İçişleri Bakanlığı’nın Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanlarını hukuksuz bir şekilde görevden alması sonrasında gelişen olaylar, demokrasi tarihine yine kara bir leke olarak geçmiştir. Kayyum atamalarının ilk gününden itibaren, demokratik tepkilerini dile getiren seçilmiş kişi ve yurttaşlara karşı, kolluk güçleri tarafından en temel insani hak ve özgürlüklerin hukuk dışı ve keyfi yöntemlerle engellendiğine ve hakkın kullanımına yönelik sert müdahalelerde bulunulduğuna, işkence ve kötü muamelenin fütursuzca uygulandığına tanıklık etmekteyiz.
3 Büyükşehir Belediye eş Başkanlarının görevden alınması kararının gece yarısı basına düşme şekli, resmi açıklamadaki dayanaklar, sabaha karşı belediye binaları ve çok sayıda eve yapılan baskınlar, gözaltı gerekçeleri, sonraki günlerde yurttaşların demokratik hakkı olan ve şiddetsiz bir şekilde gerçekleştirdiği toplumsal tepkiye yapılan müdahale şekli, tamamen hukuk dışıdır. Ayrıca orantısız güç kullanımı, kadın, yaşlı ve çocuk ayırt etmeksizin fiziksel şiddete maruz bırakma gibi yaşanan tüm olaylar temel insan hak ve özgürlüklerine aykırıdır, kabul edilemezdir.
1. Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanlarının 31 Mart 2019 yerel seçimlerine adaylık başvuruları yargı denetiminden geçip seçim kurulları tarafından uygun görülmüştü. Ancak basına da yansıdığı gibi Diyarbakır Valiliği, 31 Mart 2019 yerel seçimlerinden hemen bir gün sonra İçişleri Bakanlığı’na yazı yazarak kayyım atanmasını talep etmiş. Diyarbakır Valiliği ve İçişleri Bakanlığı, kendilerini yargı makamlarının yerine koyarak hareket etmiş, hukuka aykırı davranmışlardır. Milyonlarca seçmenin seçme hakkı elinden alınarak, Anayasa ve yasalara aykırı hareket edilmiş, suç işlenmiştir.
2. Görevden alma kararı, muhataplarına tebliğ edilmeden basına düşmüş, hemen akabinde belediye binaları ve çevrelerindeki yollar yoğun bir ablukaya alınmış, belediye kapıları kırılarak içeri girilmiştir. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Hizmet Binası 19 Ağustos 2019 tarihi itibari ile çevresi kolluk güçlerince bariyerlerle kapatılmıştır. Bariyerlerle açık cezaevi görünümü andıran binaya yurttaşlar yoğun güvenlik önlemi altında girebilmektedir. Böylelikle seçilmiş belediye eşbaşkanı ve meclisin görevi elinden alınarak yerine kayyım vasıtasıyla, adeta halk iradesi kolluk gücüne teslim edilmiştir.
3. Belediye binalarına yapılan baskınlarla eş zamanlı olarak belediye meclis üyeleri, belediye yöneticileri ve HDP yöneticilerinin evlerine baskınlar düzenlenmiştir. Bu baskınlarda evlerin kapıları kırılmış, evlerdeki tüm eşyalar dağıtılmış ve haklarında gözaltı kararı olan kişiler darp edilerek gözaltına alınmıştır. Derneğimize yapılan başvurulara göre baskınlar sırasında evlerinde bulunmayanlar sabah geldiklerinde kapılarını kırık olarak bulmuş ve evlerinde bulunan para ve ziynet eşyalarının kayıp olduğunu görmüşlerdir. Diyarbakır, Van ve Mardin başta olmak üzere birçok kentte 19 Ağustos 2019 günü 420 civarında olan gözaltı sayısı, 23 Ağustos 2019 Cuma günü 1000 kişiyi aşmıştır. Yapmış olduğumuz tespit çalışmalarında; Diyarbakır’da 18 Ağustos 2019 gününden itibaren ev baskınları sonucu 138 kişi gözaltına alınmış, yine 32 kişi de toplumsal gösteriler sırasında gerçekleşen polis müdahalesi sonucu gözaltına alınmıştır. Diyarbakır’da gözaltına alınan ve en az 4 gün gözaltında tutulan yurttaşların bir kısmı emniyet ifadelerinin ardından bir kısmı ise adli birimlerce yapılan sorgu işlemleri sonrasında serbest bırakılmışlardır. 26 Ağustos 2019 tarihi itibari ile gözaltında bulunan 10 yurttaş da emniyet ifadeleri alındıktan sonra adliyeye sevk edilmiş adli kontrolle serbest bırakılmışlardır.
4. Gözaltına alınan yurttaşlara hakaret edildiği, bulundukları terörle mücadele şubesi nezaretinde kendilerine ajanlık teklifi yapıldığı, yasadışı sorgu yapıldığı, yaşlı ve hasta yurttaşlara ilaç ve sağlık gereçlerinin verilmediği, çoğu zaman tuvalet ihtiyacının karşılanmadığı yönünde beyanda bulunmuşlardır. Aynı şekilde yurttaşlar; gözaltında bulundukları yerin sıcak olmasına rağmen havalandırma taleplerinin reddedildiğini, nezarethanenin kapasitesinin çok üstünde yurttaşlarla doldurulduğunu, gözaltı sırasında kötü muameleye maruz kalanların tedavi edilmediğini beyan etmişleridir. 19 Ağustos 2019 tarihi itibari ile Diyarbakır’da gözaltına alınanlara gözaltı biriminde usule aykırı ve üstünkörü şekilde sağlık kontrolü yapılıp adli raporları gözaltı biriminde düzenlenmiştir. Gözaltındaki kişiler, bu kötü muamelelere tepki olarak açlık grevine başladıklarını ve 25 Ağustos 2019 pazar günü bu şartların asgari düzeye gelmesi sonrasında açlık grevini sonlandırdıklarını ifade etmişlerdir.
5. Gözaltındaki kişilerden ifadesi alınanlara sorulan sorular, gözaltı gerekçelerinin tamamen keyfi olduğunu ortaya koymuştur. Gözaltındaki birçok kişiye tek bir sorulmuştur. “Eylemlere katılıyor musun?”, “Eylemlere katılmayı düşünüyor musun?” gibi sorulan bu ve benzeri sorular CMK ve PVSK belirtilen yakalama ve gözaltı usulüne aykırıdır. Hakeza CMK’nın 91. Ve devamı maddelerinde gözaltı kararının, gözaltına alınma tedbirinin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve bu zorunluluğu gerektirecek somut delillerin bulunması şartlarına bağlanmıştır. Ancak gözaltında bulunan yurttaşlara sorulan sorular yakalama ve gözaltı işlemlerinin yasal şartları taşımadığı gibi gerçekleştiren işlemlerin keyfi bir şekilde yapıldığını göstermiştir.
6. İçişleri Bakanlığı’nın kararına karşı Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önü ve civarında, kentin muhtelif yerlerinde demokratik protesto hakkını şiddet içermeyen yöntemlerle göstermek isteyen yüzlerce kişiye kolluk kuvvetleri tarafından tazyikli su, cop ve gazla sert ve orantısız müdahalede bulunulmuş, yurttaşlar günlerce sokakta işkence ve kötü muameleye maruz kalmıştır. 19 Ağustos 2019 tarihinde başlayıp halen devam eden bu süreçte milletvekili ve siyasetçilere, avukatlara, gençlere, çocuklara yönelik ulusal ve uluslararası kanun ve sözleşmeler ile güvence altına alınmış ifade özgürlüğü, barışçıl protesto hakları ile işkence yasağı ihlal edilmiştir, edilmeye devam etmektedir.
7. Kolluk güçlerinin müdahalesinin bazıları doğrudan yaşam hakkına kastedecek niteliktedir. Bu nitelikte olan kolluk müdahalelerinin maruz bıraktığı fiziksel şiddet görüntüleri basın emekçileri ve sosyal medya kullanıcıları tarafından paylaşılmıştır. Son bir hafta içerisinde milletvekili, siyasetçi, avukat, kadın, genç ve çocuklara yönelik ulusal ve uluslararası kanun ve sözleşmeler ile güvence altına alınan ifade özgürlüğü, barışçıl protesto hakları ile işkence yasağı ihlal edilmiştir.
8. 20 Ağustos 2019 tarihinde Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde yurttaşların gerçekleştirmek istediği protestolarda HDP milletvekilleri Feleknas Uca, Ayşe Acar Başaran, Semra Güzel, Gülistan Koçyiğit cop ve tekme darbeleriyle yaralanmış, görüntülerde açık olduğu üzere adeta linç girişimine maruz bırakılmışlardır. Kolluk güçlerince yapılan müdahale sonucunda HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran yaralanıp hastaneye kaldırılmıştır. Ayrıca aynı gün HDP Diyarbakır il binası önünde içlerinde birçok milletvekilinin de bulunduğu yurttaşlara kolluk kuvvetlerince müdahalede bulunulmuştur. Müdahale sırasında basına yansıyan görüntülerde HDP Diyarbakır İl Binasının çok sayıda kolluk kuvvetince kuşatıldığı; binaya giriş çıkışların engellendiği görülmüştür. Müdahale sonrası şubemize başvuran milletvekillerinin ve basına yansıyan görüntülerde, binadan dışarı çıkmaya çalışan milletvekillerinin kolluk kuvvetlerince tekmelendiği, bazı milletvekillerinin bu sırada yere düştüğü ve yerde bulunmalarına rağmen kolluk kuvvetlerince darp edilmeye devam edildikleri tespit edilmiştir.
9. Mardin ve Diyarbakır’da gerçekleşen gösteri ve yürüyüş, basın açıklamalarını takip eden gazeteciler Ahmet Kanbal, Mehmet Şah Oruç, Rojda Aydın, Nurcan Yalçın, Halime Parlak ve Yelda Çiçek de gözaltına alınmıştır. Yurttaşların haber alma ve gazetecilerin haber verme hakkı ihlal edilmiştir. Haber takibi yapan gazeteciler ile ilgili gözaltı süresi uzatılmıştır.
10. OHAL sona ermesine rağmen, halen 7145 sayılı kanunla valilerin OHAL’de kullanabilecekleri yetkileri 3 yıllığına uzatılmıştır. Valiler, keyfi olarak kanunda yazan bu yetkilerini sınırsızca kullanmaktadırlar. Bu bağlamda, Diyarbakır, Mardin, Van illeri başta olmak üzere pek çok kentte basın açıklamaları, oturma eylemleri de dâhil olmak üzere gösterileri yasaklamaktalar.
Son bir hafta içerisinde, milyonlarca kişinin seçme ve seçilme hakkı, toplantı, gösteri ve ifade hakkı, haber alma ve haber verme hakkı ihlal edilmiştir. Bununla birlikte İşkence ve kötü muameleye maruz bırakılan birçok yurttaş bulunmaktadır. Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelere göre işkence mutlak yasaktır. Kim olursa olsun; işkence yapılması insanlık suçudur ve kabul edilemez. “İşkence yasağı” her durum ve koşulda, mutlaktır ve vazgeçilemezdir. Uluslararası hukukta “İşkence yasağı” sadece yapmamayı içermez, devletlere aynı zamanda işkenceyi önlemek için gerekli tüm önlemleri alma, gözden geçirme; gözaltı-tutukluluk-hükümlülük birimlerini denetleme, uygulanmamasını kesin olarak sağlama; olası işkence iddialarının etkin biçimde tıbbi ve hukuki araştırmasını yapma; işkence yapanların ya da işkence yapılmasına yardımcı olanların kovuşturulması ve cezalandırılması yükümlülüklerini de içerir. Tüm bunlarla birlikte Halkın iradesi yok sayılmıştır.
Hatırlatmak isteriz ki; Demokrasinin ilk ve olmazsa olmaz şartı seçmen iradesini tanımaktır. Bu iradeye saygı göstermek ve sahip çıkmak, barış ve demokrasiyi korumak, yurttaş olmayı sürdürebilmek için herkesin görevidir.
Son bir haftalık gözlemlerimiz sonucunda elde ettiğimiz bulgular ışığında yetkililere dönük taleplerimiz ise şunlardır;
1. Kayyım atamaları derhal geri alınsın
2. Görevden alınan Belediye eş başkanları görevlerine iade edilsin.
3. Barışçıl gösteri ve protesto hakkı üzerindeki yasaklamalar son bulsun.
4. Gösterilere müdahalede işkence ve kötü muamele yasağına aykırı uygulamalara son verilsin. İşkence ve kötü muamelede bulunan kolluk kuvvetleri ve emir aldıkları üst birimler hakkında etkin soruşturmalar başlatılsın.
5. Haksız ve keyfi yakalama, gözaltı ve tutuklama işlemlerine son verilsin.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ (İHD) DİYARBAKIR ŞUBESİ