Diyarbakır Barosu Başkanı ve aynı zamanda İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi üyemiz değerli insan hakları hukukçusu Tahir ELÇİ, 28 Kasım 2015 günü Diyarbakır’ın Sur ilçesinde yaşanan çatışmaların son bulması amacıyla yapmış olduğu basın açıklaması sonrasında açılan ateş sonucunda katledilmiştir. Olaya ilişkin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma 4,5 yıl sonra Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2020/117 Esaslı dosyası ile kamu davasına dönüştürülmüştür.
Ancak gerek savcılık tarafından hazırlanan iddianame gerekse mahkeme tarafından hazırlanan tensip zaptı incelendiğinde yargı makamlarının Tahir ELÇİ cinayeti hakkında etkin ve adil yargılamadan ziyade işlenen cinayeti cezasızlık ile sonuçlandırmak amacıyla hareket ettiğini gösteren veriler mevcut olduğunu tensip zaptında kurulan birkaç ara kararla anlamak mümkündür. Şöyle ki;
- Tahir ELÇİ cinayeti hakkında hazırlanan ve mahkemece kabul edilen iddianamede 3 polis memuru taksir ile insan öldürmek, aynı gün olay yerinde bulunan ve şuanda firari konumunda bulunan örgüt üyesi U.Y. ise olası kasıtla insan öldürmek suçu işlediği gerekçesiyle şüpheli olarak belirtilmiştir. Ceza hukuku mantığı ile açıklanamayacak derecede yanlış bir saptama olan bu durum ile şüpheli polis memurlarının cezalandırılmaması, cezalandırılacak iseler de en hafif ceza ile cezalandırılmaları amaçlanmıştır
- Tahir ELÇİ cinayeti hakkında açılan davanın Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesinde görülüyor olmasının da kabul edilemez olduğunu belirtmek isteriz. Zira Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi Terörle Mücadele Kanunu ile ihtilafa düşen şahısların yargılamalarını yapan bir ‘İHTİSAS’ mahkemesidir. Tahir ELÇİ cinayeti dosyasının bu mahkemede görülmesi henüz yargılamaya başlanmadan cinayet olayının faillerinin örgüt üyeleri olduğu ön kabulü ile hareket edildiğini göstermektedir.
- Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi dava dosyasına ilişkin oluşturduğu tensip zaptında Diyarbakır il Emniyet Müdürlüğüne ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılarak ilgili dosyaya ait duruşmaların Diyarbakır’da görülmesinin kamu güvenliği açısından tehlike oluşturup oluşturmayacağının sorulmasına karar vermiştir. Mahkemenin ara kararında cevaplanılması istenildiği soruların kamu güvenliği hususunda tehlike oluşturmadığı açıktır. Şayet Mahkemenin bu haksız “endişesinin” yersiz olduğunu, kamu görevlilerin fail olduğu Şahin Öner, Medeni Yıldırım, Kemal Kurkut, Helin Hasret Şen ve benzeri yargılamaların Diyarbakır’da “kamu güvenliği açısından tehlike oluşturmadan” görüldüğünü ifade etmek isteriz. Mahkeme tarafından yazılan bu yazının amacının ne olduğunu anlayabilmek için kamuoyunda geçmişle yüzleşme davaları olarak bilinen ve bizzat Tahir Elçi’nin avukat olarak müdahil olduğu yargılamalara ve akibetine bakmak yeterlidir. Kulp İlçesi Alaca köyünde yaşanan katliamın faillerinin yargılandığı davanın Diyarbakır’dan Ankara’ya, Lice’de yaşanan katliama ilişkin açılan davanın Diyarbakır’dan İzmir’e, JİTEM Ana davasının Diyarbakır’dan Ankara’ya nasıl nakledildiği ve bu nakiller sonucunda yargılanan faillerin nasıl beraat ettirildikleri halen hafızalarımızdaki tazeliğini korumaktadır. Tahir ELÇİ cinayeti hakkında eksik soruşturma ve suçun yanlış vasıflandırılması ile açılan davanın da cinayetin işlendiği, ailesi, meslektaşları ve biz mücadele arkadaşlarının bulunduğu yer dışında bir yere nakledilmesi dosyaya ailesinin ve yakınlarının ilgi ve katılımını engellemeyi ile yargılamadan muaf tutmayı amaçlayan yıllardır devam eden cezasızlık politikasının kesintisiz devamı niteliğindedir. Mahkeme heyeti tarafından yapılan bu işlemlerin dosyadaki açık hukuksuzlukların tartışılması ile aynı zamana denk geldiğini kamuoyunun bilgisine sunarız.
Sevgili Başkanımız Tahir ELÇİ’nin katledildiği olaya ilişkin hukuk ilkelerinden ve ciddiyetinden yoksun bu davanın takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygı ile paylaşmak isteriz.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ DİYARBAKIR ŞUBESİ