DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının "Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın" sloganıyla her hafta ve kesintisiz bir şekilde sürdürdüğü hakikat ve adalet arayışı, 657. haftasını geride bıraktı. Eylemde, 1 Haziran 1994 tarihinde Diyarbakır'ın Kulp ilçesine bağlı Uzunova Köyünde gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınmayan Vasıf Öztürk'ün akıbeti soruldu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının "Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın" sloganıyla her hafta ve kesintisiz bir şekilde sürdürdüğü oturma eylemlerinin 657'ncisi Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. Kayıp resimlerinin taşındığı ve kayıp resimlerinin bulunduğu dev pankartın açıldığı eyleme İHD Diyarbakır Şube Başkanı Av. Abdullah Zeytun ile Şube Yönetim Kurulu Üyeleri, kayıp yakınları ve insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde bir konuşmada bulunan Zeytun, 90'lı yıllarda bir devlet politikası halinde gerçekleştirilen zorla kaybetmeler, faili meçhul cinayetler gibi insanlığa karşı işlenmiş suçların, Kürt coğrafyasında sistematik bir şekilde gerçekleştirildiğini belirterek, bu suçlara karşı ilk günden beri kayıp yakınlarının, cumartesi annelerinin, hak savunucularının adalet talebinin siyasi iktadar ve kamu otoriteleri tarafından cevapsız bırakıldığını söyledi.
"Kayıplar bulunmadı, failler de yargılanmadı"
Sistematik olarak gerçekleşen bu insanlığa karşı işlenmiş suçlara karşı, sistematik bir cezasızlık politikasının uygulandığını belirten Zeytun "Bugün yine burada bu gerçeği hatırlatmak, unutturmamak için bir aradayız. Kayıplar bulanmadı, failler de yargılanmadı. Kayıp yakınlarının tamamlanmamış yas süreci devam ediyor. Bu adalet talepleri karşılanmadığı gibi bu tamamlanmamış yas hali bir işkenceye dönüşmüş vaziyette. Anneler, kayıplarının akıbetini öğrenmeden ve hakikati bilmeden yaşamlarını yitiriyor. Derhal bu politikalara son verilmesini, adalet-hakikat arayışındaki annelerin talebinin vicdan ve hakkaniyetle ele alınmasını ve gereğinin yerine getirilmesini talep ediyoruz" diye konuştu.
"Geçmişle hesaplaşma ve hakikatleri araştırma mekanizmaları kurulmalıdır"
İnsan hakları savunucuları olarak yıllardır, devletin sistematik kaybetme ve cezasızlık politikasından vazgeçmesini talep ettiklerini söyleyen Zeytun "Kendi geçmişiyle yüzleşme politikasına dönülmesini talep ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin şu anki insan hakları, demokrasi ve adalet krizinin çözümlenmesinin, toplumsal barışın inşaasının gerekliliği hakikati ortadayken, aynı şekilde bunun sağlıklı bir şekilde yaşama geçirilmesi için geçmişle yüzleşme sürecine girilmesi gerekiyor. Bu bağlamda bir kez daha, devletin hakikatleri araştırma komisyonu kurarak kayıp yakınlarının adalet isteminin, onarıcı bir adaletle yerine getirilmesi gerekmektedir. Birleşmiş Milletler'in (BM) kayıplar sözleşmesi olarak ifade edilen sözleşmesine Türkiye Cumhuriyeti devleti imza atmalıdır ve gereğini yerine getirmelidir. Yasal güvencelere bağlanmış, geçmişle hesaplaşma ve hakikatleri araştırma mekanizmaları kurulmalıdır" diye konuştu.
Kayıp yakınlarıyla dayanışma çağrısı
Kayıp yakınlarının yanında olmaya devam edeceklerinin söyleyen Zeytun "Adalet talebinde olan herkesi, hukuk savunucularını, hak savunucularını, demokratik kitle örgütlerini, her Cumartesi günü hakikat arayışçısı annelerin bu taleplerinin yanında durmaya davet ediyoruz" dedi.
Ardından da İHD Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu ve Kayıp Komisyonu Üyesi Av. Derya Yıldırım, 1 Haziran 1994 tarihinde Diyarbakır'ın Kulp ilçesine bağlı Uzunova Köyünde gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınmayan Vasıf Öztürk'ün kaybedilme hikayesini paylaştı. Yıldırım, şunları belirtti: "Diyarbakır'ın Kulp ilçesine bağlı Uzunova (Cumar) köyüne, 1 Haziran 1994 tarihinde civarda operasyon yürüten askerler tarafından baskın düzenlenir. Baskında 3 ev ateşe verilerek yakılır. Köye bağlı Salkım mezrasında bulunan Vasıf Öztürk, Cembeli Tuncer ve Efendi Şen isimli köylüler askerler tarafından gözaltına alınır. Aynı gün komşu birkaç köye daha baskınları yapılır.
Elleri ve gözleri bağlanarak helikoptere bildirildi, bir daha haber alınamadı
Köyün okulunda bir gece bekletilen gözaltına alınanlar köylülerden Vasıf Öztürk'ün teyzesinin oğlu Cembeli Tuncer ve Efendi Şen, sabah serbest bırakılır. Vasıf Öztürk ise elleri ve gözleri bağlanarak askeri helikoptere bindirilerek götürülür ve Kulp'a götürüleceğini söylenir. Ancak bazı görgü tanıkları Vasıf Öztürk'ün Lice Jandarma Karakolunda olduğunu ve kendisine işkenceye edildiğini belirtir. Lice Jandarma Komutanlığı’nda 25 gün gözaltında tutulur. 7 çocuk babası olan Vasıf Öztürk'ten bir daha haber alınamaz. Ailesi olaydan sonra Kulp Jandarma Komutanlığı, Lice Jandarma Komutanlığı, Diyarbakır Merkez Jandarma Komutanlığı, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi, Diyarbakır Valiliği ve OHAL Bölge Valiliği'ne başvuruda bulunarak Vasıf Öztürk'ün akıbeti sorar. Ancak yapılan tüm girişimlerden hiçbir sonuç alınamaz. Diyarbakır Valiliği OHAL bürosu ailenin başvurusuna 14.10.1994 tarihinde yanıt olarak "Olağanüstü Hal Bölge Valiliğine vermiş olduğunuz ve Valiliğ’imize intikan eden, 26.09.1994 tarihli dilekçenizde Vasıf Öztürk'ün Kulp ilçesi Uzunova köyünde bir arkadaşıyla Jandarmaca gözaltına alındığı ve kendilerinden bir daha haber alamadınızdan bahisle, konu ile ilgili olarak yaptırılan tahkikat neticesinde; Oğlunuz Vasıf Öztürk'ün herhangi bir nedenle gözaltına alınmadığı, aranan şahıslardan olmadığı anlaşılmıştır." der.
Eşinin kaybedilme hikayesine ilişkin basın organlarına beyanda bulunan Layiha Öztürk, şunları belirtir: "Üç evi yaktılar ve ardından gözaltılar başladı. Eşim dışındakileri bıraktılar ama onu helikopterle Kulp’a götürdüler. Ben o zaman 3 aylık hamileydim. Eşimin gözaltı haberinden sonra Kulp’ta bulunan karakola gittik. Orada bizi kovup, 'biz böyle bir adamı tanımıyoruz' dediler. Eşimin fotoğrafını çıkartıp kaynanamla birlikte herkese gösteriyorduk. Lice’de onu görenler ona işkence edildiğini söyledi. Lice’deki karakolda da bizi kovdular. Bir daha bir yere de soramadık, haberi de gelmedi. Yıllar geçti ama son sözleri, son bakışları hala aklımda, gözümün önünde. Aradan kaç yıl geçse de gözümüz kapıda; 'belki gelir' dedik. Ama 27 yıl geçti, ondan ne haber alabildik, ne de bir mezarı oldu. Küçükken çocuklarım mezarlığa gittiklerinde 'neden bizim babamızın da bir mezarı yok' diyorlardı. Ama şimdi hepsi büyüdü, hepsi gerçeği biliyor."
Yapılan konuşmaların ardından, Vasıf Öztürk ve tüm kaybedilenler için oturma eylemi gerçekleştirildi.