Şubemiz ve kayıp yakınlarının "Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın" sloganıyla her hafta ve kesintisiz bir şekilde sürdürdüğü hakikat ve adalet arayışı, 656. haftasını geride bıraktı. Eylemde, 4 Eylül 1993 tarihinde Batman'da uğradığı silahlı saldırı sonucu katledilen üyemiz, siyasetçi Mehmet Sincar'ın faillerini sorduk.
1 Eylül 2018 tarihinden bu yana Valilik yasağı ve süregelen pandemi koşulları nedeniyle dernek binamızda ve sosyal medya hesaplarımızdan sürdürmek durumunda bırakıldığımız adalet arayışımız, 157 hafta sonra yeniden Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi.
Eylemde açıklamada bulunan Şubemiz Başkan Yardımcısı Ezgi Sıla Demir, Türkiye’de 90’lı yıllarda gerçekleşen zorla kaybetme, yargısız infaz ve faili meçhul cinayetlere ilişkin açılan soruşturma ve dava dosyalarının, zaman aşımı devreye konularak adliye raflarında çürümeye bırakıldığını ve dosyaların kapatılmaya çalışıldığın söyledi.
Konuşmanın tam metni şöyle:
"Mehmet SİNCAR 1953 yılında Mardin’in Ömerli ilçesi İkipınar köyünde dünyaya gelir. İlkokulu doğduğu köyde, ortaöğrenimini Mardin’de tamamladıktan sonra lise eğitimi için Adana’ya gider. 1973 yılında Ankara Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi’ni kazanır ve 1978 yılında mezun olur. Sonrasında öğretmen olarak Dersim’e tayini çıkar. Yaklaşık olarak bir sene çalıştıktan sonra, Maraş katliamı boykotu nedeniyle devlet tarafından sürgün edilir. Sürgün edildiği ilçede sağcı gruplar tarafından tehditlere ve saldırılara maruz kalır ve daha görevine başlamadan ailesinin yanına dönmek zorunda kalır.
Sincar, 1991 yılında Demokrasi Parti’den milletvekili seçilmiştir. Derneğimiz üyesi olan Sincar, dönemi itibariyle Mecliste özellikle bölgedeki faili meçhul cinayetler, JİTEM, Hizbullah’ın gerçekleştirdiği katliam ve cinayetlere ve köy korucularının saldırılarına karşı aktif çalışmalarda bulunmuştur. Demokrasi Partisi (DEP) Mardin Milletvekili Mehmet Sincar’ın, Parti Meclisi üyeleri Habip Kılıç ve Hikmet Kılıç’ın “faili meçhul” bir şekilde katledilmesine dair incelemede bulunmak amacıyla gittiği Batman’da, İl Örgütü yöneticileri olan Metin Özdemir ile birlikte 4 Eylül 1993 tarihinde yani (Tam da bugün) Elma Sokak’ta uğradığı silahlı saldırıda katledilmesinin üzerinden 28 yıl geçti.
Türkiye’de 90’lı yıllar, OHAL rejiminin yürürlükte olduğu, zorla kaybetme, yargısız infaz ve faili meçhul cinayetler gibi insanlığa karşı suçların yaygın ve sistematik bir saldırının bir parçası olduğu dönemdir. O dönemde yaşanılan ağır insan hakları ihlalleri ile ilgili açılan soruşturma ve dava dosyaları, zaman aşımı devreye konularak adliye raflarında çürümeye bırakılmakta, dosyalar kapatılmaya çalışılmaktadır. Bunun son örneklerinden biri de üyemiz Mehmet Sincar’ın dosyasında karşımıza çıkmaktadır. Katledilmesinin üzerinden 28 yıl geçen dosyada, 765 sayılı eski Türk Ceza Kanunu’na göre işlem yürütülmesi nedeni ile ilgili eski kanun uyarınca zamanaşımı süresi kabul edilerek dosya zaman aşımı ile düşme kararı karşı karşıyadır. Bilindiği üzere zorla kaybetme, yargısız infaz ve faili meçhul cinayetler gerek uluslararası insan hakları hukuku gerek uluslararası ceza hukuku sözleşmelerinde, suçun nitelikleri itibariyle insanlığa karşı suç olarak tanımlanmaktadır. Özellikle 90’lı yıllarda zorla kaybetmelerin ve faili meçhul cinayetlerin dönemin siyaseti ile bağlantılı olarak işlendiğine dair deliller mevcut yasadaki TCK’daki insanlık suçu tanımını karşılamaktadır. Türkiye, insanlığa karşı suç tanımını uluslararası tanımlamalardan bazı farkları olmakla beraber ilk kez 2004 yılında Türk Ceza Kanunu’nun bir parçası olarak kabul etmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun "İnsanlığa karşı suçlar" kenar başlıklı 77. maddesinin dördüncü fıkrasında, maddede sayılan suçlar bakımından zamanaşımının işlemeyeceği ifade edilmiştir. Türkiye AİHS’e taraf ülke olarak Anayasa 90. Madde ile AİHM yargı yetkisini tanımıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 7. Maddesinin 2. Fıkrasında insanlığa karşı işlenen bir fiil nedeni ile evrensel hukuk kurallarına göre fail/failler her zaman yargılanabilir, cezalandırılabilir, zaman aşımı söz konusu olamayacaktır.
Özetle ifade ettiğimiz günümüzde yaşanan olaylar dahil olmak üzere hala sürdürülmeye çalışılan zaman aşımı vb. cezasızlık zırhları ile failleri yargılama dışında bıraktırmanın insancıl hukuk kurallarına ve sözleşmelerine aykırı olduğunu belirtmek istiyoruz. Burada Mehmet Sincar nezdinde tüm kayıpları, faili meçhul cinayetlerle katledilenleri anarak; İnsan hakları savunucularının adalet ve hakikat arayışının asla bitmeyeceğinin de altını çiziyoruz…"
Yapılan açıklamaların ardından, tüm zorla kaybedilenler ve Mehmet Sincar'ın anısına 1 dakikalık oturma eylemi gerçekleştirildi.