Kayıp yakınları: Gözaltında kaybedilen kadınların akıbetini sordu

05.03.2022

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve Kayıp Yakınları, gözaltında kaybedilenlerin akıbetlerinin ortaya çıkarılması ve faili meçhul cinayete kurban gidenlerin faillerinin bulunması talebiyle 682'nci kez Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya geldi. “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle buluşan aileler, kayıpların fotoğraflarını taşıdı. Sivil toplum kurumları temsilcilerinin de katıldığı eylemde, 17 Şubat 1992'de Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı Yardere köyünden Kuşkaya köyüne doğru yürüyüş yapan yurttaşlara kolluk görevlilerince açılan ateş sonucu yaşamını yitiren Bedriye Gümüş’ün hikayesi paylaşıldı.

Eylem öncesi İHD Diyarbakır Şubesi Başkan Yardımcısı Ezgi Sıla Demir, şöyle konuştu: “Değerli basın emekçileri, değerli kayıp yakınları, değerli annelerimiz, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eylemimizin 682. haftasında yine bir aradayız. 682. haftamızı 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde gerçekleştiriyoruz. Kadınların birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 8 Mart’a girerken gözaltında kaybedilen kadınları unutulmasın diye onları anarken, yıllardır adalet istemekten, hakikati aramaktan, yüzleşmeyi talep ederek barıştan vazgeçmeyen annelerimizi ve bütün kadınları da buradan anmak isteriz. Biz kadınlar eşit yaşamı ve özgürlüğü talep ediyoruz ve bunun için mücadele ediyoruz. Bu mücadele azminden hiç vazgeçmeyen ve bize mücadeleyi öğreten Cumartesi Annelerimize, Barış Annelerimizi de teşekkürü bir borç biliriz. 8 Mart vesileyle gözaltında kaybedilen kadınları hatırlatıp ve akıbetlerinin açıklanması, faillerinden adil bir yargı önünde hesap sorulması talebimizi tekrarlayarak diyoruz ki;

*Cizre’de gözaltına alındıktan 18 yıl sonra yol yapım çalışması sırasında kemikleri bulunan Makbule Ökdem’e ne oldu?

* 1992 yılında Dersim’de gözaltına alındıktan 8 gün sonra işkenceden tanınmaz haldeki bedeni Elazığ Karşıyaka Kartepe’de mevkiinde gömülü bulunan, Ayten Öztürk’e ne oldu?

* 1992 yılında Mardin / Derik’te 2 kişi ile birlikte gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Rıdda Yavuz’a ne oldu?

* 1993 yılında Hizbullah tarafından Nusaybin’de başına çuval geçirilerek kaçırıldıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Sedika Dal’a ne oldu?

* 1993 yılında Bitlis / Tatvan / Wanik köyündeki evlerinden kardeşi Ramazan ile birlikte askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Hamide Şarlı’ya ne oldu?

* 1994 yılında Dersim / Mirik’te köye yapılan askeri operasyon sonrası kendilerinden bir daha haber alınamayan Hatun Işık, Yeter Işık, Elif Işık ve Gülizar Serin ve onun 3 yaşındaki kızı Dilek Serin'e ne oldu?

* 1994 yılında İstanbul’da gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Lütfiye Kaçar’a ne oldu?

* 1994 yılında Muş’un Hasköy ilçesine bağlı Ortaç köyünde hayvanlarını sağmak için gittikleri yaylada askeri bir operasyonun ortasında kalan ve kendilerinden bir daha haber alınamayan Gülnaz Tatu ve Kadriye Tatu’ya ne oldu?

* 1995 yılında Ankara’da gözaltına alınan, işkence görmüş bedeni 76 gün sonra Kırıkkale Kimsesizler Mezarlığı’nda “kimliği meçhul kişi” olarak gömülü bulunan Ayşenur Şimşek’e ne oldu?

* 1995 yılında Diyarbakır / Bismil’de gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Hatice Şimşek’e ne oldu?

* 1996 yılında Diyarbakır / Bağlar’daki ev baskınında gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Şükran Daş’a ne oldu?

* 1996 yılında Diyarbakır’da eşi Mahmut ile birlikte gözaltına alınan ve 2 yıl sonra Cizre Asri Mezarlığı’na “kimliği meçhul kişi” olarak gömüldüğü anlaşılan ancak mezar yeri hala açıklanmayan Fahriye Mordeniz’e ne oldu?

* 1997 yılında Kulp-Diyarbakır yolunda otomobilleri durdurulduktan sonra eşi Orhan ile birlikte Beyaz Toros ile kaçırılan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Zozan Eren’e ne oldu?

* 1998 yılında İzmir / Çeşme / Alaçatı’da üç arkadaşı ile birlikte gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Neslihan Uslu’ya ne oldu?

* 1998 yılında Hizbullah tarafından Mersin’de kaçırıldıktan 18 ay sonra, işkence görmüş bedeni Konya Meram’daki bir villanın bodrumunda gömülü bulunan Konca Kuriş’e ne oldu?

Hangi tarihte yaşanmış olursa olsun gözaltında kaybedilen kadınlar gerçeği ile yüzleşmek, cezasızlığı sonlandırmak ve sorumluların yargı önünde hesap vermesini sağlamak mevcut iktidarın görevidir.

Kaç yıl geçerse geçsin gözaltında  kaybedilen kadınlar için adalet istemekten, Devletin hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, vazgeçmeyeceğiz.

Herkesin; ailesinin geleneklerine ve örf adetlerine uygun olarak, onurlu bir şekilde gömülme, akrabası olan veya kendisine çok yakın olan bir kişiyi defnetme, ahlaki görevlerini yerine getirme fırsatına sahip olma ve insan niteliğini gösterme, son yolculuğuna uğurlama, kederlenme, matem tutma ve ölüyü anma hakkı ile toplum ve devlet tarafından nasıl görülürse görülsün, bütün medeniyetlerde kutsal bir değeri ve hatıra sembolü olan bir mezara sahip olma hakkı vardır. Bu hak, kanunla yazılı olarak düzenlenmeyi bile gerektirmeyecek kadar doğal ve tartışmasız bir haktır.

Bu nedenle devletin, güvenlik güçlerinin ve yerel mahkemelerin, gerekçesi ne olursa olsun, insan onuruna yakışır şekilde gömülme ve insanların yakınlarını gömebilme hakkını ihlal etmemesi gerekir.”

Ardından İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Derya Yıldırım ise Nusaybin’de  17 Şubat 1992’de kolluk görevlilerince katledilen Bedriye Gümüş’ün hikayesini paylaştı.  Yıldırım şunları anlattı: “Bedriye GÜMÜŞ, ailesiyle birlikte Mardin Nusaybin ilçesinin Kuşkaya (Gurik) köyünde ikamet ediyordu. Evli ve iki çocuk annesiydi.  Ailesinin anlatımlarına göre; askerler tarafından Kuşkaya (Gurik) köyüne sürekli baskınlar düzenlenmekteydi. Köylülere sürekli olarak korucu olmaları yönünde tehdit ediliyor ve baskı uygulanıyordu. Devlet güçlerince yapılan baskın ve tehditlerden dolayı, köy halkı durumu protesto etmek için 17 Şubat 1992 yılında yaşadıkları Kuşkaya köyünden, Yardere köyüne doğru bir yürüyüş gerçekleştirmek isterler.

Köylülerin yapmış oldukları yürüyüş, belli bir mesafeden sonra askerler tarafından engellenmeye başlanır. Olumsuz hava koşullarına rağmen yürüyüşlerine devam eden köylülerin üzerine askerlerce ateş açılır.

Açılan ateş sonucu Abdulselam ACET, Seyfettin KOPÇAK, Ali ÖLMEZ, Abdulselam ÖZBEY, A.Hakim GÖLLAN adlı 5 köylü olay yerinde can verir. Olay yerinde yaşamını yitiren 5 köylüden 2’si askerlikten izne gelen kişilerdi.

Olay yerinde yaralanan Bedriye GÜMÜŞ ise askeri bir araçla Mardin’deki bir hastaneye kaldırılır. Ailesinin beyanlarına göre, Bedriye Gümüş hastaneye götürülürken askerler tarafından yakınlarına olayın “örgüt üyelerince” gerçekleştirildiğinin söylemesi için baskı uygulanır. Kendisine birçok kurşun isabet eden Bedriye GÜMÜŞ hastanede ameliyata alınır. Ancak yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirir.

Bedriye GÜMÜŞ’ün yakınları tarafından derneğimize yapılan başvuruda; olayın yaşandığı esnada Ramazan isminde bir Binbaşı ile Mehmet GÖÇMEN adlı Yüzbaşının görevli olduğu söylenmiştir. Derneğimizin her fırsatta yapmış olduğu tüm çağrılara rağmen halen olayın faillerine ilişkin herhangi bir soruşturma başlatılmadı.

Şimdi de kolluk kuvvetlerince öldürülen Bedriye GÜMÜŞ ve diğer tüm kayıp ve faili meçhul siyasi cinayetlere kurban gidenler için 1 dakikalık oturma eylemine geçiyoruz.”