Kayıp Yakınları Nazım Gülmez’in akıbetini sordu

12.10.2022

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 713’üncü haftası gerçekleştirildi. Eyleme kayıp yakınları, insan hakları savunucuları ve sivil toplum örgütü temsilcileri katıldı. Koşuyolu Parkı’nda bulunan Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleşen eylemde, kayıpların fotoğrafları taşındı. Bu hafta, Dersim'in Hozat ilçesi Taşıtlı Köyü'nde 14 Ekim 1994 tarihinde gözaltında kaybedilen Nazım Gülmez'in akıbeti soruldu.

Eylemde konuşan İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Abdullah Zeytun şunları söyledi: “Bir kez daha geçmişle yüzleşmeyi, hesaplaşmayı sağlamak için buradayız. 90’lı yılların cezasızlık sistemiyle Kürtleri inkar ve yok etme siyasetinden bugüne kadar bizler bu politikalarla mücadele ediyoruz. Sistemli bir şekilde gerçekleştirilen ağır insan hakları ihlalleri cezasızlık politikasıyla bugüne değin sürüyor. 90’lı yıllardaki suçları zaman aşımı ve benzeri gerekçelerle aklayan yargı sistemi ve politik iktidar, ne yazık ki 2015 ve 2016 yılları sürecinde ve sonrasındaki ağır hak ihlallerini ise çıkardığı kanun hükmündeki kararnameler ile aklama yoluna gitmiştir. Yargısal karar ve yasal değişiklikler ile gerçekleşen ağır insan hakları ihlalleri ve suçlarına karşı yargı makamlarının etkin bir işlem yapmaması, işlem yapma cüretti gösteren yargıçların da idari izinler sebebiyle bu işlemleri yapmaktan çekindiğini, süreci aksattığını görüyoruz. Bir kez daha cezasızlığın sistematik bir şekilde ilerlediğini, buna karşı barış anneleri, cumartesi anneleri ve hak savunucularının da mücadele etiğini ifade etmek istiyoruz.

Bütün bu cezasızlık sistemi ve altındaki yasal, yargısal problemlerin sorumlusu olan Adalet Bakanlığının geçtiğimiz hafta, cezasızlıkla ilgili bir konuyu gündeme getirmiştir. Ancak biz cezasızlıkla mücadele eden, barış annelerinden, cumartesi annelerine, kayıp yakınlarına ve cezasızlık mücadele eden örgütlerin herhangi bir görüşüne, desteğine başvurulmadığını, bütünüyle devre dışı bırakıldığını görüyoruz. Türkiye’de güvenlikçi ve otoriter politikalara itiraz edenlere, barışçıl protesto hakkını kullananlara karşı az da olsa cezai ve yasal tedbirlere başvuran yargıçlara da bir mesaj verildiğini görüyoruz.  Böylelikle barışçıl protesto haklarını kullananlara verilen, hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönündeki tedbirleri az bulduklarını tahmin ediyoruz. Nitekim Türkiye’de hak ve hukuk savunucularına, barışçıl protesto haklarını kullananlara, yargı makamlarınca ne kadar ağır tedbirler konulduğunu birkaç gün önce İnsan Hakları Derneği Genel Merkezinin açıkladığı 2021 yılı İnsan Hakları İhlalleri raporunda görmekteyiz. Yargısal ve politik cezasızlık meselelerinde insan hakları savunucularının görüşleri ve değerlendirmeleri esas alınarak, düzenlemeler yapılmalıdır.

Yılardır cezasızlık nedeniyle haksızlığa uğrayan anneler ve hak savunucularını devre dışı bırakan düzenlemeler, hukuka ve adalete uygun olamayan, devleti ve kamu görevlilerini koruyan düzenlemelerdir.

Türkiye’de katliam faillerinin cezasızlık zırhıyla korunduğu bir devlet tarihi var. Muş’un Vartinis Beldesinde 3 Ekim 1993 tarihinde askerlerin bir köye baskını sırasında 7’si çocuk 9 kişi yakılarak katledilmiştir. 29 yıl geçti. Çoğu fail kamu görevlisinin beraat ettirildiği, tek sanık olan dönemin il jandarma komutanının ise kaçak olduğu bir dosya 29’uncu yılında zamanaşımı riskiyle karşı karşıya. Bizler yakın dönemde zamanaşımı ve benzeri gerekçelerle aklanan dosyaları gerçeğiyle ifade etmek istiyoruz. Bütün bu yargısal işlemler siyasi iktidar güdümünde hareket eden yargıçların adaletsiz kararları neticesinde doğmuştur. Bu vesiyleyle insanlığa karşı işlenmiş suç olan Vartinis Katlimı, Musa Anter’in katledilmesi ve JİTEM paramiliter örgütü tarafından katledilen insanların dosyalarındaki adaletsiz kararlar kaldırılmalıdır. Bütün bunların insanlığa karşı işlenmiş suç kapsamında değerlendirilmesiyle, cezasızlık tedbirlerinden olan zamanaşımı ile  faillerin aklanamayacağını belirtmek istiyoruz.

Bütün bu haksız ve ağır insan hakları ihlallerine karşı Barış Anneleri, Cumartesi Anneleri ve hak savunucuları ile birlikte mücadelemizi sürdürmeye kararlıyız.”

Ardından İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Jiyan Ormanlı ise gözaltında kaybedilen Nazım Gülmez’in hikayesini paylaştı. Ormanlı: “61 yaşındaki Nazım GÜLMEZ, Hozat ilçesi Taşıtlı Köyü'nde yaşıyordu. Evli olup 9 çocuk babasıydı. Gülmez, tarım ve hayvancılıkla uğraşıp, geçimini sağlıyordu.

13 Ekim 1994 tarihinde Ali Boğazı bölgesinde Bolu Komando Tugayına bağlı askerler tarafından icra edilen askeri operasyon sırasında, Dersim ili Hozat ilçesine bağlı Taşıtlı köyüne baskın gerçekleşir. Köy muhtarı ve bir köylü askerler tarafından gözaltına alınır. Köylüler akşam saatlerinde serbest bırakılır. Bu baskından 2 (iki) gün sonra 15 Ekim 1994 tarihinde, öğlen saatlerinde aynı askerler tekrar köye gelir, köyde arama yaparlar, ardından evler ateşe verilerek yakılır.

Operasyona katılan askerler Nazım GÜLMEZ’i kendilerine arazide kılavuzluk yapması gerekçesiyle evinden aldılar. Nazım Gülmez, çaresiz bir şekilde askerler tarafından köy muhtarı ile tüm köylülerin gözleri önünde zorla götürülür. Ailesi kendisinden o günden sonra bir daha hiç haber alamaz.

Gülmez’in eşi Garip Gülmez, olaydan bir ay sonra Hozat'taki binbaşına eşinin akıbetini sorar. Binbaşı tarafından kendisine şu yanıt verilir: “Biz onları elimizde bir süre tuttuktan sonra serbest bıraktık, şimdi biz de onu arıyoruz.'

Nazım GÜLMEZ’in eşi Garip GÜLMEZ bu kez Hozat Savcılığına başvurur. Yapılan bu başvuru neticesinde Hozat Savcılığı görevsizlik kararı verir. Verilen görevsizlik kararı üzerine GÜLMEZ ailesi, Elazığ Askeri Savcılığına başvuruda bulunur. Dosyayı bir türlü sonuçlandıramayan Elazığ Askeri Savcılığı da aileye, dosyanın Malatya DGM Savcılığına gönderildiği bilgisini paylaşır. Malatya Savcılığı da dosyanın kendi yargı yetkisi içinde bulunmadığı gerekçesiyle dosyayı tekrar Hozat Cumhuriyet Savcılığına gönderir.

İç hukuk yollarından herhangi bir sonuç alamayan GÜLMEZ Ailesi, davayı avukatları aracılığı ile 26 Marta 2016 tarihinde AİHM’e taşır. AİHM başvurunun 6 aylık süre sınırına uymadığı gerekçesiyle, kabul edilemez olduğuna karar verir.”

Eylem, gözaltında kaybedilen Nazım Gülmez ve diğer tüm kayıp ve faili meçhul siyasi cinayetlere kurban gidenler için 1 dakikalık oturma eylemiyle son buldu.

İHD Diyarbakır Şubesi

Kayıp Komisyonu