Zeytun: Türkiye'de anti demokratik ve hukukla bağdaşmayan uygulamalar var

17.11.2018

DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi ve Kayıp yakınları tarafından ‘Kayıplar Bulunsun Failler yargılansın’ sloganıyla gerçekleştirilen oturma eylemlerinin 510’uncusu gerçekleştirildi. Eylemde, 1993 yılında Bitlis’in Tatvan İlçesi Ulusoy köyünde askerler tarafından düzenlenen baskında gözaltına alınan ve kendilerinden bir daha haber alınamayan Hamide ve Ramazan Şarlı kardeşlerin akıbeti soruldu. 

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları tarafından “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlenen oturma eylemlerinin 509’üncusu, Valiliğin kayıp eylemlerini yasaklayan keyfi ve hukuk dışı kararı nedeniyle İHD Diyarbakır Şube binasında gerçekleştirildi. Eylemden önce şube binasının bulunduğu sokağın tamamen ve Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtının polis tarafından abluka altına alındığı görüldü. Şube binasında gerçekleşen ve kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme İHD Diyarbakır şube yöneticileri ve üyeleri, İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun, İHD MYK Üyesi Mehmet Raci Bilici, İHD MYK Üyesi Abdusselam İnceröen, KESK Şubeler Platformu Üyeleri, CHP Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Sayın, kayıp yakınları ve insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, 24 Aralık 1993 tarihinde Bitlis’in Tatvan İlçesi Ulusoy köyünde askerler tarafından düzenlenen baskında gözaltına alınan ve kendilerinden bir daha haber alınamayan Hamide ve Ramazan Şarlı kardeşlerin akıbeti soruldu. 

"Kayıp eylemlerinin amacı, insan hakları mücalesinin talepleri doğrultusunda adalet mekanizmasını kurulmasıdır"

Eylemde bir konuşmada bulunan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun, kayıp yakınları oturma eylemlerinin Diyarbakır Valiliği tarafından haksız ve hukuku aykırı bir şekilde yasaklı olduğunu belirterek “510 haftasını şube binasında gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Annelerimiz öncülüğünde gerçekleşen bu kayıp eylemlerinin amacı, toplumsal barışın inşaası, hakikatle geçmişle yüzleşme ve bu anlamda birlikte yaşamın örülmesidir. Devletin BM Kayıplar Sözleşmesine imza atmasını veyahut daha etkin insan hakları mücadelesinin talepleri doğrultusunda adalet mekanizmasının kurulması taleplerimiz, var olan siyasi güç-irade nedeniyle iktidar nedeniyle karşılanmamaktadır.” diye konuştu. 

"Türkiye'de anti demokratik ve hukukla bağdaşmayan uygulamalar var"

Türkiye’de uzun zamandır demokrasi ve insan hakları alanındaki hakların kullanılması, taleplerin yerine getirilmesi noktasında antidemokratik ve hukukla bağdaşmayan uygulamalar olduğuna dikkat çeken Zeytun “En son insan hakları savunucularının ve akademisyenlerin gözaltına alınmasını bu durumla izah edebiliyoruz. Sadece yapmış oldukları sivil toplum, demokrasi ve barış savunuculukları kimlikleri nedeniyle gözaltına alındı. 3 kişi serbest bırakılırken maalesef diğerleri hakkında gözaltı kararları devam etmektedir. Aynı şekilde DTK Eş Başkanı Leyla Güven’in tecrit ve çatışma ortamını protesto etmek ve tepki koymak amacıyla başlatmış olduğu açlık grevine ilişkin, dün (16 Kasım-Diyarbakır) HDP İl Binasın önünde yapılmak istenen açıklama, Valiliğin keyfi kararıyla yasaklandı. Tüm bunlar bizlere, demokratik ve legal alanda çalışma yürütenlere karşı, sivil topluma ve akademisyenler karşı, siyasi iradenin nasıl bir bakış açısıyla nasıl bir anti demokratik tepkiyle yaklaştığını göstermektedir” dedi. 

Zeytun’un ardından konuşan KESK Diyarbakır Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü ve BTS Diyarbakır Şubesi Kadın Sekreteri Bahar Uluğ,  kayıp yakınlarının mücadelesini destelemek üzere burada bulunduklarını belirterek, zalimin karşısında hem de yanında devam edeceklerini söyledi. 

Gözaltında kaybedilen Hamide ve Ramazan Şarlı kardeşlerin akıbeti soruldu

Ardında İHD Diyarbakır Şubesi yöneticisi ve Kayıp Komisyonu Üyesi Hasan Yalçın, 24 Aralık 1993 tarihinde Bitlis’in Tatvan İlçesi Ulusoy köyünde askerler tarafından düzenlenen baskında gözaltına alınan ve kendilerinden bir daha haber alınamayan Hamide ve Ramazan Şarlı kardeşlerin hikayesini anlattı. Yalçın, şunları belirtti: "Ulusoy köyünde çıkan bir çatışma sonrasında yüzleri kapalı özel harekat timleri tarafından operasyon düzenlendi. Operasyon kapsamında eve baskın yapılarak Hamide Şarlı, gözaltına alınmak istendi. Kardeşi Ramazan'da ablasının tek başına götürülmesine karşı çıkarak kendisinin de gözaltına alınmasını istedi. Köylülerin gözü önünde panzerlere bindirilerek gözaltına alınan Şarlı kardeşlerin ailesi bölgede bulunan bütün karakollara başvurdu. Ancak kendilerinden hiçbir şekilde haber alınamadı" dedi. 
 
Ailenin çocuklarından haber alamaması üzerine 1993'te Tatvan Cumhuriyet Savcılığı'na Ulusoy Karakolunda bulunan görevliler hakkında suç duyurusunda bulunduğunu kaydeden Hasan, "Tüm köyün gözü önünde gözaltına alınan kardeşlerin soruşturmasını, 2 yılda tamamlayan savcılık 'şahitler yok' gerekçesiyle kovuşturmaya gerek olmadığına karar verdi. Devlet gözaltına aldığı kardeşleri daha sonra PKK tarafından kaçırılmış olabileceği iddiası üzerinde 1994'te dosya hakkında görevsizlik kararı verdi" diye belirtti.

Yapılan konuşmaların ardından tüm kayıplar için oturma eylemi gerçekleştirildi.