Diyarbakır'ın Çınar ilçesinde işkence ve kötü muamele iddialarına ilişkin açıklama

19.12.2019

İşkence ve kötü muamele, hala ülkemizdeki insan hakları ihlalleri arasında önemli bir yer tutmaktadır. Güvenlik güçlerinin gözetim ve denetimi altındaki yerlerde, yakalama sonrası alıkonulan araçlarda, yasadışı toplama alanlarında, gözaltı merkezlerinde, cezaevlerinde, askeri kışlalarda işkence halen devam etmektedir. Siyasi otoritenin emri, onayı ve kimi hallerde göz yumması ile gerçekleşen kolluk güçlerinin bu orantısız, hukuk dışı zor kullanımı, işkencesi, demokrasi ve insan hakları açısından başlıca tehdit haline gelmektedir. 

Son dönemlerde özellikle gözaltına alma/yakalama sırasında işkence, kötü muamele ve onur kırıcı davranışlar sistematik bir idari pratik haline gelmiştir. Operasyonların tamamına yakını mahkeme kararlarıyla gece saatlerinde icra edilmekte, kapı çalma uygulaması yerine kapının kırılması rutin bir uygulama haline gelmiştir. 

Ev baskınları sırasında şüphelinin yanı sıra ev halkının tamamı da değişken düzeylerde işkence, kötü muamele ve tehditlere maruz bırakılmaktadır.  

Bu iddialar ile ilgili olarak 8 Aralık 2019 tarihinde Diyarbakır Merkezde M.Ç. ve M.Ç. isimli kişilerin konutlarına kapıları kırılmak suretiyle girilmiş, evde bulunanlara da dayak atılmış, küfür, hakaret ve tehditlerde bulunulduğu iddia edilmiştir. 

Şüpheli/mağdur M.Ç kendisine elektro şok verildiğini,  kolunun işkence sonucunda çatladığını ve vücudunun çeşitli yerlerinde morluk olduğu ifade etmiştir.

Diğer Şüpheli/mağdur M.Ç. ise daha önce geçirdiği trafik kazası nedeniyle bacağında platin olduğunu söylemesine rağmen özellikle o bölgeden darp edildiğini, bu nedenle olaydan sonra yürüme güçlüğü çektiğini, dudağının patladığını ve vücudunun çeşitli yerlerinde darp izlerine bağlı morluklar oluştuğu ifade etmiştir.

Yine 8 Aralık 2019 tarihinde Diyarbakır Çınar İlçesi bağlı Çakırtutmaz (Misêrîkê) ve Kılıçkaya (Kerrik) köylerine yapılan operasyonda köy sakinlerine işkence yapıldığı iddiası sebebiyle İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi ve Diyarbakır Barosu üyesi avukatlar işkence iddialarını araştırmak üzere köylere gitmişlerdir. Avukatların köye gitmesi üzerine askerler avukatların olay yerine yaklaşmalarını engellemeye dönük eylemlerde bulunmuşlardır.  Bunun üzerine köylülerin de tepkisi ile arama işlemi bitirilmiş olup kolluk görevlileri köyden ayrılmıştır. 

9 Aralık 2019 tarihinde İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesine iki başvuru yapılmıştır. Sonraki günlerde de gözaltına alınan şüpheliler ve avukatları arasından görüşmeler yapılmıştır. İşkence gören ve gözaltına alınan şahıslardan birinin %50 oranında engelli olduğu ifade edilmiştir.  A.E isimli yurttaş tarlada bulunduğu sırada gözaltına alınmış , kendi beyanı ve avukatlarının gözlemlerine göre saatlerce işkenceye maruz kalmıştır. A.E isimli yurttaşın yüzünde, gözünde ve kulaklarında yoğun darp izleri olduğu, aşırı kulak ağrısı yaşadığı ve ilaçlarının verilmediği bunun üzerine avukatın hastaneye sevk için ambulans talep ettiği ancak ambulansın AE’ yi hastaneye götürmediği ifade edilmiştir. Ayrıca İki kaburgasının kırık olduğu adli muayene esnasında doktor tarafından tespit edilmiştir.

İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesine yapılan başvurular ile avukatların tespit - gözlemleri akabinde sözü edilen köylerde tespit ve incelemelerde bulunmak amacıyla 11 Aralık 2019 tarihinde bir heyet oluşturulmuştur. Burada yapılan tespit, gözlem ve sonuçlar detaylı bir şekilde raporumuzda yer almaktadır. 

Şüpheli/mağdur şahıslar gözaltı süreleri uzatılmak için adliyeye çıkarılmış, avukatlarına haber verilmemiş, beyanları hakim yerine mahkeme katipleri tarafından alınmıştır. Yasaya göre gözaltı sürelerinin uzatılması sırasında şüphelilerin bizzat Sulh Ceza Mahkemesine çıkarılması ve mahkemece gözaltı süresinin uzatılması gerekmektedir. Ancak iddiaya göre sulh ceza mahkemelerine tanınan yetki son derece formel bir şekilde kullanılmaktadır. Hakimler şüphelileri ve müdafileri dinlemekten kaçınmakta, bu yasal sorumluluk kalem personeli tarafından yerine getirilmektedir. Ayrıca işkence gören mağdurların avukatlarının vermiş olduğu suç duyurusu dilekçesi müracaat savcılığı tarafından vekaletname eksik olduğu için ilk önce kabul edilmemiş, savcı ile yapılan görüşme sonucunda dilekçe kabul edilmiştir. 

Adli mercilerin toleranslı ve keyfi tavırları, işkence ve kötü muamele suçlarına davetiye çıkarmakta, failleri cesaretlendirmekte, mağdurları ise hak arama konusunda korkmasına sebep olmaktadır. Bunun sonucu olarak mağdurların büyük çoğunluğu işkencenin adli mercilere taşınmasını istemeyerek şikayetçi olmaktan kaçınmaktadırlar. 

Nitekim işkence ve kötü muamele iddialarının olduğu birçok vakada, kolluk görevlileri, işkence mağdurlarının yakalama sırasında kendilerine direndiği için güç kullanılmak zorunda kalındığını iddia etmekte ve tutanaklar da bu şekilde düzenlenmektedir. İşkenceye maruz kalan mağdurların şikayeti üzerine hemen mağdurlar aleyhine “kamu görevlisine direnmek” iddiasıyla soruşturma ve kovuşturma başlatılmaktadır. Bu uygulama işkence suçunun ortaya çıkarılması, soruşturulması ve kovuşturulması önünde temel bir engel olarak durmaktadır.  Yasaya göre arama sırasında ihtiyar heyeti veya komşulardan iki kişinin hazır edilmesi yönündeki emredici kuralın, çoğunlukla hileli bir şekilde uygulandığı gözlenmektedir. Uygulamada çoğunlukla arama ve yakalama faaliyetleri sona erdikten sonra, iki kişi çağrılıp hazırlanan tutanak hazirunlara imzalatılmaktadır.  

Yukarıda belirttiğimiz üzere işkence suçunun giderek yaygınlaşması, idari bir pratik haline gelmesi ve cezasız kalması yapısal sorunlardan ziyade yetkililerin kötü uygulamalarından kaynaklanmaktadır. Anayasada ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere göre, işkencenin mutlak olarak yasaklandığını ve bu suçun zamanaşımına tabi olmadığını buradan bir kez daha hatırlatmak istiyoruz! Bu insanlık dışı uygulamalara derhal son verilmeli, başvuranlar görevlerinden alınmalı ve işlemiş oldukları fiiller nedeniyle haklarında etkili bir yargılama yapılmalıdır.  Başta Cumhuriyet Savcıları olmak üzere tüm adli ve idari mercileri işkence ile etkin ve caydırıcı tedbirler almaya davet ediyoruz.