DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi ve Kayıp yakınlarının ‘Kayıplar Bulunsun Failler yargılansın’ sloganıyla gerçekleştirdikleri eylemin 490’ıncısı gerçekleştirildi. Eylemde, 1994 yılında Diyarbakır'ın Lice ilçesinde gözaltında kaybedilen doğuştan görme engelli Çayan Çiçek'in akıbeti soruldu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla her hafta düzenledikleri oturma eyleminin 490’ıncısını gerçekleştirdi. Diyarbakır Valiliği tarafından, Koşuyolu Parkı’ndaki İnsan Hakları Anıtı önünde yaklaşık 2 yıldır gerçekleştirilmesine izin verilmeyen eylem, geçmiş haftalarda olduğu gibi İHD Diyarbakır Şube binasında gerçekleştirildi. Eyleme, İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun ile şube yönetici ve üyeleri, geçtiğimiz ay yaşamını yitiren İHD MYK Üyesi ve Diyarbakır Şube yöneticisi Avukat Muhterem Süren'in yakınları, kayıp yakınları ve insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, 27 Mayıs 1994 tarihinde Diyarbakır'ın Lice ilçesi Dernek köyünde askerler tarafından gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan 19 yaşındaki doğuştan görme engelli Çayan Çiçek'in akıbeti soruldu.
'Sorumlular yargı zırhıyla korunuyor'
Eylemde konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun, 90'lı yıllarda sistematik ve yaygın bir şekilde dönemin kamu görevlileri ve kamu görevlilerinin desteklediği militaris ve kontra yapılar tarafından Kürtlerin, muhaliflerin hak talebini baskılamak amacıyla binlerce faili meçhul ve kayıp vakası yaşandığı söyledi. Dönemin siyasi iktidarı başta olmak üzere yargısı, yürütmesi, kamu görevlilerinin işbirliği ve iştirakıyla bu fiillerin işlendiğini belirten Zeytun, faili meçhullerin aydınlatılması ve kayıpların bulunması ile ilgili soruşturma ve yargılamaların etkin bir şekilde yürütülmediğini, aksine sorumluların yargısal zırhla korunduğu kaydetti.
'Mafyatik söylemler, siyasi iktidarın korumasında yapılıyor'
Yargısal zırhın aşılamaması nedeniyle oluşan cezasızlığın toplumsal yapıdaki karşılığının iç barışın zedelenmesi olarak ortaya çıktığını söyleyen Zeytun "Bu dönemde bizler, 90'lı yılların kaybetme ve faili meçhullerinin tekrardan geliştirilmesine mafyatik bir söylemle geliştirildiğine tanık olduk. Böyle söylemler, 90 yıllarla yüzleşilmemesi amacıyla yapılıyor. Bu söylemi geliştirenler, siyasi iktidarın koruduğu bir yapının içersindedir. Biz bu tür söylemlerinin toplumsal barışı zedelediğini ve bu söylemleri kınadığımızı belirtmek istiyoruz." diye konuştu.
Zeytun ardından, geçtiğimiz ay yaşamını yitiren İHD MYK Üyesi ve Diyarbakır Şube yöneticisi Avukat Muhterem Süren'in ağabeyi Bilal Süren söz alarak, zamansız ayrılığın yarattığı üzüntüyü yaşadıklarını belirterek "Muhterem, bu ulvi mücadelede yer aldı ve devletin sistematik baskısına maruz kalan her vatandaşımızın hak arayışında bulundu. Bu mücadeleyi devr alan herkes gibi sistemin faşizan baskılarına maruz kaldı. Bu hiçbirimizde olmadığı gibi, onu da yıldırmadı." diye konuştu. Kayıplar ve failil meçhullere ilişkin faillerin hesab vereceğini söyleyen Süren "Kardeşim bir demecinde 'Gerçeklerle yüzleşme iradesi ortaya konulamadı. Bu irade ortaya konulamadığı için, yüzleşmemiz gereken yeni vakalar olacak' demişti. Buradaki mücadele anlayışıyla, yeni kayıplarımızın olmamasını temenni ediyorum" dedi.
19 yaşında ve doğuştan görme engelli; gözaltına alındı ve bir daha haber alınamadı
Ardından İHD Diyarbakır Şubesi Kayıplar Komisyonu Üyesi Avukat Hasan Yalçın, 27 Mayıs 1994 tarihinde Diyarbakır'ın Lice ilçesi Dernek köyünde askerler tarafından gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan 19 yaşındaki doğuştan görme engelli Çayan Çiçek'in hikayesini anlattı. Yalçın, şunları belirtti: "Lice’nin Dernek köyünde ikamet eden Çiçek Ailesi, geçimini hayvancılık ve tarım işi ile uğraşarak sağlıyordu. 10 Mayıs 1994 tarihinde Lice İlçe Jandarma Komutanlığı’na bağlı askerler sabah saat 06.00 sularında köye baskın yapıp kimlik kontrolü yapar. Kimlik kontrolünden sonra Ramazan Akyol, Fevzi Fidantek, Mehmet Özinekçi, Mehmet Demir, Ali İhsan Çiçek ve Tahsin Çiçek askerler tarafından gözaltına alınıp Lice Bölge Yatılı Okulu’na götürülürler. Burada gözaltına alınan kişilere yoğun işkenceler yapılır. Birkaç gün sonra Ali İhsan Çiçek ve Tahsin Çiçek haricinde diğer köylüler serbest bırakılır. Ailesinin tüm arama çabalarına rağmen Ali İhsan Çiçek ve Tahsin Çiçek’ten bir daha haber alınamaz. Olaydan 17 gün sonra 27 Mayıs 1994 tarihinde güvenlik güçleri tarafından Tahsin Çiçek’in oğlu olan Çayan Çiçek (19) de bahçede oturduğu esnada gözaltına alınır. Çayan Çiçek, doğuştan görme engeliydi. Babaannesi olan Hamsa Çiçek, torununun doğuştan görme engelli olduğunu belirtip serbest bırakılmasını ister. Ertesi gün torununun kimlik nedeniyle gözaltına alınmış olduğunu düşünerek Çayan’ın kimliğini yanına alıp Lice İlçe Jandarma Komutanlığı’na tekrar başvurur. Ancak askerler kimliğe baktıktan sonra böyle bir kişinin gözaltında olmadığını belirtir ve kimliği babaannesine geri vermez. Çayan Çiçek’ten o günden sonra bir daha haber alınamaz. Oğulları ve torunu Çayan Çiçek’ten haber alamayan Hamsa Çiçek, yetkili tüm kurumlara başvurur fakat herhangi bir sonuç alamaz. 20 Temmuz 1994 yılında DGM başsavcılığına dilekçe ile başvuruda bulunan Çayan’ın halası Feride Çiçek’e yazılı bir cevap verilmez ancak sözlü olarak gözaltında olmadığı ifade edilir. İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubemize 27 Temmuz 1994 yılında başvuran Hamsa Çiçek, hukuki destek talebinde bulunur. Bunun üzerine dernek avukatlarınca Kasım 1994 yılında Avrupa İnsan Hakları Komisyonuna başvuruda bulunulur. Dosyadaki birçok tanık beyanına rağmen Türkiye hükümeti vermiş olduğu cevapta bölgede herhangi bir operasyonun olmadığını, söz konusu kişilerin gözaltına alınmadığını ifade eder. AİHM’de görülen Çiçek davası 27 Şubat 2001 tarihinde sonuçlanır. Kararda başvurucu Hamsa Çiçek’in oğulları Tahsin Çiçek ve Ali İhsan Çiçek‘in gözaltında zorla kaybedildiği ve sözleşmenin 2. ve 13. maddesin ihlal edildiği belirtilir. Kararın devamında başvurucunun torunu olan Çayan Çiçek hakkında ise kendisinin gözaltına alındığına dair bir kanıtın olmadığını belirtip dosyayı kapatır. Çayan Çiçek’ten kaybedildiğin günden bu yana bir daha haber alınamaz."
Yapılan açılamaların ardından kayıplar için otuma eylemi gerçekleştirildi.