Şubemiz ve kayıp yakınlarının "Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın" sloganıyla her hafta ve kesintisiz bir şekilde sürdürdüğü hakikat ve adalet arayışı, 670. haftasını geride bıraktı. Eylemde, 1992 yılında Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde Hizbullah'ın silahlı saldırısı sonucu yaşamını yitiren Ramazan Yüce'nin failleri soruldu. 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası etkinlikleri kapsamında kenttekİ hak örgütlerinin eylemde yaptığı ortak basın açıklamasında "Bu topraklarda benzer acıların yaşanmaması ve bir daha asla demek için 'Geçmişle Yüzleşme ve Hakikatleri Araştırma Komisyonu' kurulmasını talep ediyoruz" denildi.
Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirilen ve kayıp resimlerinin taşındığı eyleme Şubemiz Yönetim Kurulu Üyeleri, Şubemiz Üyeleri, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği yönetici ve üyeleri, Diyarbakır Barosu yönetici ve üyeleri ve Amed Tabip Odası yönetici ve üyeleri, kayıp yakınları ve insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde bir konuşmada bulunan Şubemiz Başkanı Av. Abdullah Zeytun, kayıp yakınlarının 90'lı yıllardan bu yana yakınlarını bulmak için mücadele ettiğini beliterek kayıpların bulunması için onlarla mücadele etmeye devam edeceklerini dile getirdi.
İHD Diyarbakır Şubesi, THİV Diyarbakır Temsilciliği, Diyarbakır Barosu ve Diyarbakır Tabip Odası tarafından hazırlanan ve Şubemiz Yönetim Kurulu ve Kayıp Komisyonu Üyesi Fırat Akdeniz tarafından paylaşılan ortak açıklamada "Zorla kaybettirilenlerin akıbetleri ortaya çıkarılmalı ve zorla kaybedilenlerin bulunması, faili meçhul cinayetler sonucu katledilenlerin faillerinin ortaya çıkarılması için devletin tüm arşivlerini açması, tüm yetkili kişi ve kurumların hakikatle yüzleşme sürecini başlatması gerekmektedir. Hükümeti, 'BM Kişilerin Gözaltında Kayıptan Korunmaları ile İlgili Uluslararası Sözleşme'yi imzalamaya ve sözleşme gereklerini yerine getirmeye davet ediyoruz. Yargı mensuplarını, sistematik cezasızlık politikasından vazgeçmeye ve uluslararası belgelere göre insanlık suçu olan tüm kayıp vakaları konusunda etkin bir yargılama yürütmeye, uluslararası sözleşmeler uyarınca bu suçlar için zamanaşımı hükümlerini dikkate almamaya çağırıyoruz. Bu topraklarda benzer acıların yaşanmaması ve bir daha asla demek için 'Geçmişle Yüzleşme ve Hakikatleri Araştırma Komisyonu' kurulmasını talep ediyoruz" denildi.
Açıklama metninin tamamı şöyle:
11.12.2021- BASINA VE KAMUOYUNA
Bugün, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilişinin 73. Yıldönümü.
İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde ve iki büyük savaştan edinilen acı deneyimlerin üzerine, ortak bir değerler sistemi oluşturmak amacıyla kurulan Birleşmiş Milletler insan Haklarının Evrenselliği insanlık için şüphesiz büyük bir kazanımdır.
Ancak biz Kayıp Yakınları ve İnsan Hakları Savunucuları olarak insanlık için büyük bir kazanım olan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 73. Yıldönümünü buruk bir şekilde karşılıyoruz. Geçen uzun yıllara rağmen kayıplarımız için “bir mezar” talebimiz, kaybedildikleri günden bu yana halen devam etmektedir.
Üzerinde yaşadığımız bu topraklarda çoğunluğu 90’lı yıllarda olmak üzere, devletin resmi ve yarı resmi paramiliter güçlerce sayısız faili meçhul cinayet, yargısız infaz, gözaltında kayıp ve zorla kaybetme yaşandı. Kaybedilen Binlerce insanın akıbeti tam olarak bilinmediği gibi bu insanların mezar yerleri dahi bilinmiyor.
Kayıp yakınları yıllarca kendi kayıplarının akıbetini ortaya çıkartmak için her türlü hukuksal girişimde bulunmalarına rağmen herhangi bir sonuca ulaşamadılar. Bunun sonucunda, yıllarca karakol önlerinde, adliye koridorlarında evlatlarının akıbetini peşine düşmekten bir sonuç alamayan aileler, kendi kayıp arama mücadelelerini kamusal alana taşıyarak daha görünür bir yol arayışına girdiler.
Çeyrek asır yıl önce Cumartesi Annelerinin “Evlatlarımızı sağ aldınız onları sağ istiyoruz” sloganı ile başlatmış olduğu oturma eylemi bugün İstanbul Galatasaray Meydanı’nda 872. Hafta, Koşuyolu Parkında ise 670. Haftasına girmiş bulunmakta. Birçok kez kolluk kuvvetlerinin gaz bombalarına maruz kalan, yerlerde sürüklenen, gözaltına alınan ve her seferinde haklarında yargılama yapılan kayıp yakınları her türlü baskı ve saldırılara rağmen mücadelelerini kararlılıkla bugünlere taşımayı sürdürmüştür.
İnsanlığın ilk erdemlerinden biri olan mezar hakkı şüphesiz insanlığın en büyük kazanımlarından biri olmuştur. Ama maalesef 21. yy’ın 2022 arifesinde kayıp yakınlarının halen kendi evlatlarının kemiklerinin arayışı içerisinde olmaları insanlık için koca bir utanç olarak ortada duruyor.
Yıllarca kendi kaybının mücadelesini veren annelerin bir kısmı maalesef kendi evlatlarının kemiklerini ve mezarını dahi görmeden bu hayattan göçüp gitti. 30 yıldan fazla bir sürede kendi kayıp evladının mücadelesini veren ve Cumartesi Annelerinin simge yüzlerinden olan Berfo Ana “Oğlumu gömmeden ölmeyeceğim” diyordu. Berfo ana Cemil’ine kavuşmadan gözü açık bir şekilde bu dünyadan sessizce göçüp gitti. Ona verilen sözlerin hiç biri tutulmadı…
Yine 2009 yılından beri bizlerle birlikte Adalet ve Hakikat mücadelesini veren, bu yılın eylül ayında yitirdiğimiz Hayriye Ana’yı bir kez daha burada anıyoruz. Bugün yaşam hakkı anıtı önünde onun yokluğunda Adalet ve Hakikat mücadelesini veren insan hakları savunucuları ve kayıp yakınları olarak onun mücadelesini bıraktığı yerden sürdürüyoruz.
İnsan hakları savunucuları ve kayıp yakınları olarak bizler değil çeyrek asır; asırlar geçse de kendi kayıp arama mücadelemizi sürdürmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Son kaybımızın kemiklerini bulana dek bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Çünkü bu mücadeleyi bugünlere taşıyan ve bugün aramızda olmayan Berfo Ana, Hayriye Ana, Elmas Ana ve diğer tüm kayıplarımıza olan vefa borcumuzdur!
Değerli Basın Emekçileri;
Biz insan hakları savunucuları ve kayıp yakınları olarak 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftasında buradan bir kez daha sesleniyoruz; Her şeyden önce toplumsal bir barışın hayata geçirilmesi için derhal bir çatışmasızlık sürecine girilmesi gerektiğinin çağrısını bir kez daha yineliyoruz.
Zorla kaybettirilenlerin akıbetleri ortaya çıkarılmalı ve zorla kaybedilenlerin bulunması, faili meçhul cinayetler sonucu katledilenlerin faillerinin ortaya çıkarılması için devletin tüm arşivlerini açması, tüm yetkili kişi ve kurumların hakikatle yüzleşme sürecini başlatması gerekmektedir.
Hükümeti, "BM Kişilerin Gözaltında Kayıptan Korunmaları ile İlgili Uluslararası Sözleşme"yi imzalamaya ve sözleşme gereklerini yerine getirmeye davet ediyoruz.
Yargı mensuplarını, sistematik cezasızlık politikasından vazgeçmeye ve uluslararası belgelere göre insanlık suçu olan tüm kayıp vakaları konusunda etkin bir yargılama yürütmeye, uluslararası sözleşmeler uyarınca bu suçlar için zamanaşımı hükümlerini dikkate almamaya çağırıyoruz.
Bu topraklarda benzer acıların yaşanmaması ve bir daha asla demek için “Geçmişle Yüzleşme ve Hakikatleri Araştırma Komisyonu” kurulmasını talep ediyoruz.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği
Diyarbakır Barosu
Diyarbakır Tabip Odası
Ardından da Şubemiz Yönetim Kurulu ve Kayıp Komisyonu Üyesi Av. Derya Yıldırım, 1992 yılında Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde Hizbullah'ın silahlı saldırısı sonucu yaşamını yitiren Ramazan Yüce'nin hikayesini paylaştı. Yıldırım, şunları belirtti: "Diyarbakır’ın Silvan İlçesinde ikamet eden Ramazan Yüce evli ve 7 çocuk babasıydı. Silvan Yatılı Bölge Okulunda Hizmetli kadrosunda görev yapıyordu. 1991-1997 yılları arasında Silvan ilçesinde yoğun bir faili meçhul cinayetler dönemi yaşanmaktaydı. Hizbullah Örgütü o dönemde devletin sınırsız desteğini arkasına alarak özellikle ilçe merkezinde sivil halka yönelik yüzlerce faili meçhul cinayete karışır. Bu cinayetlere kurban gidenlerden biri de Ramazan Yüce’ydi. Ramazan Yüce, 1980 darbesinden sonra da gözaltına alınır. Yoğun bir işkence döneminden sonra serbest bırakılır. Daha sonrasında yine defalarca gözaltına alınıp serbest bırakılır. Ramazan Yüce’nin büyük kızı da o dönemde Hizbullah saldırısı sonucu ağır yaralanarak kurtulur. Aile sürekli baskı ve tehdit altındadır. 29 Haziran 1992 tarihinde Ramazan Yüce dışardan liseyi bitirme sınavı için Diyarbakır’a gider. O sabah eşine “ben gidiyorum, ama kötü rüyalar gördüm. Bana bir şey olursa nişanlı olan kızımı evlendirin” der ve evden çıkar. Diyarbakır’dan Silvan’a gelmek üzereyken Lalebey Sokak’ta arkadan silahlı saldırıya uğrar. Ramazan Yüce orada hayatını kaybeder. Cenazesi Silvan ilçe merkezine kaldırılarak orada defin edilir. Taziyenin yoğun kalabalık geçmesinden dolayı, yine o dönemin karanlık güçleri tarafından cenaze törenine saldırı gerçekleşir. Olay o tarihten günümüze faili meçhul olarak kayıtlara geçer. Bir kez daha burada gerçeklerin ortaya çıkarılması ve sorumluların tespit edilip yargı önüne çıkarılarak cezalandırılmasını istiyoruz. Bundan tam 29 yıl önce bu kentin dar sokaklarından birinde katledilen Ramazan Yüce İçin adalet istiyoruz."
Yapılan konuşmaların ardından, tüm kaybedilenler için oturma eylemi gerçekleştirildi.