İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve Kayıp Yakınlarının, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 750. haftası Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. Kayıp yakınları, hak savunucuları ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin katıldığı eylemde, kayıpların fotoğrafları taşındı. Bu hafta, Diyarbakır’da 29 Haziran 1992’de faili meçhul şekilde katledilen Ramazan Yüce’nin failleri soruldu.
Eylemde konuşan İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Abdullah Zeytun şunları söyledi: “Devletin 90’lı yıllardaki ve sonrasındaki ağır insan hakları ihlallerine karşı adalet ve hakikat mücadelemizin 750’inci haftasındayız. Devletin 750 hafta boyunca sürdürdüğü sessizliğe, suskunluğa karşı da mücadele ediyoruz. Demokratik ilkelerden uzaklaşan, uluslararası hukuk standartlarını da çiğneyerek karşımızda duran bir siyasi iktidar var.
Bu iktidar geçmişte suç işleyen failleri cezalandırmak bir yana onları aklamanın peşindedir. Lice Katliamı davasındaki karar da bunu göstermektedir. Bütün tanıklıkları, somut delilleri, fail bağlantıları araştırılmadan önce İzmir’e nakledildi, sonra ise tek sanık hakkında beraat kararı verildi. Sanığın ölümü neticesinde Yargıtay kararı doğrultusunda dosya hakkında düşme kararı verildi. Tüm bu suçlara ilişkin tek sanık olarak Eşref Hatipoğlu’nun yargılanması, elbette ki bu olayın tüm yönleri ile araştırılmadığını, somut bağlantılarını, bölgede gerçekleşen benzer olaylar ile bağlantılarının araştırılmadan dosyanın bu haliyle cezasız bırakılması kabul edilemez. 90’lı yıllarda insanlığa karşı işlenmiş suçlar soruşturulmadan, yüzleşmeden geleceğe dair bir ifadede bulunmak mümkün değil. Bugünün hukuk yapılanmasını ifade eden bir karardır. Bugüne etkisi olan kararlardır. 21 Mart’a Lice’de bir çocuğa yönelik işkence ve kötü muamele suçundan tutuklu bulunan 3 sanık polis tahliye edildi. İddianame işkence ve kötü muamele suçu yerine daha basit suçlardan hazırlandı. Çok ağır bir şekilde çocuğa işkencede bulunan sanık polislerin tutukluluğunun devamı ve işkence ve kötü muamele suçundan davanın açılması gerekiyordu.
İnsanlığa karşı işlenmiş suçları aklayan, cezalandırmayan siyasi iktidar ve ittifakının söz konusu demokratik hak arayışında olan Kürtler olduğunda ceza yaptırımlarını da görmek gerekir. 2019 yılında çocukları hapishanede açlık grevinde olan taleplerini demokratik yol ve yöntemler ile ifade eden Hayriye Türkekul’un 6 yıl 3 ay cezalandırılmasına karar verildi. Cezalandırma gerekçeleri ise Türkiye’deki anti demokratik uygulamaları, demokratik eylem ve etkinliklerin yasaklandığına ve cezalandırıldığının kanıtı niteliğindedir. Bugün hak temelli barışçıl gösteriler ile demokratik itirazlarını kamusal alanda ifade eden Cumartesi Anneleri de Galatasaray Meydanı’na alınmaksızın ağır işkence ve kötü muamele ile gözaltına alınıyor, haklarında dava açılıyor. Hukuki teamüllerin rafa kaldırıldığı uluslararası hukuk standartlarının olmadığı bir Türkiye’de bunlar olağanlaşıyor. Bizler hak savunucuları bu durumu kabul etmiyoruz. Uluslararası hukuk standartları gereğince bu davaların düşürülmesi ve yasaklılık halinin sonlandırılması gerekmektedir.
Ardından Eğitim-Sen Diyarbakır 1 Nolu Şube Eş başkanı Emine Akşahin ise şunları ifade etti, “Bugün hikayesi okunacak olan arkadaşımız Ramazan Yüce, 90’lı yıllarda Eğitim-Sen’de yöneticilik yapıyordu. Bir gün sınav çıkışında bir sokakta faili beli olarak katledildi. Bugün arkadaşımız Ramazan Yüce şahsında ekmek ve demokrasi mücadelesi verirken, katledilen bütün yoldaşlarımızı anıyoruz. Türkiye’nin karanlık tarihi olarak bilinen 90’lı yıllar, bu coğrafyada zorla kaybettirme, yargısız infazların işlendiği bir dönemdi. Politik duruşu olan binlerce Kürt insan karanlık eller ve güçler tarafından katledildi. Onlarca yıl geçmesine rağmen annelerimizin acısı dinmedi. Çünkü yas süreci tamamlanmadı. Bugün bu toplumda adaletin, demokrasinin, toplumsal barışın sağlanmasını istiyorsak, karanlık dönemin aydınlatması gerekmektedir.”
İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Fırat Akdeniz, faili meçhul bir şekilde katledilen Ramazan Yüce’nin hikayesini okudu. Akdeniz, “Diyarbakır’ın Silvan İlçesinde ikamet eden Ramazan Yüce evli ve 7 çocuk babasıydı. Ramazan Yüce, Silvan Yatılı Bölge Okulunda Hizmetli kadrosunda görev yapıyordu.
Ramazan Yüce, 1980 darbesinden sonra gözaltın alınır. Yoğun bir işkence döneminden sonra serbest bırakılır. Daha sonrasında yine defalarca gözaltına alınıp serbest bırakılır.
1991-1997 yılları arasında Silvan ilçesinde yoğun bir faili meçhul cinayetler dönemi yaşanıyordu. Hizbullah Örgütü, o dönemde devletin sınırsız desteğini arkasına alarak özellikle ilçe merkezde sivil halka yönelik yüzlerce faili meçhul cinayete karışır. Bu cinayetlere kurban gidenlerden biri de Ramazan Yüce olur.
Ramazan Yüce’nin büyük kızı da o dönemde Hizbullah saldırısı sonucu ağır yaralanarak kurtulur. Aile o dönmede sürekli baskı ve tehdit altında olur.
29 Haziran 1992 tarihinde Ramazan Yüce dışardan liseyi bitirme sınavı için Diyarbakır’a gider. O sabah eşine “ben gidiyorum, ama kötü rüyalar gördüm, bana bir şey olursa nişanlı olan kızımı evlendirin” der.
Diyarbakır’dan Silvan’a gelmek üzereyken kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce Lalebey Sokak’ta arkadan silahlı saldırıya uğrar. Ramazan Yüce orada hayatını kaybeder.
Cenazesi Silvan ilçe merkezine kaldırılarak defin edilir. Taziyenin yoğun kalabalık geçmesinden dolayı, yine o dönemin karanlık güçleri tarafından cenaze töreninde saldırı gerçekleştirilir. Olay o tarihten günümüze faili meçhul olarak kayıtlara geçer.
Bir kez daha burada gerçeklerin ortaya çıkarılması ve sorumluların tespit edilip yargı önüne çıkarılarak cezalandırılmasını istiyoruz. Bundan tam 31 yıl önce bu kentin dar sokaklarından birinde katledilen Ramazan Yüce İçin adalet istiyoruz.
Şimdi de Ramazan YÜCE ve diğer tüm kayıp ve faili meçhul siyasi cinayetlere kurban gidenler için 1 dakikalık oturma eylemine geçiyoruz.”
İHD Diyarbakır Şubesi
Kayıp Komisyonu