İnsanlık ailesinin yaşamış olduğu 2 büyük dünya savaşından sonra, savaşın toplumlar üzerindeki uzun süreli etkilerini hatırlatmak ve barış dönemlerinin ne denli kıymetli zamanlar olduğunu vurgulamak için 1 Eylül ‘Dünya Barış Günü’ olarak kutlanmaktadır. Savaş ve çatışmanın insanlığa vermiş olduğu zararın onarılması çok zor etkileri konusunda binlerce tecrübe tarihe not olarak düşmüş iken günümüzde hala sorunların çözümü konusunda diyalog ve müzakere yerine şiddet tercih edilmektedir. Son 10 yıldır Ortadoğu’da yaşanan savaşlar, İŞİD’in Suriye’de yapmış olduğu katliama varan eylemleri ve son olarak bugün Afganistan’da Taliban’ın yönetimi ele geçirmesi ile göç sorunu tüm dünya ülkelerinin en temel sorunu halini almıştır. Türkiye Suriye’den sonra Afganistan’dan gelen göç dalgası ile karşı karşıyadır. Mülteciler ve geçici sığınma talep edenler temel ihtiyaçlara erişim, ekonomik yoksunluklar, eğitim, sağlık vb. haklara erişimde çok ciddi sorunlar yaşamaktadırlar. Türkiye ve diğer dünya ülkeleri sığınmacıların temel ihtiyaçlarını mevcut sosyal ve ekonomik koşullarda karşılayamayacak olup, bu durum önümüzdeki dönemde daha büyük hak ihlallerinin yaşanmasına neden olacaktır.
Son 2 yıldır pandeminin yarattığı ölümler ve sağlık sorunları ile birlikte hak ihlalleri, gelir adaletsizliği ve yoksullaşma ciddi oranda artmıştır. Tüm dünya ülkelerinde tekrar eden vaka artışları ve sonrasında yaşanan kapanmalar başta sağlık ve eğitime erişim hakkı olmak üzere sosyal ve ekonomik alanda ciddi sorunlar, ihlaller ve kayıplar yaratmıştır.
Pandemi dönemine dair yapılan çalışmalar ve sonrasında Afganistan’daki yönetim değişikliğinden yansıyanlar, dünya genelinde yaşanan her türlü kriz, savaş, doğal afet vb. tüm süreçlerden en başta kadınların ve çocukların etkilendiğini, hak ihlali, artan iş yükü, daha çok yoksullaşma ile karşı karşıya kalındığını göstermektedir. Nitekim bugün Afganistan’da Taliban’ın yönetimi ele geçirmesi ile kadınların sosyal, kültürel ve ekonomik alandan çekilmeye başladığı, temel hak ve özgürlüklerini kaybettikleri görülmekte ve yakından izlenmektedir.
Türkiye’de yaz aylarında Antalya, Muğla illeri ile başlayan bugün Dersim, Bingöl ve Şırnak’ta devam eden orman yangınları, Kastamonu, Bayburt, Van, Rize’de yaşanan sel felaketleri ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşanan kuraklık dünyanın içinde bulunduğu iklim krizinin önemli bir sonucudur. Yaşanan iklim krizine karşı devletlerin uygulanabilir politikalar geliştirememesi, dünya genelinde işbirliğinin sağlanamaması ve uluslararası sözleşmelere uyulmamasının önümüzdeki süreçte çok daha büyük doğal felaketler yaratacağı görülmektedir.
Bugünün dünyasında yaşadığımız savaşlar, çatışmalar, uluslararası göç, pandemi, doğal afetler, ekonomik krizler gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmaya dair umutlarımızı zayıflatmaktadır. Tüm dünya genelinde ve Türkiye’de son yıllarda artan şekilde kullanılan kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı dil de yaşanan bu kriz süreçlerinde toplumun birlikteliği, dayanışması ve daha kalıcı çözümler üretilmesinin önüne geçmektedir.
Nitekim son zamanlarda başta Kürtler ve mültecilere karşı yaşanan saldırılar, tahammülsüzlükler bu durumun en somut göstergesidir. Kürt Sorunu 40 yıldır Türkiye’nin dış politikasında, komşu ülkeler ile ilişkilerinde, AB ilişkilerinde ve üyelik sürecinde, ülke içinde demokratikleşme, ifade özgürlüğü alanlarında en başat sorun olmaya devam etmektedir.
Barış dili kurulmadan, demokratik ve temel hakları esas alan bir çözüm üretilmeden, bugünün dünyasında artan krizler, savaş dili, güvenlik politikası ve toplumsal gerilimler ile bu sorunu çözmek mümkün değildir.
Bizler ekonomik, siyasal ve toplumsal anlamda ciddi sorunlar yaşamış ve yaşamaya devam eden bir kentin sivil toplum kuruluşları olarak; barışın dilinin bu ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı dilin yerine geçmesi gerektiğini yıllardır ifade ediyoruz. Gerek Kürt sorununun çözümünde, gerek farklı dil, din, mezhep ve kültürlerin temel haklarının ifadesinde, demokratikleşmede ve gerekse de komşu ülkeler ile ilişkilerde barış dilinin hakim olması gerektiğini savunmaya ediyoruz. Artan küresel sorunların, baskıların ülkenin kendi içinde geliştireceği toplumsal uzlaşı ve barış ile çözülebileceğine dair inancımızı sürdürüyoruz. 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesi ile de yıllardır dile getirdiğimiz barış dili ve yaklaşımının yaratılması, korunması ve tüm sorunlara bu dil ile çözüm üretilmesi talebimizi bir kez daha kamuoyu ile paylaşmak istiyoruz. Unutulmamalıdır ki tüm insanların herhangi bir tehdit ve korku yaşamadan barış içinde hayatlarını sürdürme hakları vardır.
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası
Diyarbakır Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası
TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği
Diyarbakır Tabip Odası
Diyarbakır Sanayici ve İş İnsanları Derneği
Güneydoğu Tekstil Sanayi ve İş İnsanları Derneği
KESK Amed Şubeler Platformu
Doğu ve Güneydoğu İş Kadınları Derneği
Diyarbakır Madenciler ve Mermerciler Derneği
Diyarbakır Diş Hekimleri Odası
11. Bölge Diyarbakır Eczacı Odası
DİSK Diyarbakır Bölge Başkanlığı
Ortadoğu Sanayici ve Girişimci İş İnsanları Derneği
Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Kadın Meclisi
TOBB Diyarbakır Kadın Girişimciler Kurulu
TOBB Diyarbakır Genç Girişimciler Kurulu
Rosa Kadın Derneği
Diyarbakır Barış Anneleri