BASINA VE KAMUOYUNA- Covid-19 Salgını, sağlık hakkı ve sağlık çalışanlarına yönelik soruşturmalara ilişkin

11.04.2020

 

(Corona günlerinde sağlık hakkı, yaşam hakkıdır!)

Tüm dünyada hızla yayılan Covid-19 salgını Türkiye’de de hızla yayılmaktadır. Türkiye’de salgın nedeniyle 11 Nisan 2020 tarihi itibariyle; 47.029 kişi enfekte olmuş, 1006 insan hayatını kaybetmiştir. Günlük ortalama yapılan test sayısındaki düşüklük dikkate alındığında, yetkililerce kamuoyuna günaşırı açıklanan bu istatistiksel verilerin aslında daha fazla olabileceği tahmin edilmektedir. Hastalığın tedavisi için bir aşı henüz bulunamamış ve 11 Mart’ta resmi olarak açıklanan ilk vaka ile birlikte hastalığın yayılmasını önlemek açısından bir takım önlemler alınmaya çalışılmaktadır.

Hastalığın yayılma hızını kesmek açısından tüm dünyada hükümetlerce, insanlara evlerinde kalarak kendilerini izole etmeleri tavsiye edilmiş ve yaygın bir önlem alma seçeneği olarak Türkiye’de de bu tedbire başvurulmuştur. Bu tedbirin uygulanması sonucunda oluşan değişik boyutlardaki kısıtlılık hali nedeniyle insanlar sosyo-ekonomik açıdan mağduriyetler yaşamakta ve buna ilişkin devletin bu mağduriyetleri önleyecek/giderecek hazırlıklar içerisinde olmadığı görülmektedir.

Başta sağlık çalışanları olmak üzere, dışarıda çalışmak zorunda kalan herkes virüsün bulaşma riskiyle karşı karşıya kalıyor. Bu risk, bu kişilerin sadece kendileri değil, aileleri için de geçerli. Bu durumda evde kalabilme koşulları olanlar sağlıklarını koruyabilirken, dışarıda çalışmak zorunda olanlar bundan mahrum kalıyor. Burada, sağlık çalışanları, kargo şirketi çalışanları, fabrika işçileri, inşaat işçileri, market çalışanları, mahpuslar vb. geniş kesimlerin sosyal güvenlik ve sağlık hakkı sorunu gündeme geliyor.

Sağlık hakkı, çeşitli yasalar ve sözleşmelerle koruma altına alınmış bir haktır. Anayasanın 56. Maddesinde “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlama; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimdeki sağlık ve sosyal kurumlardan yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.” denilmektedir. Pandemi ile birlikte sağlık hakkının önemi bir kez daha temel gündemimiz haline gelmiş ve sağlık hakkının, yaşam hakkının temeli olduğu bir kez daha anlaşılmıştır.

Salgın hastalık ile mücadele edilirken devlet tarafından alınmış önlemlerin uygulama süreçlerinin, ilgili mesleki sağlık kuruluşlarının ve sivil toplum örgütlerinin denetimine açık olması gerektiğini ifade etmek isteriz. Zira önlemlere ilişkin bu kuruluşlarca yapılacak olan görüş, eleştiri ve öneriler salgın hastalıkla mücadele konusunda daha etkin ve sonuç alıcı bir sürecin oluşmasına ve işletilmesine katkı sağlamaktadır. Ancak, basın yoluyla alınan önlemlere ilişkin görüşlerini ifade eden Van-Hakkari Tabip Odası Başkanı Özgür Deniz Değer, Mardin Tabip Odası Başkanı Osman Sağlam ve Urfa Tabip Odası Başkanı Ömer Melik’in hastalığın seyrine ilişkin yayınlandıkları raporlar veya yapmış oldukları açıklamalar gerekçe gösterilerek haklarında “Halkı korku ve paniğe sevk etme” iddiasıyla soruşturmalar açılmıştır. Bu soruşturmaların amacını anlaşılır bulmadığımızı ifade etmekle birlikte, kesin olarak kabul edilebilir bulmadığımızı ve derhal geri çekilmesini gerektiğini belirtmek isteriz.

Yine önlemler kapsamında İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan bir açıklamayla, 31 kentte 10 Nisan 2020 tarihinde Saat 00.00’dan itibaren 2 günlük sokağa çıkma yasağı ilan edildiği duyurulmuştur.  Yasağa sadece birkaç saat kala duyurunun yapılmış olması, yurttaşlarda panik ve endişe yaratmıştır. Bu durum, yurttaşların temel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla fırın ve market gibi alışveriş noktalarına akın etmelerine ve kalabalık ortamların oluşmasına neden olmuştur. Bu da, salgın hastalık kapsamında önemle üzerinde durulan sosyal mesafe kuralının ihlaline yol açmış ve hastalığın yayılma tehlikesini arttırmıştır. Önlem alma konusunda, yurttaşların hayatını risk sokacak şekilde yöntemsiz ve özensiz uygulamalarda bulunulması kabul edilemezdir. Bu nedenle, salgın hastalığın gelişme gösterdiği tüm aşamalarda ve bertaraf edilmesine ilişkin alınan tüm önlemler ile ilgili, yurttaşlar zamanında, şeffaf ve doğru bir şekilde bilgilendirilmelidir.

İnsan hakları savunucuları olarak; Covid-19 ile mücadele edilirken ivedi olarak yapılması gerekenlere ilişkin taleplerimiz şunlardır:

  • Sağlık çalışanları için gerekli tüm koruyucu önlemler alınmalıdır. Gerekli durumlarda ihtiyaç olabilecek barınma ve ulaşım gibi hizmetlerden yararlanmaları sağlanmalıdır
  • Salgın hastalık nedeniyle risk oluşturan kapalı ve toplu yaşama alanlarında (Hapishaneler, yetiştirme yurtları, huzur ve bakım evleri) gerekli tüm koruyucu önlemler alınmalıdır. Özellikle hapishanelerde risk grubunda bulanan 65 yaş üstü, kronik hasta, hamile ve çocuklu kadın ile çocuk mahpuslar ivedi olarak tahliye edilmelidir.
  • Toplu olarak çalışılan işyerleri geçici sürelerle kapatılmalı, tüm çalışanların iş güvencesi sağlanmalı ve izolasyon süresi bitinceye kadar işçilerin ekonomik ihtiyaçları devlet tarafından karşılanmalıdır. Devam etmesi zorunlu olan işkollarında çalışanlar için tüm koruyucu önlemler alınmalıdır.
  • Doğru bilgi almak, yurttaşların temel hakkıdır. Halk sağlığı açısından zor zamanlar yaşadığımız böyle önemli bir süreçte, bilgi alma ve bilgi verme hakkını ihlal eden soruşturmalar takipsizlikle sonuçlandırılmalıdır.

 

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ DİYARBAKIR ŞUBESİ