TİHV-İHD: Adil bir yargılanma süreci işletilmelidir

29.01.2020

DİYARBAKIR- Derik kaymakamı Mehmet Fatih Safitürk'ün öldürülmesine ilişkin yürütülen yargı sürecinde dosya sanıklarından Şerif Mesutoğlu'nun adil yargılanma talebi ile başlattığı açlık grevinin 219. gününde, İHD ve TİHV tarafından yarg süreci hakkında ortak bir basın toplantısı düzenlendi. Açıklamada, "Olayın mevcut iddialar esas alınarak araştırılması ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için adil bir yargılanma süreci işletilmelidi" denildi.

Av. Gulan Çağın Kaleli tarafından okunan ortak basın metni şu şekilde; 

 

 

ŞERİF MESUTOĞLU 219 gündür açlık grevinde!

Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk, 11 Eylül 2016’da Derik Belediyesi’ne kayyum olarak atandı. Safitürk, 10 Kasım 2016’da makamına konulan bombanın patlaması sonucu yaşamını yitirdi. Olayın hemen akabinde 71 kişi gözaltına alındı, 15 kişi tutuklandı ve daha sonra o dönem kaymakamlıkta Yazı İşleri Şefi olarak görev yapan Şerif Mesutoğlu dışındaki tutuklu sanıklar tahliye edildi.  Şerif Mesutoğlu bugün ise hüküm özlü olarak bulunduğu Siverek Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda adil yargılanma talebi ile açlık grevinin 219. gününde!

2016 yılından bu güne yaşanan süreci özetleyecek olursak; 16 Nisan 2018’de mahkemeye SEGBİS yolu ile bağlanan Şerif Mesutoğlu, gözaltında gördüğü işkencelere yargının duyarsız kaldığını, hakkındaki suçlamaların asılsız olduğunu ve gerçeklerin ortaya çıkması için mahkemeye sunduğu taleplerinin kabul edilmediğini, bu taleplerin tutanaklara dahi geçmediğini belirterek duruşmanın sürdüğü sırada kendini SEGBİS odasında yakmıştır. Cezaevi personeli tarafından yapılan ilk müdahale sonrası Siverek Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na en yakın hastaneye götürülmüş, bu süreçte ailesine bilgilendirme yapılmamış, ardından Ankara Numune Hastanesi’ne sevk edilmiştir. Ailesi, Şerif Mesutoğlu’nun can güvenliği ve sağlık durumundan endişe etmesi üzerine İnsan Hakları Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’na başvuru yapmıştır. Daha sonra avukatlar aracılığı ile kendisiyle mahkum kabul koğuşunda görüşülmüştür. Yapılan görüşmede Şerif Mesutoğlu, gözaltına alındığı andan itibaren yine aynı dosya kapsamında gözaltına alınıp daha sonra serbest bırakılan eşiyle ve çocukları ile tehdit edildiğini, bu tehditlerin hapishanede de devam ettiğini, “senin hakkında delil yaratacağız” şeklinde Mardin İl Emniyet Müdürlüğü’nde baskı altına alındığını, daha sonra da kendisine işkence ile ifade tutanağının imzalatılmaya çalışıldığını, hastaneye kabulde ise kimlikte ismi yerine rumuz kullanıldığını iddia etmiştir. Sebebi sorulduğunda ise hastane personelinin kendisine “güvenlik gerekçesi nedeniyle” bu yöntemi uyguladıklarını beyan ettiklerini söylemiştir. Yaklaşık üç ay gördüğü tedavi sonrasında da yeniden Siverek Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na gönderilmiştir.

Tedavi sonrası hakkında yapılan yargılamaya SEGBİS yolu ile katılmaya devam eden Şerif Mesutoğlu, Mardin 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yürüttüğü kovuşturma sürecinde aşağıdaki hususların altını çizmiştir:

1.    Yargılama sürecince dosyaya erişiminin engellendiğini,
2.    Mahkeme huzurunda dinlenme talebinin reddedildiğini,
3.    Olay yerinde keşif talebinde bulunmasına rağmen talebinin reddedildiğini,
4.    Yüzde 60 zihinsel engelli raporu bulunan tanık beyanlarına itibar edildiğini ve teşhis işlemlerinin usulüne uygun yapılmadığını,
5.    Böylesi ciddi bir olayda olay yeri incelemesinin neden 20 dakika sürdüğünü,
6.    İncelemeden sorumlu Mardin Terörle Mücadele Şube polislerinin dinlenmesi talebinin reddedildiğini,
7.    Olaydan bir gün önce bombanın yerleştirildiği iddiasına karşılık aynı gün kapıda arama yapan polislerin dinlenme taleplerinin reddedildiğini,
8.    Olay yeri inceleme tutanağı, il istihbarat kurulu raporu, hastane raporlarındaki çelişkilerin giderilmesi için sunduğu tüm taleplerinin reddedildiğini, 
9.    Olay gününe ilişkin kamera kayıtlarına neden ulaşılamadığını,
10.    Olay yerinde iki gün sonra bulunan ve dosyaya yön verebilecek iki delile ilişkin çelişkili beyanların neden giderilmediğini,

Mahkeme heyetine sormuştur. Ancak hem sözlü hem de yazılı taleplerinin hiçbiri karşılanmadığı gibi yerel mahkeme Şerif Mesutoğlu hakkında iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve 18 yıl hapis cezası vermiştir. 

Yargılama boyunca adli makamları görmüş olduğu işkenceden haberdar etmiş olmasına rağmen işkenceye karşı hareketsiz kalınması, öte yandan adil yargılanma hakkına aykırı bir şekilde hakkında yürütülen adli sürecin yerel mahkemece tamamlanmasının hemen ertesi günü ölüm orucuna başladığını ailesi aracılığı ile duyurmuştur. 26 gün ölüm orucunda kaldıktan sonra yine ailesinin büyük çabaları ile ölüm orucunu sonlandırmış ve hak arayışına devam edeceğini beyan etmiştir. Ancak ilgili kurum ve kuruluşların duyarsızlığı nedeniyle ikinci defa ölüm orucuna başlamış, bu süreçte sağlık sorunları baş göstermiş, artık çocuklarıyla bile görüş yapamayacak duruma gelmiştir. Eşinin talepleri üzerine Şanlıurfa Barosu İnsan Hakları Merkezi kendisini ziyaret etmiş ve görüşmeler sonucunda ölüm orucunun 28. gününde Şerif Mesutoğlu ölüm orucunu sonlandırmıştır.

Aradan geçen zamanda aynı olaya ilişkin başka bir soruşturma dosyası açılmış ise de bu dosya uzun zaman sürüncemede kalmıştır. Öldürülen kaymakamın ağabeyi Asım Safitürk’ün Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi’ndeki duruşmada ve zaman zaman basına vermiş olduğu demeçlerde, kardeşinin ölümünde başta dönemin Derik İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevli emniyet amiri Mustafa Hakan Kutluay ve Vali Mustafa Yaman’ın yanı sıra kamu görevlilerinin de ihmali olduğunu hatta emniyet amiri Mustafa Hakan Kutluay’ın bizzat sorumlularından biri olduğunu iddia ettiği halde bugüne kadar ilgili kamu görevlileri hakkında etkin bir soruşturma yapılmadığı gibi Vali Mustafa Yaman Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum olarak atanmıştır. Soruşturma dosyası hala “gizlilik” taşımaktadır.
 
Yukarıda ana hatlarıyla anlatmaya çalıştığımız bu sürecin şeffaflık ile yürütülmediği, adil yargılanma hakkının elinden alındığını, gördüğü işkencenin etkin soruşturulmaması nedeniyle, Şerif Mesutoğlu bugün açlık grevinin 219. gününde. Açlık grevi süresince 35 kilo kaybettiği, konuşmada güçlük çektiği, destek alarak görüşe çıktığı eşi tarafından Vakfımıza bildirilmiştir.

Tıbbi literatürde de belirtildiği üzere uzamış açlıkta vücutta kalıcı fiziksel ve ruhsal sekellerin olma ihtimali yüksektir, kişinin kendi başına yaşamını devam ettirebilme koşulları güçleşmektedir. Kişinin multidisipliner bir ekip tarafından takip edilmesi gerekmektedir. Açlık grevindeki kişi; günde 5 büyük su bardağı su/sıvı (günde kilogram başına 30-35 mL su içmesi uygundur), 2 çay kaşığı tuz, 5 yemek kaşığı şeker, 1 tatlı kaşığı karbonat ile 500 mg B1 vitamini alınmalıdır. Bugün itibariyle 219 gündür açlık grevinde olan açlık grevi eylemcisi hayati fonksiyonlar açısından kritik döneme girmiştir. Uzamış açlıkta; denge bozukluğu, konuşma bozukluğu, görme bozukluğu, oryantasyon bozukluğu, nistagmus, çift görme, halüsinasyon görme, bilinç bulanıklığı, uykuya meyil, işitme kaybı, görme kaybı, koku ve sese karşı hassasiyet, parastezi, kramp, diş eti, mide ve barsak kanaması, organ yetmezliği bulguları ortaya çıkabilir. Beyin fonksiyonlarını bozan Wernicke Ensefalopatisi riski de artar. Vücut ağırlığının %10-15’i kaybedildiyse yüksek risk ortaya çıkar.

Biz, insan hakları savunucuları olarak hatırlatmak isteriz ki işkence mutlak yasaktır, hangi koşulda olursa olsun istisna kabul edilemez. Yanı sıra “..kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde yargılanma hakkının tanınması, hakkaniyete uygun yargılama yapılması, suçsuzluk karinesine riayet edilmesi,...” adil yargılanma ilkesi gereğince ulusal ve uluslararası mevzuat kapsamında güvence altına alınmıştır. Dolayısıyla insanın temel hak ve özgürlükleri adına iki kez ölüm orucuna girmiş olması, şu anda ise açlık grevini devam ettirmesi endişe vericidir.

Öte yandan bu olayın siyasi ve toplumsal yönü de es geçilmemelidir. Tıpkı Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesi olayı gibi Derik Kaymakamı’nın öldürülmesi olayı da çözüm sürecinin bitmesiyle yaşanmıştır. Dolayısıyla böylesi toplumsal ve siyasal sonuçları olan bir dava dosyasının kamuoyundan gizlenmesi yargılama sürecinin adil bir biçimde yürütülmediğine dair biz insan hakları savunucularında olumsuz bir intiba yaratmaktadır.   

Son olarak, yaşamdan yana, adil ve insan onurunu esas alan bir bilinç ile dile getirmek isteriz ki; söz konusu olayın mevcut iddialar esas alınarak araştırılması ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için adil bir yargılanma süreci işletilmeli, işkence iddialarına ilişkin etkin bir soruşturma derhal başlatılmalı ve ağırlaşan sağlık sorunlarına dair bir an önce harekete geçilmelidir.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı Diyarbakır Temsilciliği
 İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi