Kayıp yakınları adalet arayışının 672'nci haftasını geride bıraktı

25.12.2021

Şubemiz ve kayıp yakınlarının "Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın" sloganıyla her hafta ve kesintisiz bir şekilde sürdürdüğü hakikat ve adalet arayışı, 672’nci haftasını gerçekleştirdi.  Eylemde, 27 Aralık 1997 tarihinde Diyarbakır'da gözaltında kaybedilen Mehmet Özdemir’in akıbeti soruldu.

Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirilen ve kayıp resimlerinin taşındığı bu haftaki eyleme Şubemiz Yönetim Kurulu Üyeleri, Şubemiz Üyeleri, kayıp yakınları, sivil toplum örgütleri temsilcileri ve insan hakları aktivistleri katıldı. 

Eylemde konuşan Şubemiz Sekreteri Ferhat Berkpınar, Türkiye cezaevlerinde yaşanan insan hakları ihlallerine dikkat çekti. Son bir ay içerisinde cezaevlerinde 7 hasta mahpusun yaşamını yitirdiğini hatırlatan Berkpınar konuşmasını şu ifadelerle sürdürdü: “82 yaşında ve 25 yıldır hapishanede olan ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü Mehmet Emin Özkan’ın birçok kronik hastalığı bulunmaktadır. Uzun yıllardır hücrede kalmasının da etkisiyle Özkan’ın işitme kaybı, sindirim ve solunum rahatsızlıkları, unutkanlık gibi birçok hastalığı bulunmaktadır. Ayrıca, Mehmet Emin Özkan’ın hapishanede geçirdiği kalp krizinden dolayı da hayatı ciddi bir risk altında ve kişisel hiçbir ihtiyacını tek başına karşılayamamaktadır. Sağlık sorunlarından kaynaklı infaz erteleme başvurusu yapmak için Adli Tıp kurumuna başvuran Özkan hakkında tüm sağlık sorunlarına rağmen hapishanede kalabileceği yönünde bir rapor verilmiştir. Aynı şekilde 2016 yılından beri Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski DTP Eş Genel Başkanı ve önceki dönem HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk’un sağlık durumunun bir süredir kötüye gittiği kamuoyunca bilinmektedir. Kocaeli Tıp Fakültesinde, dokuz uzman doktorun siyasetçi Aysel Tuğluk için hazırladığı raporun sonucunda; ‘Hastalığının kronik seyirli olduğu ve ilerleyici vasıf arz ettiği, cezaevi koşullarında sağlanabilecek tıbbi destek ve bakımının yeterliliğinde sorun yaşanabileceği, ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceğine ve dolayısıyla cezasının infazının ertelenmesi’ tespitinde bulunulmuştur. Ancak İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığının, Aysel Tuğluk için yakın zamanda hazırladığı raporda ise; “Hayatını yalnız idame ettirebileceği ve cezaevi şartlarında infazına devam edebileceği” ifadelerine yer verilmiştir. Mehmet Emin Özkan ve Aysel Tuğluk özelinde yüzlerce hasta mahpus hapishanede tek başına hayatlarını idame ettiremeyeceği ve hastalıklarının hapishane koşullarında tedavi edilemeyeceği açıktır. Bir an önce tüm hasta mahpuslar için infaz erteleme sağlanmalıdır. Adalet Bakanlığı'nın özellikle ölüm sınırında olan hasta tutuklu ve hükümlülere ilişkin çok acil bir çalışma yapması gerekmektedir. Uluslararası kurum ve kuruluşların Türkiye cezaevlerindeki hasta mahpusların durumu ve içerdeki ağır hak ihlalleri açısından, acil gözlem ve denetleme yapması için buradan çağrıda bulunuyoruz. Geçtiğimiz hafta ,2015 yılında Şırnak’ın Silopi ilçesinde uygulanan sokağa çıkma yasaklarında komşusundan dönerken sokak ortasında vurularak öldürülen Taybet İnan’ın ölüm yıldönümüydü. Taybet İnan’ın cenazesi 7 gün sokakta kalmıştı aynı zamanda o sokakta insanlık onuru ve vicdanlar kaldı. Kendisini buradan saygıyla anıyoruz.”

Ardından Şubemiz Yönetim Kurulu Üyesi Jiyan Ormanlı, Diyarbakır’da 27 Aralık 1997 tarihinde gözaltında kaybettirilen Mehmet Özdemir’in hikayesini paylaştı. Ormanlı şunları belirtti: “Mehmet Özdemir 1954 yılında Diyarbakır Lice’ye bağlı Araki (Kıyı) köyünde doğdu. Evli ve yedi çocuk babasıydı. Araki köyüne devlet güçleri tarafından sürekli baskın yapılıyordu. Bu baskılardan kaynaklı Mehmet Özdemir ailesini de alarak Diyarbakır’a göç etti. Bir süre sonra ise Araki köyü devlet güçleri tarafından yakılıp boşaltıldı. Mehmet Özdemir köye dönme ihtimali kalmadığı için Diyarbakır’da hayvan ticareti yaparak geçimini sağlamaya başladı. Mehmet Özdemir, zorla kaybedilmeden önce birkaç defa gözaltına alınmış bu gözaltılar sırasında ağır işkenceler görmüştü. 05.08.1997 günü de evi basılarak gözaltına alındı. 4 gün gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakıldı. Yasadışı örgüte yardım ve yataklık ettiği gerekçesiyle hakkında yargılama başlatılmış ve 23.01.1998 tarihinde beraat etmesiyle bu yargılama son bulmuştu. Mehmet Özdemir 26.12.1997 günü sabahı hayvan pazarına gideceğini söyleyerek evinden çıkar. Buradan bir arkadaşının evini ziyaret ettikten sonra hayvan pazarının yakınındaki bir kahveye gider. Görgü tanıkları; Mehmet Özdemir kahvede arkadaşlarıyla otururken silahlı, sivil kıyafetli ve ellerinde telsiz bulunan iki kişinin Mehmet Özdemir’e kendileriyle birlikte gelmesini söylediğini, bu kişilerle dışarı çıkan Mehmet Özdemir’in beyaz bir taksiye doğru götürüldüğünü belirtmiştir. Yine arabanın içinde üçüncü bir kişinin de oturduğunu gören Mehmet Özdemir’in abaya binmemek için uğraştığını, kendini yere attığını, onu tutan kişilerden kurtulmaya çalıştığını da belirtmişlerdir. Ancak Mehmet Özdemir bu kişiler tarafından zorla, şiddet uygulanarak arabaya bindirilmiş ve oradan götürülmüştür. Olaya orada bulunan birçok kişi tanık olur.  Olayın tanıklarından biri okuma yazması olmadığı için arabanın plakasını alamadığını söyler. Mehmet Özdemir’in eşi Enzile Özdemir, 29.12.1997 günü önce İnsan Hakları Derneğine başvurdu ve eşinin zorla gözaltına alındığını, hakkında bilgi edinemediğini belirterek hukuki yardım talebinde bulundu. Orada bulunan avukatların yardımıyla daha sonra Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığına bir dilekçe ile başvurdu ve eşinin kahvede otururken sivil kıyafetli polis memurları tarafından alındığını belirterek akıbetiyle ilgili bilgi talep etti. Bu taleplere yanıt olarak verilen dilekçeye “Mehmet Özdemir Emniyet Müdürlüğü tarafından gözaltına alınmıştır” damgası vuruldu. Ancak bu damganın üzerinde hiçbir yetkilinin imzası bulunmamaktaydı. Aradan bir süre geçmesine rağmen Mehmet Özdemir’den bir daha haber alamayan ve nerede tutulduğu kendisine söylenmeyen Enzile Özdemir, yeniden yetkili kurumlara başvurdu. Kendisine verilen yanıtta bu defa Mehmet Özdemir’in gözaltına alınmadığı bir yanlışlık yapılarak gözaltında olduğunun söylenmiş olabileceği iddia edildi. Mehmet Özdemir’in ailesi Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu’na, Diyarbakır Valiliği’ne başvurularda bulundu. İç hukuktan bir sonuç alamayan Özdemir ailesi 07.09.1999 tarihinde Mehmet'in zorla kaybedilmesiyle ilgili AİHM'ne başvuruda bulundu. Yapılan tüm başvurulara rağmen Mehmet’ten bir haber alınamadı. AİHM, 08.01.2008 tarihinde esas ve usul yönünden ihlal kararı verdi.”