DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi ve Kayıp yakınlarının ‘Kayıplar Bulunsun Failler yargılansın’ sloganıyla gerçekleştirdikleri eylemin 493’üncüsü gerçekleştirildi. Eylemde, 1992 yılında İstanbul’da gözaltında kaybedilen ve bugüne kadar kendisinden haber alınamayan Hasan Gülünay’ın akıbeti soruldu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” şiarıyla her hafta düzenledikleri oturma eyleminin 493’üncüsü, Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. OHAL ve Diyarbakır Valiliği’nin yasaklamaları nedeniyle oturma eylemleri 100 haftadır İHD Diyarbakır Şube binasında gerçekleşiyordu. OHAL’in sona ermesiyle birlikte bu hafta yeniden Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleşen eyleme, İHD Diyarbakır Şube yönetici ve üyeleri, Diyarbakır Tabip Odası, TİHV Diyarbakır Temsilciliği, HDP Diyarbakır İl Örgütü, 78’liler Derneği, Barış Anneleri Meclisi, kayıp yakınları ve insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, 1992 yılında İstanbul’da gözaltında kaybedilen ve bugüne kadar kendisinden haber alınamayan Hasan Gülünay’ın akıbeti soruldu.
'Failleri cezalandırırak, kayıp yakınlarının yüreğine su serpin'
Eylemde konuşan İHD Diyarbakır Şubesi Kayıplar Komisyonu Üyesi Adnan Örhan, OHAL yasağı nedeniyle bu meydanda gerçekleştiremedikleri eylemlerine hiç ara vermeden ve tam 100 hafta boyunca İHD Diyarbakır Şube binasında devam ettiklerini belirtti. Kayıp yakınlarının adalet talebiyle bir araya geldiklerini söyleyen Örhan, ‘Biz kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları olarak, yakınlarımızın akıbetini, yakınlarımızın başına getirilen felaketleri sorduk. 90'lı yıllarda yakınlarımız katledilerek faili meçhullere götürülerek bir şekilde başlarına felaket geldi. Bu felaketlerden sonra yıllar geçmesine rağmen, bizler bu hak hukuk mücadelemizi devam ettiriyoruz, devam etmeye da kararlıyız. " diye konuştu.
Kayıp ve faili meçhul siyasi cinayetlere ilişkin devlet kayıtlarında 17 bin 500 rakamının telafuz edilmesine rağmen hiçbirinin failinin cezalandırılmadığını söyleyen Orhan, "Geçmişten bugüne bir çok dava buradan batı illerine nakledildi. Nakledilen bu davalarda, maalesef hiç bir şekilde ceza hali uygulanmadı. Bir kaçını örnek verecek olursak; Musa Çitil Derik'te 13 kişinin ölümden sorumluydu. Yavuz Ertürk başta 11 olmak üzere onlarca kişinin ölümünden sorumluydu. Cemal Temizöz, Cizre'de 20 kişinin ölümünden sorumluydu. Hasan Atilla Uğur, Kızıltepe'deki ölümlerden sorumluydu. Bu davalara hepimiz ve tarih şahittir ki, hiç birine cezaevi verilmedi. Bizler hakikatlerin ortaya çıkmasını istiyoruz. Bu failleri cezalandırırak, kayıp yakınlarının yüreğine su serpin" diye konuştu.
'Koşuyolu'ndaki mücadeleniz aynı zamanda Galatasaray'daki mücadelemizdir'
Örhan’ın ardından İHD Diyarbakır Şubesi Kayıplar Komisyonu Üyesi Hasan Yalçın, İstanbul’da 695’inci haftaya geride bırakan Cumartesi Annelerinin Diyarbakır’daki kayıp yakınlarına göndermiş olduğu dayanışma mesajını okudu. Dayanışma mesajında şöyle denildi: “Neredeyse iki yıldır, OHAL gerekçe gösterilerek hukuksuz bir şekilde kayıplarınızın fotoğraflarını Koşuyolu'nda taşıyamadınız. Uzun bir aradan sonra yeniden İnsan Hakları Anıtı önünde bir aradasınız. Biz Galatasaray Meydanı'nda bir araya gelen kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları, ülkenin doğusundan batısına meydanlarda gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarının taşınacak olmasının heyecanını yaşıyoruz. Bugün bizim Galatasaray'daki 695. haftamız. Sizlerin 493. haftanız. Uzun yıllardır bütün kayıplarımız için adalet istiyoruz. Kayıp dosyalarındaki cezasızlığın son bulması için mücadele ediyoruz. Galatasaray'daki mücadelemiz aynı zamanda Koşuyolu'ndaki mücadelenizdir. Koşuyolu'ndaki mücadeleniz aynı zamanda Galatasaray'daki mücadelemizdir.”
Yalçın mesajın ardından 1992 yılında İstanbul’da gözaltında kaybedilen ve bugüne kadar kendisinden haber alınamayan Hasan Gülünay’ın hikayesini paylaştı: Yalçın şunları belirtti:
İşe gitmek için evden çıktı, bir daha haber alınamadı
“Hasan Gülünay, evli ve dört çocuk babasıydı. 20 Temmuz 1992 tarihinde İstanbul Tarabya’daki evinden işe gitmek üzere çıktı ve bir daha geri dönmedi. Birsen Gülünay, eşinin eve gelmemesi üzerine önce kendi ailesine haber verdi. Ardından 2 gün sonra Sultanahmet Başsavcılığına başvuruda bulundu. Birsen Gülünay, eşi Hasan için gözaltında olabilir şüphesiyle Gayrettepe’deki Emniyet Şubesine başvurdu ancak kendisine Hasan’ın gözaltında olmadığı bilgisi verildi. Aile Hasan Gülünay’ın bulunması için İHD İstanbul Şubesinde açlık grevine başladı. Açlık grevi sırasında Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’e dilekçe ile başvuruda bulunarak olayı duyuldu. Açlık grevi sonrası aile Ankara’ya giderek Hasan Gülünay’ın durumunu TBMM’ye taşıdı. Olaya ilişkin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin ile görüştü. Sezgin, aileye Hasan Gülünay’ın durumunu araştıracağı sözünü verdi ama aileye herhangi bir dönüş olmadı. Hasan’ın arkadaşı Erol Çam, İstanbul Gayrettepe Asayiş Şube’de gözaltındayken hücrelerden birinden “Ben Hasan Gülünay, beni kaybedecekler” diye sesler duyduğunu anlattı. Hasan’ın eşi Birsen bu bilgiler ışığında çalmadık kapı bırakmadı. Dönemin hükümeti SHP-DYP Genel Başkanları ve milletvekilleri ile görüştü. Aile, TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonuna başvurdu. 1992 yılında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına başvuruda bulundu. Savcılık 31 Ekim 2012 tarihinde 20 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle dosyada takipsizlik kararı verdi. Takipsizlik Kararının ardından yapılan itirazlardan bir sonuç alamayan aile 2013 yılında Anayasa Mahkemesine başvuruda bulundu. Anayasa Mahkemesi 21 Nisan 2016 tarihinde yaşam hakkı kapsamında etkili bir soruşturma yürütülme yükümlülüğünün ihlal edildiğine ancak ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosyanın yeniden soruşturma yapılmak üzere ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, zaman aşımı nedeniyle yer olmadığına karar verdi.”
Yapılan açıklamaların ardından tüm kayıplar için oturma eylemi gerçekleştirildi.