BASINA VE KAMUOYUNA
Diyarbakır'ın Lice ilçesi Şenlik Mahallesi’ne bağlı Hambaz (Xanbaz) mezrasında 28 Eylül 2009 tarihinde koyunlarını otlattığı sırada, bölgedeki askeri birimlere ait havan mermisi ile 12 yaşındaki Ceylan Önkol 13 yıl önce bu gün yaşamını yitirmiştir. Ceylan’ın ailesi patlama sesi duyup olay yerine gittikten 15 dakika sonra durumu savcılığa ve Abalı Karakolu'na bildirmesine rağmen, Ceylan’ın cansız bedeni 6-7 saat yerde kalmıştır.
Savcı ve otopsi yapacak doktor, olay yerinin “teröre müzahir” bölge olduğu, riskli olduğu ve can güvenlikleri olmadığı gerekçesiyle olay yerine gitmeyince yine aile kendi imkanlarıyla Ceylan’ın bedeninin parçalarını toplayıp Abalı Karakolu'na götürmüş, Ceylanın otopsisi Abalı Karakolu'nun bahçesinde yapılmıştır.
Ceylan’ın olay yeri fotoğrafları yine Savcılık talimatı ile Köyün imamı tarafından çekilmiştir. Kriminal Polis Laboratuvarı Daire Başkanlığı tarafından Ceylan’ın yaşamını yitirmesine dair bir rapor hazırlanmış ve hazırlanan raporda, Önkol’un mühimmata sert bir cisimle vurduğu ve ölümüne bu vurmanın yol açtığı belirtilerek, mühimmatına vurması sonucu meydana gelen infilak neticesi hayatını kaybetmiş olabileceği değerlendirilmektedir’’ demiştir.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi tarafından 2009'da yapılan açıklamada, “Önkol'un cesedinde ayaklar, bacaklar sağlamdı. Yerde de bir çukur yoktu. Bu mayın ihtimalini ortadan kaldırıyor” diyerek Ceylan Önkol'un ölümünde hedef gözetilerek ateş edilmesi ihtimali olduğunu açıklamıştır.
Yine Kocaeli üniversitesinden alınan alternatif raporun sonuç kısmında Prof Dr. Ümit Biçer; kişinin patlayıcı madde sonucu ortaya çıkan balistik etkiyle iç organların parçalanması sonucu ölmüş olduğu, Lice Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 28 Eylül 2009 tarihli Adli Muayene Tutanağı 2. Patlamadan mütevellit parçalanmış, deforme olmuş parçaların 40 mm'lik bombaatar mühimmatına ait olduğu, başkaca bir patlayıcıdan söz edilmediği; vücuttaki lezyonlar ve fotoğraflar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; patlamanın kişinin müdahalesi olmaksızın önünde yerde veya yere yakın olarak meydana geldiği, kişinin eli veya elinde bulunan bir nesneyle müdahalesinin düşünülmediği kanaatini bildirir mütalaa sunmuştur.
Soruşturmayı yürüten dönemin savcısı, 4 Nisan 2013'te Önkol’un ölümüne neden olan ancak bir türlü bulunamayan şüpheliler hakkında, “Görevini kötüye kullanmak” suçlamasıyla açtığı soruşturmada takipsizlik kararı vermiş, yine savcılıkça, Ceylan’ın yaşamını yitirmesinden 5 yıl sonra (30 Nisan 2014) soruşturma dosyasında mühimmatın sabit durduğu, daha önce kim tarafından atıldığının belli olmadığı gerekçesiyle “daimi arama” kararı vererek dosyayı rafa kaldırmıştır.
Ayrıca Ceylan Önkol’un ölümüyle ilgili yargı sürecinde etkin soruşturma yapılmadığı ve yaşam hakkının ihlal edildiğine dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvuruyu, 2017’de değerlendiren mahkeme ihlal bulmamıştır.
Kolluk görevlilerinin şüpheli konumunda yer aldığı diğer dosyalarda olduğu gibi Önkol dosyasında da çok etkili ve tarafsız bir soruşturma yürütülmemiş, cezasızlık politikası istisnasız ve istikrarlı bir şekilde uygulanmıştır. Ceylanın yaşamını yitirmesinden sonraki sürece bakıldığında da yaşamını yitiren tek çocuğun maalesef Ceylan olmadığı görülmüştür. İnsan hakları Derneği Diyarbakır Şubesinin 2021 yılında yayınladığı 2011-2021 TARİHLERİ ARASI SİLAHLI ÇATIŞMA ORTAMINDA ÇOCUKLARA YÖNELİK YAŞAM HAKKI İHLALLERİ RAPORU’nda bölgede en az 228 çocuğun gerek kolluk gerekse farklı aktörler tarafından yaşamını yitirdiğine dikkat çekmiştir.
Toplumsal ya da kamusal yaşam içerisinde sokaklarda sosyalleşerek büyümesine devam eden çocukların yaşam alanları, onlar için yaşamını yitirdikleri alanlar halini almıştır. Çocuğun üstün yararını ve sağlıklı bir ortamda yaşama hakkının tümüyle ihmal ve ihlal edildiği bir tablo karşımıza çıkmaktadır.
Bizler bu gün burada Ceylan şahsında dosyaları sürüncemede bırakılmış tüm çocukların yaşam hakkını koruma yükümlülüğünün, etkin soruşturma yürüterek onarıcı ve cezalandırıcı adaleti sağlama yükümlülüğünün devletin sorumluluğunda olduğunu hatırlatıyoruz. Bölgede yaşayan çocukların çatışmalı ortamdan etkilenme sonucu; zırhlı araç çarpmaları, resmi hata ve ihmal sonucu, faili meçhul saldırı, mayın ve sahipsiz bırakılan patlayıcılar sonucu, sınır hatlarında vurulma sonucu kolluk ya da farklı aktörler tarafından vurularak yaşamlarını yitirdiklerine tanıklık etmekteyiz. Yaşam hakkı ihlal edilen çocuklarla ilgili idari ve yargı organlarınca, etkili ve adil bir soruşturma yürütülmemesi, faillerinin gizlenmesi ve yargı karşısına çıkarılmaması, gerçekleştirdikleri ihlalleri sürdürmeye teşvik etmektedir.
Olağanüstü güvenlik tedbirlerinin alındığı, olağanüstü hal uygulamalarının ağır ihlal ürettiği bölge kentlerindeki yaşam alanlarında, zırhlı aracın trafik düzenine aykırı kullanımından, zırhlı aracı kullanan kamu görevlilerinin yeterli teknik birikimden yoksun olması ve bu araçları kullanırken gerekli özeni göstermemesi gibi sebeplerle birçok çocuk, zırhlı araç çarpması sonucu yaşamını yitirmiştir. Ayrıca çatışmaların ortasında kalan birçok çocuk vurularak yaşamını yitirmiştir. Yine Türkiye, 2004 yılından bu yana taraf olduğu OTTAWA Sözleşmesi gereğince sınırları içinde bulunan kara mayınlarını 2014 yılına kadar temizleme taahhüdünde bulunmuştur. Buna rağmen bu süre içinde kara mayınlarının temizlenmesi konusunda somut herhangi bir çalışma yapılmamıştır.
Devlet imzacısı olduğu tüm ulusal ve uluslararası sözleşmelerin gereğini yerine getirmelidir. Tarafı kim olursa olsun her çocuğun yaşam hakkını koruma yükümlülüğü devlete aittir. Bu sebeple çatışmaların hiçbir koşul altında çocukların yaşam alanlarını etkilemesine izin vermemelidir. Yaşama ve gelişme hakkı elinden alınan her bir çocuğun adalet arayışı için mücadele edeceğimizi beyan ediyoruz. Bir kez daha, Türkiye’nin BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne taraf olduğunu, bu sözleşmeyle tüm çocukların yaşama ve gelişme hakkının güvence altına alındığını bütün sorumlulara hatırlatıyoruz.
Türkiye Devleti’ni sözleşmedeki yükümlülükleri gereğince; her bir çocuğun ölümünde koşulsuz şartsız çocuklardan yana taraf olmaya ve çocukların yaşamını yitirmesinde sorumluluğu olan her failin tespit edilerek etkili bir idari ve cezai soruşturma sürecini başlatmaya çağırıyoruz!
İHD Diyarbakır Şubesi Çocuk Komisyonu
Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi
Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Diyarbakır Şubesi (SHUDER)
Rengarenk Umutlar Derneği
Göç Vakfı Diyarbakır Şubesi