BASINA VE KAMUOYUNA
Şubemiz yönetim kurulu başkanı Av. Abdullah Zeytun, yönetim kurulu üyeleri Av. Ercan Yılmaz, Av. Jiyan Ormanlı ve Av. Yusuf Erdaoğan’dan oluşan heyet; Diyarbakır Kapalı Hapishanesinde tutulan DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, DBP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Hayrettin Altun ile aktvist Ayşe Gökkan, gazeteciler Serdar Altan, Ömer Çelik, Mehmet Şahin, Safiye Alağaş’ı ziyaret etti. Gerçekleştirilen görüşme sonrası Diyarbakır Kapalı Hapishanesi önünde şubemiz başkanı tarafından basına tespit ve değerlendirmelerde bulunuldu:
“Diyarbakır Kapalı Hapishanesi demokratik siyaseti, insan haklarını ve basın özgürlüğünü savunanların uğrak olduğu bir yer oldu. Çünkü süre gelen otoriter ve baskıcı politikalar ile beraber; bağımlı, taraflı yargı kararlarıyla insanlar gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Demokratik Bölgeler Partisi’ne yapılan operasyonla gözaltına alınan eş genel başkan ve il eş başkanların tutuklama gerekçesine baktığımızda tümüyle bu otoriter politikaları izleyen siyasetten bağımsız olmadıklarını görüyoruz. Sadece mesleki faaliyetlerini yürüttükleri, Kürt coğrafyasında yaşanan ihlalleri kamuoyuyla paylaştıkları, halkın haber alma hakkını savundukları için basın emekçileri bugün tutuklu olarak yargılanıyorlar. Bizler hak savunucuları olarak, DBP Eş Genel başkanının temsil ettiği Kürt demokratik siyaset yürütücüsü kimliğidir ve bu durum sebebi ile gözaltına alınıp tutuklandığını belirtmek istiyoruz. Diyalog ve müzakere ile Kürt meselesi gibi Türkiye’nin en önemli demokrasi, insan hakları, hak ve özgürlük sorununu siyasi temsilcileriyle demokratik zeminde çözmek yerine tam da bunun aksine otoriter ve baskıcı politikalar ile bu insanları, siyaseti devre dışı bırakmak, tümüyle demokratik sivil siyaset alanını kapatmaktır. Kürtlerin demokratik siyaset aracılığıyla, siyasi partiler ve faaliyetleri aracılığıyla siyasette temsiliyetini önlemeye yönelik bir tutumdur. Bugün DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır ile yaptığımız görüşmede de bu durumu tespit ettik. Belirtmek gerekir ki demokratik, sivil siyaset böylesi operasyonlara alet edilmemeli. Birer güvenlik aygıtı haline gelmiş, tümüyle tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitirmiş bir yargı mekanizması ile bu insanlar hapisteler. Sayın Keskin Bayındır’ı tutuklama gerekçelerinden biri olarak, daha öncesinde takipsizlik kararı verilen isnatlara ilişkindir. Kürt siyasetçileri veya temsilcileri olunca, 2019’da takipsizlik kararıyla kapatılan dosya içeriğindeki iddiaları tekrar yöneltilerek kendisi tutuklanabiliyor. Hakeza gizli tanık yaratılıp, hiçbir hukuki somut delillere bağlı olmaksızın delil üretilerek, insanlar kolaylıkla, keyfiyetle hapsedilebiliyor. Bu konuda AİHM’in hem üretilen deliller ile ilgili hem de bugün de yaşanan, siyasi parti yürütücülerinin keyfi bir şekilde tutuklanmasına ilişkin vermiş olduğu ihlal kararı bulunmakta. Tüm ihlal kararların olduğu gibi, Selahattin Demirtaş’ın, Osman Kavala’nın ve diğer siyasetçilerin AİHM nezdinde alınmış ihlal kararları gibi bu ihlal kararlarının gereği hukuk düzeninde yerine getirilmiyor. Yargı düzeni bu ihlal kararları doğrultusunda işlemiyor. Bugün aynı hukuksuz durumun, basın emekçilerinin de basın özgürlüğünü, mesleki faaliyetleri yürüttüğü için tutuklu olmasında görüyoruz. Aylardır bu insanlar mesleki faaliyetleri nedeniyle suçlandılar, hapsedildiler. Keyfi bir sebeple ve pratikle de halen de iddianameleri düzenlemiş değil, hakim karşısına çıkarılmış değiller. Bunu hukuk nizamı içerisinde ifade etmek olanaksız. Burada yargının tarafsız ve bağımsız olmayışı, otoriter ve baskıya dayalı politikaların sürdürülüyor olması elbette ki etkilidir.
Türkiye’deki mevcut uygulamaları, hukuksuzluğu, adaletsizliği ifade ederken, hukuktan yana olduğunu ifade eden geniş demokratik muhalefete de sorumluluk düşmektedir. Sadece Kürt basını ve Kürt siyasetçileri özelinde devam eden baskıya dayalı politikaların oluşu onları sessizliğe mahkum etmemelidir. Bu korkuları ile endişeleri ile sırf Kürt oldukları için bu insanların tutukluluğu karşısındaki sessizlikleri ile yüzleşmelidirler.
Siyasetçiler siyasi faaliyetlerini yapma özgürlüklerinden alıkonulmuşlardır. Kürt meselesinin barışçıl yöntemlerle çözümüne ilişkin katkısı olan tutuklu siyasetçiler en kısa zamanda serbest bırakılmalıdır. Basın emekçileri için de aynı durumu ve talebi dile getirmek gerekir. Hak savunucuları olarak, bu adaletsizliği, hukuksuzluğu elbette ki kabul etmiyoruz. İnsan haklarından, barıştan yana siyaset yürüten herkesin siyaset yapma hakkını savunuyoruz. Basın özgürlüğünü ve halkın haber alma hakkını savunan herkesin de yanın da olduğumuzu ifade etmek istiyoruz.”
İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ