DİYARBAKIR - İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının "Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın" sloganıyla her hafta ve kesintisiz bir şekilde sürdürdüğü oturma eylemlerinin 662’ncisi gerçekleştirildi. Eylemde, 1995 yılında Mardin'in Nusaybin ilçesinde gözaltında kaybedilen Abdullatif Yağızay'ın akıbeti soruldu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının "Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın" sloganıyla her hafta ve kesintisiz bir şekilde sürdürdüğü oturma eylemlerinin 662'ncisi Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. Kayıp resimlerinin taşındığı ve kayıp resimlerinin bulunduğu dev pankartın açıldığı eyleme İHD Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölge Temsilcisi Abdusselam İnceören, İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun ile Şube Yönetim Kurulu Üyeleri, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilcisi Murat Aba, Amed Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri, kayıp yakınları ve insan hakları aktivistleri katıldı.
Eylemde bir konuşmada bulunan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun, insan hakları savunucuları ve kayıp yakınları olarak cezasızlık politikasına karşın hakikat ve adalet arayışını kesintisiz bir şekilde sürdürdüklerine dikkat çekti. Adaletin sağlanması için Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülükleri yerine getirmesi talebinde bulunan Zeytun “Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Kayıplar Sözleşmesini imzalaması gerektiğini dile getiriyoruz. Bizler barış ve hak savunucuları olarak bir kez daha ifade ediyoruz ki, cezasızlık politikasına ve adaletsizliğe mahkum değiliz, mahkum olmayacağız. Her hafta, her alanda dile getirdiğimiz gibi bu ağır süreçlerden gerçek bir çatışma çözümü ile kurtulabiliriz ve bunun yolunun da barış’la mümkün olduğunu ifade etmek istiyoruz” diye konuştu.
‘Kürt meselesi çatışma çözümü, diyalog ve müzakere ile çözülür’
Kürt meselesinin gerçek bir çatışma çözümü ile çözülebileceğini belirten Zeytun “Diyalog ve müzakere ile çözülebileceğini, güvenlik ve otoriter politikaların sonuç vermediğini her an yaşıyoruz, görüyoruz, tanık oluyoruz. Bizler bu alanda bulunan barış, insan hakları ve adalet arayışçıları olarak, demokratik siyasetin ve fikirlerin müzakere ile çatışma çözümüne ihtiyaç bulunduğunu, insan hakları ve demokrasi eksenli bir yaklaşımla bu sorunun çözülebileceğini ifade etmek istiyoruz. Ve bu ortam ile Türkiye’nin 90’lı yıllarda sistematik bir devlet politikasıyla gerçekleştirdiği zorla kaybedilmeler, faili meçhul cinayetler ve işkence gibi ağır insan hakları ihlallerine ilişkin gerçek bir hesaplaşmayla, yüzleşmeyle ve onarıcı bir adalet süreciyle bu sorunun çözülebileceğini ifade etmek istiyoruz” diye belirtti.
Hak savunucularına, siyasi partilere ve demokratik kamuoyuna çağrıda bulunarak konuşmasını sürdüren Zeytun, şunları şöyledi: “Türkiye’de gerçekleştirilen gözaltında zorla kaybedilenlerin bulunması, faillerin ortaya çıkarılıp cezalandırılması mücadelesinde barış annelerinin, cumartesi annelerinin, kayıp yakınlarının, hak savunucularının yanında olun. Bu mücadelede onlarla birlikte yan yana durarak ve adaletin tesis edilmesi için güç vermeye ve dayanışma içerisinde olmaya davet ediyoruz.”
Ardından da İHD Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu ve Kayıp Komisyonu Üyesi Fırat Akdeniz, 18 Kasım 1995 tarihinde Mardin'in Nusaybin ilçesinde gözaltında kaybedilen Abdullatif Yağızay'ın hikayesini paylaştı. Akdeniz, şunları belirtti: "Abdullatif Yağızay evli ve 7 çocuk babasıydı. Nusaybin ilçesi Akarsu Beldesi’ne bağlı Kurke Köyü’nde yaşıyordu. Ağır baskılar nedeniyle 1995 yılında Ağustos ayında ilçe merkezine göç eder. Abdullatif Yağızay Nusaybin ilçesinde gündelik işlerde çalışıyordu. 18 Kasım 1995 günü komşusu için çalışırken, bulunduğu yere saat 11.00 surlarında sivil giyimli ve telsizli polisler gelir. “Ekrem Yağızay sen misin?” diye sorarlar. Kimliğini gösterir “ben Abdullatif’im” der. Polisler ona “sen Ekrem’sin, o zaman kimliğin sahte” diyerek onu mavi bir otomobile bindirip götürürler."
26 yıldır haber alınamıyor
"Ailesi önce Nusaybin Emniyet Müdürlüğüne başvuruda bulunur. Emniyet önce gözaltına alındığını reddeder. Yağızay Ailesi ısrar edince sonraki başvurulardan birinde Abdullatif Yağızay’ın Mardin İl Jandarma Komutanlığı’na götürüldüğü söylenilir. Nusaybin Cumhuriyet Başsavcılığı ise Ailenin başvurusuna, “Abdullatif Yağızay’ın gözaltına alındıktan 3 gün sonra serbest bırakıldığı” cevabını verir. Abdullatif Yağızay’dan haber alınamaması üzerine tekrar savcılığa başvuran ailenin dilekçesi işleme konmadan iade edilir. Olayla ilgili soruşturma açılmaz. Ailesinin tüm başvuruları sonuçsuz kalır. 26 yıldır Abdullatif Yağızay’ın akıbetini açığa çıkartmaya ve failleri cezalandırmaya yönelik etkin bir soruşturma yürütülmedi. Abdullatif Yağızay, İsmail Hakkı Karadayı’nın Genelkurmay Başkanı, Teoman Koman’ın Jandarma Genel Komutanı, Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanı, Mehmet Ağar’ın Emniyet Genel Müdürü, Ünal Erkan’ın OHAL Valisi ve Tansu Çiller Başbakanlığındaki 51. Hükümet’in görevde olduğu dönemde kaybedildi. Abudllatif Yağızay’ın kaybedilmesinde bu yetkililer sorumludur. Adli makamları Abdullatif Yağızay dosyasında her türlü etkiden uzak, vicdani, hukuk anlayışıyla uyum içinde bağımsız olarak yargısal işlevlerini yerine getirmeye çağırıyoruz. Abdullatif Yağızay için adalet istiyoruz."
Yapılan konuşmaların ardından, kayıp Abdullatif Yağız ve tüm kaybedilenler için oturma eylemi gerçekleştirildi.