İHD: 19 Aralık operasyonunda adil yargılamanın önündeki engelleri kaldırın

19.12.2018

DİYARBAKIR- İHD tarafından, 19 Aralık 2000’de düzenlenen Hayata Dönüş Operasyonunun yıldönümü nedeniyle ve “Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü” vesilesiyle düzenlenen eş zamanlı basın açıklamalarında, “18. yılında suç fiilini ve faillerini bir kere daha kınıyoruz, tarihin ve hukukun önünde, vicdanlarda aklanmaları mümkün değildir. Hukuksuzluğu koruyan herkes, o hukuksuzluğun yol açtığı ihlallerin ve şiddetin zararını bir gün mutlaka görecektir.” denildi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Hapishaneler Komisyonu ve İHD Şubeleri tarafından,  19 Aralık 2000’de düzenlenen Hayata Dönüş Operasyonunun yıldönümü nedeniyle ve “Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü” vesilesiyle eş zamanlı basın açıklamaları düzenlendi. İHD Diyarbakır Şube binasında düzenlenen basın toplantısına İHD Şube Sekreteri Yüksel Aslan Acer, Şube Cezaevi Komisyonu Üyeleri Yusuf Erdoğan, Hediye Saltan ve Gurbet Yavuz ile Şube yöneticileri Ercan Yılmaz ve Abdullah Özbey katıldı. 

Tüm İHD Şubeleri tarafından eş zamanlı olarak paylaşılan ortak basın metnini paylaşan İHD Diyarbakır Şube Yöneticisi ve Cezaevi Komisyonu Üyesi Avukat Hediye Saltan, hiçbir hukuki norma uyulmadan 20 cezaevinde operasyon yürütüldüğünü ve bu operasyonlarda 20 mahpusunu yaşamını yitirdiği hatırlatarak “12 Eylül 1980 darbesinden sonra darbeci generallerin işlediği suçlara denk bir suç işlendi” diye belirtti. 

“Operasyonun doğrudan sorumluluğunu hiçbir zaman almadılar”

Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı tarafından birlikte yürütüldüğünü belirten Saltan “Operasyonun doğrudan sorumluluğunu hiçbir zaman almadılar, bunun yerine ‘Bu bir devlet kararıydı, MGK’da kararlaştırıldı’ gibi sözlerle bir katliamı basit bir teknik meseleymiş gibi göstermeye çalıştılar. Dönemin başbakanı Bülent Ecevit, yardımcıları da Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz’dı. Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidarından önceki dönemde işlenen bu insanlığa karşı suç fiiline olumlu baktığını 2004 yılında dönemin Ceza ve Tevfik Evleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun’a “üstün Hizmet Madalayası” takdim ederek ortaya koydu. Oysa aynı devletin mahkemeleri, bütün politik baskılara rağmen, yapılanın hukuksuzluğunu kararlarında dile getirmek zorunda kalmıştı. Örneğin Hacer Arıkan’ın açtığı davada Danıştay 10’uncu Dairesi, 23 Ocak 2014’te devletin tazminat ödemesi gerektiğine hükmederken, olan bitenin hukuki özünü açıkça ortaya koymuştu: ‘Pasif direnişteki mahkûm ve tutukluların can güvenliğinin sağlanması yönünde gerekli önlemler almayan idarenin ağır hizmet kusuru bulunmaktadır.’ Dönemin yetkililerin, “tutuklu ve mahkûmların ateş açtığı”, “koğuşları ateşe verdiği” türünden beyanlarının tamamının zaman içinde doğru olmadığı ortaya çıktı. “Sahte oruç kanlı iftar” türü başlıklarla dönemin ana akım medyası da bu suçun ortaklığını yaptı. Neticede Türkiye AiHM’de birden fazla kere mahkûm olduysa da “cezasızlık” prosedürü bu insanlığa karşı suçta da hep yürürlükte oldu. Sorumluların adil biçimde yargılanmasından hep kaçınıldı” diye kaydetti.

“Adil yargılamanın önündeki engelleri kaldırın”

Türkiye’nin insanlığa karşı suçlarda zaman aşımının işlemeyeceğini kabul etmiş ülkelerden biri olduğunu söyleyen Saltan, “Şu an Türkiye’yi yönetenler her ne kadar devletin kabul ve ilan etmiş olduğu hukuka, başta anayasa normları olmak üzere, uymuyorsa da bir insan hakları mücadelesini yürütenler olarak çağrımızı yapmakta yarar görüyoruz: 19 Aralık operasyonunda adil yargılamanın önündeki engelleri kaldırın” dedi. 

18’inci yılında suç fiilini ve faillerini bir kere daha kınadıklarını belirten Saltan, tarihin ve hukukun önünde, vicdanlarda aklanmaları olmadığını söyledi. Hukuksuzluğu koruyan herkesin, o hukuksuzluğun yol açtığı ihlallerin ve şiddetin zararını bir gün mutlaka göreceğini belirten Saltan “Hukukun üstünlüğü ve temel insan haklarına saygı olmadan ülkenin ve toplumun geleceği karanlık kalacaktır.” diye kaydetti. 

Saltan, insan hakları savunucuları olarak, hapishanelerde yaşanan hak ihlallerini kamuoyunda paylaşmaya devam edeceklerini ve ihlallerde sorumluluğu bulunanların cezalandırılması için mücadele etmeyi sürdüreceklerini belirtti.