Kayıp yakınları 505. haftayı geride bıraktı

13.10.2018

DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi ve Kayıp yakınları tarafından ‘Kayıplar Bulunsun Failler yargılansın’ sloganıyla gerçekleştirilen oturma eylemlerinin 505’incisi gerçekleştirildi. Eylemde, 1993 yılında Şırnak’ın Cudi dağında operasyon yürüten askerlerce önce vurulan ve daha gözaltına alınan, ardından da tedavi edilmek üzere hastaneye götürülen ve bir daha kendisinden haber alınamayan Muhsin Taş’ın akıbeti soruldu. 

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları tarafından “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlenen oturma eylemlerinin 505’incisi, Valiliğin kayıp eylemlerini yasaklayan keyfi ve hukuk dışı kararı nedeniyle İHD Diyarbakır Şube binasında gerçekleştirildi. Şube binasında gerçekleşen ve kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme İHD Bölge Temsilcisi Abdusselam İnceören, İHD Diyarbakır Şube ve yöneticileri, CHP Urfa Milletvekili Aziz Aydınlık, CHP Adıyaman Milletvekili Abdurahman Tulpdere, CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Fatma Köse, CHP Kulp İlçe Başkanı Nihat Aydoğdu, Diyarbakır Tabip Odası Eş Başkanı Mehmet Şerif Demir, İçmimarlar Odası İl Temsilcisi Hasan Pekdoğan, kayıp yakınları ve insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, 9 Kasım 1993 tarihinde Şırnak’ın Cudi dağında operasyon yürüten askerlerce önce vurulan ve daha gözaltına alınan, ardından da tedavi edilmek üzere hastaneye götürülen ve bir daha kendisinden haber alınamayan Muhsin Taş’ın akıbeti soruldu.

Eylemde bir konuşmada bulunan İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Yüksel Aslan Acer, 6 haftadır keyfi ve hukuki dayanağı olmayan Valilik yasağı nedeniyle eylemlerini şube binasında sürdürmeye devam ettiklerini belirterek “Mevcut iktidar Cumartesi Anneleri ile görüştükten sonra, bu sorunu kendi sorunu olarak gördüklerini ve çözecekleri yönünde taahhütte bulunmasından geldiğimiz nokta, eylemlerin yasaklanması noktasıdır. Bu iki tutum arasında çok çelişkili noktalar var. Doğru olan elbette bu sorunu çözmektir. Ama geldiğimiz nokta, bu eylemlerinin yapılmasının bile hazmedilemediği bir noktaya gelmiştir. Bu nokta insan hakları açısından utanç verici bir noktadır” diye konuştu. 

‘Annelerin ahını alan bu sisteme karşı hesap sorma mücadelesi asla bitmeyecek'

Bu coğrafyada yüzlerce kişinin, devletin güvenlik görevlileri tarafından katledilerek insanlık suçu işlendiğini belirterek konuşmasını sürdüren Aslan Acer, “Doğru olan işlenen bu insanlık suçu ile yüzleşmek ve hesap vermektir. Annelerin ahını alan bu sisteme karşı, annelerin hesap sorma mücadelesi asla bitmeyecek. Bu eylemi yasaklayarak bunun üstünü örtemezsiniz. Yasaklayarak, kurtulamazsınız. Yıllarda geçse, bu suçlarla eninde sonunda yüzleşeceksiniz” dedi.

Kayıplar meselesine yargı sisteminin çözüm açısından çok uzak bir noktada olduğunu belirten Aslan Acer, “Yargı sisteminin nasıl çalıştığını her hafta yeni yeni örneklerle bir kez daha görüyoruz. Bu hafta da Brunson davası ve Diyarbakır’da ki siyasi operasyonlarla bir kez daha gördük. Yerel seçimlere 5-6 ay gibi kısa bir süre kala seçim çalışmasını yürütecek tüm kişilerin gözaltına alınması, hiçbir dayanağı olmayan ithamlarla suçlanması, yargılanması, alıkonulması, aslında yargının neye hizmet ettiğini ve nasıl siyasallaştığını bir kez daha göstermiş oldu. Bu anlamda hakikati ortaya çıkaracak, failleri ortaya çıkaracak, yargılayacak bir yargı sisteminden çok uzak bir noktadayız” diye konuştu. 

Aslan Acer’in ardından İHD Diyarbakır Şube Yöneticisi İrfan Ekinci, 9 Kasım 1993 tarihinde Şırnak’ın Cudi dağında operasyon yürüten askerlerce önce vurulan ve daha gözaltına alınan, ardından da tedavi edilmek üzere Mardin’e götürülen ve bir daha kendisinden haber alınamayan Muhsin Taş’ın hikayesini anlattı. Ekinci, şunları belirtti: “ 14 Ekim 1993 tarihinde Şırnak Cudi Dağında sabah saatlerinde güvenlik güçleri tarafından yürütülen bir operasyon sırasında bölgede bulunan Muhsin Taş adlı vatandaş dizinden vurulur. Akabinde aynı gün saat 05.00 sıralarında Jandarma Binbaşı Cemal Temizöz'ün emrindeki jandarmalar tarafından gözaltına alınır. Gözaltına alınan Muhsin Taş, saat 05.50 sıralarında Cizre Devlet Hastanesi'ne götürüldü. Taş, Cizre Devlet Hastanesinde Dr. Palpas tarafından muayene edilir. Dr. Palpas, hastasına ilişkin hastanede tıbbi teçhizat bulunmadığı ve ortopedi uzmanı olmadığı gerekçesiyle yetkililere Muhsin TAŞ’ın Mardin'e gönderilmesi gerektiğini belirtir.”

Hastaneye götürülen Taş’ın ailesine, “operasyonda yer gösterirken” kaçtı denildi

“Bunun üzerine aynı gün Şırnak İl Jandarma Komutanlığı'ndan Binbaşı Erol Tuna'ya teslim edilen Muhsin TAŞ, Şırnak merkezine getirilir.  Şırnak Askeri Hastanesi poliklinik kayıtlarına göre Muhsin TAŞ, Dr. Can tarafından muayene edilir. 9 Kasım 1993 tarihinde saat 16.30'da el yazısı ile yazılıp jandarma grup komutanı Şeyhmus Kara ve her ikisi de grup komutanı olan jandarma üsteğmen Burak Buğra ve Tarık Göktür tarafından imzalanan olay tespit tutanağına göre; Muhsin Taş, Gabar dağlarında PKK sığınaklarını bulmak için yürütülen bir operasyonda yardım ederken kaçtı. Devlet yetkilileri, Taş, ailesi’nin koltuk değneksiz yürüyemeyen oğullarının engebelerle dolu dağlık bir alanda kaçtığına inanmalarını istediler. Ailenin devlet nezdinde yapmış olduğu tüm yasal başvurular sonuçsuz kaldı. Uzun yıllar sonra AİHM, Türkiye’yi Muhsin Taş’ı zorla kaybettirmekten dolayı mahkûm etti.”


Yapılan açıklamaların ardından tüm kayıplar için oturma eylemi gerçekleştirildi.