Hapishanelerdeki İşkencelere Son Verilsin, Sorumlular Yargılansın!
Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve kendi iç hukukundaki emredici nitelikteki kanun hükümleri gereğince özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin insan olmaktan kaynaklı haklarının korunması devletin sorumluluğundadır. Bu sorumluluğun kaynağı olarak gösterebileceğimiz sözleşme maddeleri ve kanuni düzenlemelerin bir kısmını hatırlatacak olursak;
-Birleşmiş Milletler (BM) Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi”nin 10. Maddesinde belirtilen, “Özgürlüğünden yoksun bırakılmış kişiler insani muamele ve insanın doğuştan kazandığı insan onuruna saygılı davranış görme hakkına sahiptir” hükmü,
-BM Mahpusların Islahı İçin Temel Prensipler”in 1. maddesinde; “Bütün mahpuslara doğuştan sahip oldukları insanlık onurunun ve değerin gerektirdiği saygıyla muamele yapılır” hükmü,
-AİHS’in 3. maddesi uyarınca, “insan onuruyla bağdaşan koşullarda alıkonmasını, tedbirin infazına yönelik yol ve yöntemin kişiyi, alıkonmanın doğasında kaçınılmaz olarak bulunan sıkıntı düzeyini aşacak yoğunlukta ıstırap ve zorluğa maruz bırakmamasını, infazın pratik gerekliliklerini dikkate alarak, diğer şeylerin yanı sıra kişiye gerekli tıbbi yardımı sağlamak suretiyle, sağlık ve refahının yeterince sağlandığını güvence altına almakla yükümlüdür, hükmü,
-Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin “Ceza İnfaz Alanındaki Tavsiye Kararları”nın 72/1. maddesinde “tüm mahpuslara insanca davranılması” ve hapishanelerin “insan onuruna saygı gösterme zorunluluğunu kabul eden etik koşullar çerçevesinde” yönetilmesini gerektiği hükmü,
-Anayasa’nın başlangıç bölümünde “her vatandaşın onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirmeye doğuştan hak sahibi olduğu”, 17. maddesinde “kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muameleye tabi tutulamayacağı” hükmü,
-Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 2. maddesi “Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz” hükmü belirtilmiştir.
Ancak tüm bu emredici hükümlere karşın hapishanelerde işkence; insan onurunu, kişi bütünlüğünü hedef alan, acı verici, aşağılayıcı, onur kırıcı fiiller olarak icra edilmeye devam edilmektedir. Türkiye Hapishanelerinde bulunan mahpuslar, çıplak arama, fiziki müdahale, ayakta sayım dayatmaları, darp, hakaret, ağırlaştırılmış tecrit, uzun süreli tekli odalarda ve hücrelerde tek başlarına tutulma uygulamaları, sosyal faaliyetlerden yararlandırmama ve buna benzer pek çok uygulamalara tabi tutularak, hem fiziksel hem de ruhsal bütünlüklerine zarar veren işkence uygulamalarına maruz bırakılmaktadırlar. Özellikle belirtmek istediğimiz husus son yıllarda sayısı artırılan Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishaneler ve S Tipi Kapalı Hapishaneler ile mahpusların üzerlerindeki tecrit sistemi daha da ağırlaştırılmıştır. Daha önce kalabalık olarak tutuldukları hapishanelerden sevk edilen mahpuslar bu cezaevlerinde tek başlarına tutulmakta ve bulundukları koğuşun havalandırması olmadığından günde 1 saat ayrı bir yerde bulunan havalandırma bölümüne götürülmektedir. Bu uygulama mahpusların fizyolojik ve psikolojik sağlık sorunları yaşamalarına neden olmaktadır.
Derneğimiz tarafından tespit edilebildiği kadarıyla 2021 yılı içinde 52 mahpus yaşamını yitirdi ve bu mahpuslardan 13’ünün intihar ettiği iddia edilmiş, 5 mahpus ise şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiş ve 1 mahpusun da ölüm nedeni açıklanmamıştır. 2022 yılı başından bugüne kadar ise Türkiye’nin çeşitli hapishanelerinde 35 mahpus yaşamını yitirmiş, bunlardan 5 mahpusun intihar ettiği iddia edilmiş, 12 mahpus ise şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiştir.
Hapishanelerde şüpheli bir şekilde yaşamını yitiren mahpuslardan Kadir Aktar, olay tarihinde 17 yaşında olup, Maltepe Kapalı Hapishanesinden tahliye edildikten 2 gün sonra gözaltına alınıp tekrardan tutuklanmış ve tutuklanması akabinde cezaevinde ölü olarak bulunmuştur.
Kandıra Kapalı Hapishanesinde tutulan Garibe Gezer yaşamını yitirmeden önce infaz koruma memurları tarafından cinsel şiddet gördüğüne dair şikayet dilekçesi vermiş olmasına rağmen şiddet iddialarına ilişkin yetkili makamlar tarafından etkili bir soruşturma yapılmamış ve 09.12.2021 tarihinde tutulduğu hücresinde şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiştir. Yine Vedat Erkmen isimli mahpus, Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Ceza ve İnfaz Kurumunda, Yılmaz Ekinci isimli mahpus Aydın E Tipi Ceza ve İnfaz Kurumunda, Şervan Can Güder Van F Tipi Ceza İnfaz Kurumunda, Sezer Alan ve Sinan Kaya isimli mahpuslar da Iğdır S Tipi Ceza İnfaz Kurumunda ve daha birçok mahpus çeşitli Ceza İnfaz Kurumlarında şüpheli bir şekilde yaşamlarını yitirmişlerdir. Hapishanelerde yaşanan tüm bu ölümlerin önlenebilir ölümler olduğunu açıktır. Mahpusların yaşam hakkının korunması yükümlülüğünün kendilerini denetim altında tutan kamu idaresinin sorumluluğunda olduğu bir kez daha hatırlatarak bu yükümlülüğün insan onuruna yakışır bir şekilde yerine getirilmesini talep ediyoruz.
Derneğimiz Türkiye Hapishanelerinden mahpusların yaşamış olduğu işkence ve kötü muamelelere çok sayıda başvurular almaktadır. Mahpuslar, hapishanelerde yaşadıkları işkence ve kötü muamelelere dönük şikayet dilekçelerinin işleme konulmadığını, bu olayları anlattıkları mektuplarının da ilgililerine gönderilmediğini kurumumuza yapmış oldukları başvurularda dile getirmişleridir. Mahpus ve mahpus yakınları tarafından yapılan bu başvurulara karşı geliştirdiğimiz birçok girişime rağmen bu uygulamalar artarak devam etmektedir. Kamuoyuna son zamanlarda yansıyan örneklerden biri olarak Adana Kürkçüler E Tipi Kapalı Cezaevi'ndeki adli tutuklu Şehmuz Emen, 22 Şubat 2022 infaz koruma memurları tarafından yapılan sayım sırasında, hastane sevki talebinin akıbetini sorduğu için ağır bir işkenceye maruz bırakılmıştır. Söz konusu anlar kurum kamera kayıtlarına da yansımış olup olay sonrasında sadece 2 infaz koruma memuruna ‘basit yaralama’ suçunu işledikleri iddiası ile kamu davası açılmıştır.
Hapishanelerde mahpusların tabi tutulduğu işkence uygulamalarının son bulması için yapılan tüm girişimlere rağmen siyasi iktidar ve yargı makamları tarafından bu vakaların üzerlerinin örtülmesi için çaba gösterilmiş, etkin soruşturmalar yürütülmemiş ve cezasızlık politikası egemen kılınmaya çalışılmıştır. İşkence ve kötü muamele örneklerinin yaşanması sonrasında mahpuslar, yakınları ve hak kurumları tarafından bu uygulamalara karşın hukuk mücadelesi yürütülerek faillerin yargılanması istenmişse de yetkili mercilerin olumsuz tavırları, suç failleri olan kamu görevlilerini aklama, bu mümkün değilse kanunda belirtilen en hafif cezayı gerektiren suç tipi ile yargılama konusundaki tavırları benzer vakaların tekrar etmesine neden olmaktadır.
İnsan Hakları Derneği olarak hapishanelerde yaşanan işkence ve kötü muamele uygulamalarına son verilmesini, işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eden görevliler hakkında şeffaf soruşturma süreçlerinin yürütülmesini ve cezasızlık politikasından vazgeçilmesini, Ceza İnfaz Kurumlarının sivil toplum örgütleri ve ilgili meslek örgütlerinin denetimine açılmasını talep ederiz.
İnsan Hakları Derneği
Merkezi Hapishaneler Komisyonu