Kayıp yakınlarının adalet arayışı 477’inci haftayı geride bıraktı

31.03.2018

DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi ve Kayıp yakınlarının ‘Kayıplar Bulunsun Failler yargılansın’ sloganıyla gerçekleştirdikleri eylemin 477’ncisi gerçekleştirildi. Eylemde, 1994 yılında Şırnak’ın Cizre ilçesinde silahlı bir grup tarafından kaçırıldıktan sonra katledilen Ahmet Bulmuş’un faillerinin bulunup yargılanması talep edildi. 

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla her hafta düzenledikleri oturma eyleminin 477’ncisini gerçekleştirdi. Diyarbakır Valiliği tarafından Koşuyolu Parkı’ndaki İnsan Hakları Anıtı önünde gerçekleştirilmesine izin verilmeyen eylem, geçmiş haftalarda olduğu gibi İHD Diyarbakır Şube binasında gerçekleştirildi. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme, İHD Diyarbakır Şubesi yönetici ve üyeleri, kayıp yakınları ve insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, Eylemde, 1994 yılında Şırnak’ın Cizre ilçesinde silahlı bir grup tarafından kaçırıldıktan sonra katledilen Ahmet Bulmuş’un faillerinin bulunup yargılanması talep edildi. 

Eylemde bir konuşma yapan İHD Diyarbakır Şubesi yöneticisi ve Kayıp Komisyonu Üyesi Adnan Örhan, İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici'nin babası Behçet Bilici'nin kalp krizi sonucu yaşamını yitirmiş olmasını üzüntüyle karşıladıklarını belirterek, Bilici'yi baş sağlığında bulundukların belirtti. Örhan, kayıp yakınları oturma eyleminin 477 haftadır devam ettiği belirterek, kayıp yakınlarıyla birlikte adalet arayışlarını ısrarla sürdüreceklerini kaydetti. 

Ahmet Bulmuş’un failleri soruldu

Örhan’ın ardından İHD Diyarbakır Şubesi yöneticisi ve Kayıp Komisyonu Üyesi Hasan Yalçın, 1 Nisan 1994 tarihinde Şırnak’ın Cizre ilçesinde silahlı bir grup tarafından kaçırılarak katledilen Ahmet Bulmuş’un hikâyesini anlattı. Yalçın, şunları belirtti: “Açılan davanın duruşma tutanaklarına da yansıdığına göre; Ahmet Bulmuş ve ailesinin yaşadığı Şırnak’ın Cizre ilçesine bağlı Hisar (Hebler) Köyü yakılır, aile Cizre’ye göç etmek zorunda kalır. Köyde bakkallık yapan Ahmet, Cizre’ye gelince yeni bir iş kuramaz, işçi olarak günlük işlerde çalışmaya başlar. 1994 yılının Nisan ayında bozulan radyosunu tamir ettirmek üzere Beşir adlı arkadaşının Mardin Caddesi’ndeki dükkâna gider. Dükkâna gelen beyaz toros marka bir araçtan inen eli telsizli ve silahlı üç kişi, kimlik kontrolü yaptıktan sonra Ahmet Bulmuş’a ‘Sen bizimle geleceksin’ der. Ahmet’i arabaya bindirip götürürler. Radyo tamircisi arkadaşı olaya tanık olur. Birkaç gün sonra İlçe Jandarma Komutanı Cemal Temizöz Ahmet’in evinde arama yaptırır, bir şey bulmazlar. Eşi Fatım’a, “eşini götürdük, misafirimiz oldu, üç dört güne bırakacağız, sen bize evde ne sakladığını göster” der. Fatım, hiçbir şey saklamadıklarını söyleyince de tartaklanarak fiziksel şiddete maruz kalır. Jandarma ve polisler tarafından ev birkaç kere daha baskına uğrar. Gündüz vakti evin avlusuna el bombası atılarak ev tahrip edilir. Bunun üzerine ev sahibi Bulmuş ailesini evden çıkartır. Fatım bu olaydan 3 gün sonra dilekçeyle ilgili mercilere başvurur ancak yanıtsız kalır. A. adlı bir kişi, "Ahmet Bulmuş'la birlikte gözaltındaydık, gözlerimiz bağlıydı ama sesimizden birbirimizi tanıdık" diyerek aileye haber verir. Bu tanık üç-dört yıl sonra tanıklık yapamadan kalp krizi geçirerek vefat eder. 1996 yılında Silopi’de bir kuyuda 6-7 kişinin cesedine ulaşılır. Eşi Fatım, çuvalın içinden çıkan kafası kesilmiş bir cesedin üzerindeki sağlam kalan kıyafetlerden eşini teşhis eder ancak korkar, şikâyette bulunmaz. Silopi Belediyesi, cesetleri toplu olarak kimsesizler mezarlığına defneder. Ahmet’in oğlu Vedat, BOTAŞ kuyularında yapılan kazılarda bir kafatası bulunması üzerine Cizre Cumhuriyet Savcılığına yeniden başvuruda bulunur. 2009 yılında soruşturma açılır ve Vedat’a üç ay içinde DNA testi için kan örneği vermek üzere çağrılacağı söylenir. Aradan 4 yıl geçer çağrı yapılmaz. Sadece kendisinin ve 2 tanığın ifadesi alınır. Soruşturma daha sonra davaya dönüşür. Ancak maddi gerçeği ortaya çıkartacak adli bir süreç yürütülmedi.”

Konuşmaların ardından beş dakikalık oturma eylemi gerçekleştirildi.