İHD: Çatışma ortamında son 5 yılda 5 bin 365 kişi yaşamını yitirdi

24.07.2020

ANKARA- İnsan Hakları Derneği (İHD),  2013 ile 2015 yılları arasında sürdürülen çözüm sürecinin sona ermesi ve silahlı çatışmaların yeniden başladığı 24 Temmuz 2015 tarihinin 5'inci yıldönümüne ilişkin basın toplantısı düzenledi. İHD Genel Merkezi’nde düzenlenen toplantıda konuşan İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, “20 Temmuz 2015 tarihinde çocuklarla dayanışmak için Kobanê’ye gitmek isteyen Sosyalist Devrimci Gençlik Federasyonu’na bağlı gençlere yönelik Suruç’ta gerçekleştirilen canlı bomba saldırısı, 22 Temmuz 2015 tarihinde Ceylanpınar’da, bugün hâlâ aydınlatılamayan iki polis memurunun infaz edilmesi olayı yaşanmış ve bugün beşinci yılını doldurduğumuz 24 Temmuz 2015 tarihinde oldukça kapsamlı hava bombardımanı ile başlayan silahlı çatışma dönemine girilmiştir” diye konuştu. Türkdoğan, son 5 yıllık çatışmalı ortama dair hazırladıkları bilançoyu da paylaşarak, son 5 yılda çatışmalı ortam nedeniyle 5365 kişinin yaşamını yitirdiğini belirtti.

 

Açıklamanın tamamı şu şekildedir: 

Barış ve Çözüm Süreci Sonrası Silahlı Çatışmaların Başlamasının Beşinci Yılı Değerlendirmesi

2013 yılında başlayıp 2015 yılında sona eren Barış ve Çözüm Süreci, Türkiye’ye her açıdan nefes aldırmış, halkın büyük çoğunluğunun desteğini almıştı. 28 Şubat 2015 tarihinde Türkiye tarihinde ilk defa devlet tarafından “son isyanın lideri” olarak tanınan Abdullah Öcalan’ın bizzat kaleme aldığı 10 maddelik Kürt sorununun demokratikleşmeye dayalı çözümünü öngören metin, iktidar partisi Ak Parti, Kürt sorunundaki muhatap parti olan muhalefet partisi HDP, hükümeti temsilen Başbakan Yardımcısı ve devleti temsilen Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı huzurunda okunmuş ve Türkiye televizyonlarında canlı olarak verilmiştir. Esasen 28 Şubat 2015 tarihinin Osmanlı’nın devamı olan Türkiye Cumhuriyeti tarihi bakımından ve Kürt halkı bakımından tarihsel bir önemi ve anlamı vardır.

28 Şubat 2015 deklarasyonuna rağmen Suriye’de Kürtlerin fiili statüye kavuşmasının Türkiye’de yarattığı rahatsızlık, Türkiye’deki siyasi iktidarın diyalogdan müzakereye geçme konusundaki isteksizliği, Kürtlerin Türkiye ve bölge ülkelerinde statülerinin tanınması konusundaki uluslararası güçlerden destek alınamamasının yanısıra Türkiye’de 7 Haziran 2015 genel seçim sürecine girilmesinin iç politikada yarattığı rekabet ve gerilim, Ak Parti ve HDP’yi yakın işbirliği yapmaktan alıkoymuştur. Bu rekabetin etkisi ile önce 28 Şubat deklarasyonu önemsizleştirilmiş, ardından İmralı Adası’nda kurulması öngörülen barış masasında yer alacak izleme heyetinin oluşturulması kararından cayılmıştır.

Ardından 5 Nisan 2015 tarihinde İmralı Heyeti olarak tanımlanan heyetin İmralı Adası’nda Abdullah Öcalan ile son kez görüşmesi ve aynı gün İç Güvenlik Paketi diye tanımlanan yasanın yürürlüğe girmesi ile Türkiye kısa süreli demokratikleşme dönemini kapatıp yeniden otoriterleşmeye giden döneme adım atmıştır.

Bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen 7 Haziran 2015 genel seçim sonuçları ile Türkiye halkları barış ve demokrasiden yana çok net tutum almıştır. Ancak bu tutumun gereğini Ak Parti ve HDP yerine getirememiştir. Ak Parti iktidarda kalma uğruna milliyetçi ve resmi ideolojiyi savunan devletçi kesimlerle fiili bir ittifak kurmuş ve seçim sonuçlarını tanımayarak Türkiye’yi 1 Kasım 2015 tekrar seçim sürecine götüren oldukça karanlık ve kanlı bir süreci başlatmıştır.

20 Temmuz 2015 tarihinde Kobaneli çocuklarla dayanışmak için Kobane’ye gitmek isteyen Devrimci Gençlik Federasyonu’na bağlı gençlere yönelik Suruç’ta gerçekleştirilen canlı bomba saldırısı, 22 Temmuz 2015 tarihinde Ceylanpınar’da bugün hâlâ aydınlatılamayan iki polis memurunun infaz edilmesi olayı yaşanmış ve bugün beşinci yılını doldurduğumuz 24 Temmuz 2015 tarihinde oldukça kapsamlı hava bombardımanı ile başlayan silahlı çatışma dönemine girilmiştir.

Son beş yılda yaşananlarla ilgili sayısız rapor açıklanmıştır. Ancak önemli gördüğümüz bazı olayları ve ağır insan hakkı ihlallerini satırbaşları ile hatırlatmakta fayda vardır:

Silahlı çatışmalar başladıktan sonra

  • 1 Ağustos 2015 tarihinde Akil İnsanlar Heyeti içerisinde yer alan 20 kişinin yayınladığı açıklama ile taraflara yeniden çatışmasızlık sürecine girmeleri ve barış sürecini devam ettirmeleri çağrısı yapılmıştır.
  • 16 Ağustos 2015 tarihinde Türkiye tarihinde ilk defa uygulanmaya başlayan 24 saati aşan uzun ve kesintisiz sokağa çıkma yasakları dönemi başlamıştır. Bu konuda güncellenmiş TİHV raporuna bakılabilir.
  • Sokağa çıkma yasağı ilan edilen yerleşim yerlerinde silahlı çatışmaların en ağır biçimde yaşandığı ve çok sayıda sivilin yaşamını yitirdiği yeni bir kanlı süreç başlamıştır.
  • 10 Ekim 2015 günü KCK tarafından tek taraflı çatışmasızlık kararı alındığı açıklansa da aynı gün saat 10.04’te Ankara Tren Garı önünde Barış Mitingi yapmak amacıyla toplanan KESK-DİSK-TTB-TMMOB ile onları desteklemek için orada bulunan siyasi parti ve DTÖ üyesi barış yanlısı insanlara yönelik Türkiye tarihinin en büyük canlı bomba saldırısı gerçekleştirilmiştir. Adeta barışa bomba ile cevap verilmiştir.
  • 1 Kasım 2015 tarihinde tekrarlanan genel seçimlerle Ak Parti yeniden tek başına iktidar olmuştur.
  • 14 Aralık 2015 tarihinde Diyarbakır’ın Sur ve Şırnak’ın Cizre ilçelerinde aylarca sürecek kesintisiz sokağa çıkma yasakları ilan edilmiş, askeri birliklerin her türlü ağır silahla operasyon yapmasına imkan tanınmıştır.
  • Sokağa çıkma yasağı süren Cizre’de 20 Ocak 2016 ile 12 Şubat 2016 tarihleri arasında üç bina bodrumunda sayıları hâlâ tam olarak bilinmeyen 140 ila 170 olduğu tahmin edilen sivillere yönelik ağır yaşam hakkı ihlalleri gerçekleşmiştir.
  • Mayıs 2016’da Anayasa’ya eklenen geçici madde ile milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmıştır.
  • 15 Temmuz 2016 tarihinde Askeri Darbe Girişimi gerçekleşmiş, ancak ertesi gün darbe girişimi bastırılmıştır.
  • 20 Temmuz 2016 tarihinde adeta bir karşı darbe yapılarak tüm Türkiye’de kesintisiz olarak 2 yıl sürecek OHAL ilan edilmiştir. OHAL sürecinde yaşananlar sıkıyönetim dönemini aratmayacak düzeyde olup yaşanan tüm hukuksuzluklar ile ağır insan hakları ihlalleri ile ilgili İHOP raporuna bakılabilir.
  • 25 Ağustos 2016 tarihinde Türkiye, Suriye’nin Cerablus kenti üzerinden Bab ve Azez’i kapsayacak şekilde askeri operasyon başlatmış ve bu bölgeyi fiilen askeri kontrolü altına almıştır.
  • 25 Ekim 2016 tarihinde seçilmiş Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş-Başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı gözaltına alınarak seçilmişlere yönelik gözaltı ve tutuklama operasyonları başlatılmıştır. Bu operasyonlarla birlikte Kürk kentlerindeki seçilmiş belediye eş-başkanları ile belediye ve il genel meclis üyelerinin görevlerinden alınıp belediyelere kayyım atama dönemi başlamıştır. Bu konuda Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Özerklik Kongresi raporlarına bakılabilir.
  •  4 Kasım 2016 tarihinde dokunulmazlıkları kaldırılan HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile birlikte çok sayıda milletvekili gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. Bu süreç halen devam etmektedir.
  • 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Anayasa değişikliği referandumu YSK’nın kanuna kararı ile geçerli kabul edilen mühürsüz oy pusulası ve oy zarfları sayesinde değişiklikler kabul edildiği ilan edilmiştir. Böylece askeri darbecilerin yaptığı 1982 anayasası sivil olduğunu iddia eden kişilerin gerçekleştirdiği değişiklikle daha otoriter hale gelmiş ve Türkiye tek kişi yönetimine dayalı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olarak tanımlanan otoriter bir anayasa düzeyine gerilemiştir.
  • 20 Ocak 2018 tarihinde Türkiye, Suriye’nin Afrin bölgesine askeri operasyon başlatmış ve 18 Mart 2018 tarihinde bu bölgeyi askeri kontrolü altına almıştır. Türkiye bu operasyonu yaparken Suriye’deki paramiliter grupları örgütlemiş ve ÖSO adı altında operasyona dahil etmiştir.
  • 24 Haziran 2018 tarihinde OHAL koşulları altında Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimleri yapılmıştır. Ak Parti mecliste çoğunluğu sağlayamamış, ittifak yaptığı ve adını Cumhur İttifak’ı koyduğu MHP ile birlikte fiili bir koalisyon yapmıştır. Bu koalisyona derin devlet diye tabir ettiğimiz devlet içerisindeki her türlü, bize göre yasadışı yapılanmaların da dahil olduğunu özellikle belirtmek isteriz. Bu seçim süreci ile birlikte özellikle 1990’lı yılların sorumlularından eski Başbakan Tansu Çiller ve eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın Cumhur İttifakı’na verdiği destek hafızalardadır. Ayrıca kendisini ulusalcı diye tabir eden çevreler de bu ittifaka destek vermişlerdir.
  • 19 Temmuz 2018 tarihinde OHAL sona erdi, ancak çıkarılan 7145 sayılı kanunla OHAL 3 yıllığına uzatılacak şekilde kanunlarda değişiklikler yapıldı. Türkiye halen uzatılmış OHAL rejimini yaşamaktadır.
  • 7 Kasım 2018’de cezaevinde tutuklu olarak bulunan HDP milletvekili Leyla Güven, Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması amacıyla süresiz ve dönüşümsüz açlık grevine başladığını mahkeme salonunda açıklamıştır.
  • 31 Mart 2019 tarihinde gerçekleştirilen yerel seçimlerle Ak Parti önemli büyük şehirleri kaybetmiştir. Bu süreçte HDP’nin demokrasiden yana güçleri destekleme stratejisi çerçevesindeki tutumu belirleyici olmuş, özellikle tekrarlanan 23 Haziran 2019 İstanbul seçimi Türkiye’de demokrasi ve barıştan yana olan çevrelerin aynı istikamette oy kullanması halinde seçim sonuçlarına göre çoğunluğu teşkil ettiği ortaya çıkmıştır.
  • Açlık grevlerinin etkisi ve insan hakları ile hukuk örgütleri, Barış Anneleri, TBMM’de HDP’nin siyasi çalışmaları ve demokratik kamuoyunun etkili çalışmaları sonucu hükümet Abdullah Öcalan’ın avukatları ile görüşmesine izin vermiş ve 27 Temmuz 2011 tarihinden beri avukatları ile görüştürülmeyen 2 Mayıs 2019 tarihinde avukatları ile görüşebilmiştir.
  • Leyla Güven’in devam ettirdiği ve Türkiye’deki 90 hapishanede 3065 mahpusun katıldığı süresiz ve dönüşümsüz açlık grevlerinin 200. gününde Abdullah Öcalan’ın avukatları vasıtasıyla yayınladığı mektubu ile açlık grevleri 26 Mayıs 2019 tarihinde sona erdirilmiştir.
  • 19 Ağustos 2019 tarihinde seçilmiş belediye eş-başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyım atanması süreci yeniden başlatılmıştır. Bu kapsamda Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş-Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı gözaltına alınıp bırakılmış, ancak daha sonra tutuklanarak iftiracı tanık beyanı ile hapisle cezalandırılmıştır. Yargıtay süreci devam etmektedir. Bu konuda HDP’nin raporuna ve Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Özerklik Kongresi’nin yeni raporuna bakılabilir.
  • 9 Ekim 2019 tarihinde Türkiye bu sefer Suriye’nin Kuzeydoğu’suna askeri operasyon gerçekleştirmiş, bu operasyonda daha önceki ÖSO olan paramiliter grupların simini SMO olarak değiştirerek operasyona dahil etmiştir. Türkiye bu operasyonda önce ABD ile daha sonra Rusya Federasyonu ile ateşkes anlamına gelen mutabakat zabıtları imzalayarak Suriye’deki Kürk siyasi ve askeri varlığını her ülke üzerinden tanımak durumunda kalmıştır.
  • 4 Haziran 2020 tarihinde hapis cezaları kesinleştiği belirtilen HDP Hakkari milletvekili Leyla Güven, HDP Diyarbakır milletvekili Musa Farisoğlulları ve CHP İstanbul milletvekili Enis Berberoğlu’nun milletvekillikleri düşürülmüştür.
  • 16 Haziran 2020 tarihinde Türkiye, Kuzey Irak’ta kapsamlı bir askeri operasyon başlattı, operasyon halen sürmektedir.

Bu 5 yıllık süreçte İHD Dokümantasyon Birimi’nin hazırladığı yaşam hakkı ihlal bilançolarına baktığımızda ortaya korkunç bir tablo çıkmaktadır. Gerçekleşen ihlaller orta büyüklükte bir savaşta meydana gelebilecek niteliktedir. Dolayısıyla silahlı çatışmaların bu 5 yıl sonunda bölgesel çapta bir savaşa dönüştüğünü kabul etmek gerekir. Nitekim halen Türkiye ordusunun Irak’ın kuzeyinde askeri operasyonları devam etmektedir.

İHD bilançolarında yer alan Türkiye toprakları içerisinde gerçekleşen ihlallerdir. Dolayısıyla Türkiye’nin son 5 yıl içerisinde Suriye ve Irak’ta gerçekleştirdiği askeri operasyonlarda yaşamını yitiren siviller, güvenlik görevlileri ve silahlı militanlara ait verileri içermemektedir.

Aşağıda belirttiğimiz tabloda yer alan veriler tespit edebildiğimiz verilerdir. Bu verilerden özellikle silahlı çatışmada yaşamını yitiren asker, polis, korucu ve silahlı militanların sayısının çok daha yüksek olduğunu tahmin etmekteyiz. 

Devam eden silahlı çatışma ve savaş halinin sona ermesi ve yeniden bir barış sürecinin inşa edilmesinin zorunlu olduğunu belirtmek istiyoruz. Bunun için öncelikle atılacak adımların

  1. Siyasi iktidarın Kürt Sorunu’nun varlığını kabul ederek en az cumhuriyetle yaşıt bu sorunun çözümünün demokratik ve barışçıl yollarla olacağını kabul etmesi ve buna uygun bir siyasi irade oluşturması gerekmektedir.
  2. Devam eden silahlı çatışma ve savaş halinin 5 yıl gibi uzun bir sürede nihai olarak sonuca bağlanmadığı ve bağlanamayacağının anlaşılması gerekmektedir. Dolayısıyla bir an önce çatışmasızlık ortamının sağlanması gerekmektedir. Bu konuda herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir.
  3. Halen İmralı Hapishanesi’nde tecrit altında tutulan Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sona erdirilmesi ve yasal haklarının kullandırılarak avukatları, ailesi ve talep eden heyetlerle görüştürülmesinin sağlanması gerekmektedir
  4. Kürt Sorunu’nu TBMM nezdinde siyasi muhatabı HDP’dir. HDP’nin dışlanmasına dayalı siyasetin terk edilerek iktidarın HDP ile yapıcı bir diyaloğa girmesi sağlanmalıdır.
  5. Hapishanelerde tutulan başta Kürt siyasetçiler olmak üzere seçilmişlerin ve diğer tüm siyasi mahpusların en kısa sürede salıverilmesi sağlanmalıdır.
  6. Siyasi iktidarın seçilmiş belediye eş-başkanlarını görevden alıp yerlerine kayyım atama uygulamasına son vererek, tüm seçilmişlerin görevlerine iadesi sağlanmalıdır.
  7. Türkiye’nin diğer ülkelerde olduğu gibi Kürt Sorunu’nu çözmek için gerçek bir çatışma çözüm sürecine girmesi gerekmektedir.
  8. İnsan hakları savunucuları için barış hakkını savunmak bir haktır, bizler barış hakkını savunmaya ve barışın Türkiye’nin en önemli ve öncelikli talebi olduğunu haykırmaya devam edeceğiz.

Türkiye’nin yeni bir barış sürecinin inşasına ihtiyacı vardır. Yukarıdaki önerilerimizin kabulü ile barış sürecinin yeniden inşa edilebileceği kanaatindeyiz.

 

İnsan Hakları Derneği

 

 

İHD Dokümantasyon Birimi’nin Verilerine Göre 2015-2019 Dönemi Yaşam Hakkı İhlalleri Tablosu

 

 

Silahlı Çatışmalar

Yargısız İnfazlar

Saldırılarda Yaşamını Yitirenler

 

Sivil

Asker

Polis

Korucu

Silahlı Militan

Saldırıya Uğrayanlar

Sivil Yerleşim Yerlerinde Yasadışı Örgüt Saldırıları

Yıllar

Ölü

Yaralı

Ölü

Yaralı

Ölü

Yaralı

Ölü

Yaralı

Ölü

Yaralı

Ölü

Yaralı

Ölü

Yaralı

Ölü

Yaralı

2015

13

92

103

351

95

251

3

13

231

23

289

572

39

361

137

966

2016

37

153

629

1146

Askere dahil

Askere dahil

Askere dahil

Askere dahil

1003

21

594

437

63

256

316

1700

2017

12

14

126

220

10

25

25

64

483

26

33

62

18

151

41

93

2018

4

4

86

193

3

14

18

29

391

6

30

56

20

186

13

---

2019

18

26

98

206

Askere dahil

Askere dahil

Askere dahil

Askere dahil

324

1

38

93

24

175

1

---

Toplam

82

289

1042

2116

108

290

45

106

2432

77

984

1220

164

1129

508

2759

 

Toplam Ölü:                        5365

Toplam Yaralı:                      7986

 

Not: 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe teşebbüsü sırasında yaşamını yitiren 246 kişi ile yaralanan 2146 kişi bu sayılara dahil edilmemiştir.