyolu Parkı’ndaki İnsan Hakları Anıtı önünde gerçekleştirilmesine izin verilmeyen eylem, geçmiş haftalarda olduğu gibi İHD Diyarbakır Şube binasında gerçekleştirildi. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme İHD Diyarbakır Şubesi yönetici ve üyeleri, kayıp yakınları, barış anneleri ve insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, 1994 yılında Dersim merkeze bağlı Gökçek köyünde gözaltına alınan ve kendilerinden bir daha haber alınamayan Işık ve Serin ailelerine mensup 8 yurttaşın akıbeti soruldu.
Deve kuşu misali 'ben görmedim ben duymadım' ruh hali
Eylemde bir konuşma yapan İHD Diyarbakır Şube yöneticisi ve Kayıp Komisyonu Üyesi Avukat Hasan Yalçın, uzun yıllardır kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları olarak meydanlardan, faillerden hesap sorulması için mücadele ettiklerini, hakikatlerin ortaya çıkarılması ve adaletin sağlanması için devlet yetkililerine çağrıda bulunduklarını ve başvurular yaptıklarını söyledi. Tüm çağrı ve başvuruların sonuçsuz bırakıldıklarını söyleyen Yalçın “ Devlet yetkilileri adeta bir deve kuşu misali ‘ben duymadın, ben görmedim’ ruh haline bürünmektedir. Üstüne üstlük kayıplar için bir atılmamakta ve yargıda cezasızlık politikasını devreye sokulmaktadır. Eylemimizin 462. Haftası vesilesiyle bir kez daha ifade etmek isteriz ki, kayıplarımızın üzerinde bir asır geçse de, kayıplarımızı bulmaya devam edeceğiz. Kayıplarımızı aradığımız gibi, failleri kovalamaya da devam edeceğiz.
'Diyarbakır Valiliği yasak kararını kaldırsın'
70 haftadır Diyarbakır Valiliğinin OHAL gerekçesiyle almış olduğu yasaklama nedeniyle eylemlerinin dernek binasında yapmak durumunda kaldıklarını ifade eden Yalçın, “Kayıp yakınlarının, cumartesi annelerinin meydanlardan dile getirdikleri talep adalet ve barış talebidir. Çocuklarının bulunması talebidir. Bir savaş, kan, gözyaşı talebi yoktur. Bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Diyarbakır Valiliği yasak kararını kaldırsın. Yasağın kaldırılmasını ve annelerimizin meydanlardaki sesine kulak verilmesini talep ediyoruz.” diye konuştu.
İki aileden 8 yurttaş 23 yıl önce gözaltında kaybedildi
Yalçın daha sonra, 23 ve 24 Eylül 1994 tarihinde Dersim merkeze bağlı Gökçek köyünde gözaltına alınan ve kendilerinden bir daha haber alınamayan Işık ve Serin ailelerine mensup 8 yurttaşın hikayesini anlattı. Yalçın, şunları belirtti: " Dersim merkeze bağlı Gökçek Köyü Mîrik mezrasında yaşayanlar mezra civarında süreklileşen askeri operasyonlar, silahlı çatışmalar ve askerlerin sürekli baskıları nedeniyle başka yerlere göç etmişti. Sadece Işık ve Serin aileleri mezrada kalmaya devam ediyordu. 23-24 Eylül 1994 tarihinde başlayan operasyonlar sırasında Mirik’e giriş çıkışlar yasaklandı, köy muhtarı da dâhil kimsenin köye girmesine izin verilmedi. Tuğgeneral Yavuz Ertürk komutasındaki Bolu Dağ Komando Komutanlığı’na bağlı askerler mezraya baskın düzenledi. Mezrada bulunan evler, bağ ve bahçeler bombalandı, yakıldı. Askerler daha sonra her iki aileden Hıdır Işık (63), Hatun Işık (31), Yeter Işık (22), Elif Işık (29), Düzali Serin (37), Gülizar Serin (34) ve üç yaşındaki Dilek Serin'i gözaltına aldı. Bu kişilerden bir daha haber alınamadı. Onları soran köylülere Mirik’ten sorumlu olan Gökçek Jandarma Karakolu “onları biz de görmedik” yanıtını verdi. Olay tarihinde asker olan ve olaydan bir-iki gün sonra Dersim’e dönen Işık ailesinin büyük oğlu Ali Işık, kendisine yapılan tüm uyarılara rağmen Mirik'e yakınlarını aramaya gitti. Ondan da haber alınamadı. Öldürülen ve kaybolanların yakınları TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na yapılan başvuruda bulundu. OHAL Bölge Valiliği tarafından komisyona gönderilen yazıda, 21-26 Eylül 1994 tarihleri arasında Mirik mezrası Kutu deresi bölgesinde düzenlenen operasyonda, 2 güvenlik görevlisinin ve 18 örgüt militanın öldüğü, operasyon sırasında Mirîk mezrasında kimsenin bulunmadığı, Işık ve Serin ailelerinin güvenlik güçleri ile muhatap olmadıkları, 35 kilometre genişliğindeki operasyon bölgesinde rastlanan 200 kadar başıboş koyunun sonradan sahiplerine iletilmek üzere Gökçek Jandarma Karakolu’na teslim edildiği yanıtı verildi. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu da incelemesini sonlandırdı. Dönemin Komisyon Başkanı Sabri Yavuz tarafından 27 Aralık 1994 günü Süleyman Işık'a gönderilen mektupta "kayıp kişiler hakkında herhangi bir bulgunun elde edilemediği... Kutuderesi operasyonunda ağır kayıplar veren örgütün bu iki hane efradını rehin aldıkları ya da ihbar ettikleri düşüncesiyle yanlarında götürdüklerinin değerlendirildiği" bildirildi. Bu tarihten itibaren Mirik olayı, Savcılık, Jandarma ve Emniyetin dosyalarında "faili meçhul olay" olarak kaldı; hiçbir ilerleme sağlanmadı ve araştırma durduruldu.”
Yapılan açıklamanın ardından kayıp yakınları, beş dakikalık oturma eyleminde bulundu.