BASINA VE KOMUOYUNA
12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleştirilen askeri darbenin üzerinden tam 43 yıl geçti. Bu askeri darbe neticesinde idamlar gerçekleştirildi, işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eden politika ve uygulamalar yaşandı, sendikalar, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri kapatıldı, ifade özgürlüğü ihlal edildi. Yurttaşlar ülkeyi terk ederek sürgüne gitmek zorunda kaldı.
Sonraki süreçte 12 Eylül darbesinde aktif olarak yer alanlar hakkında yargılama süreci başlatıldıysa da adaleti tesis etme çabasından uzak bu yargılama sonucunda herhangi bir neticeye ulaşılamadı. Aradan geçen 43 yıla rağmen darbe ile gerçek bir yüzleşme ve hesaplaşma sağlanmadığından dolayı ne yazık ki 12 Eylül rejimi, tüm kurumlarıyla beraber halen kendini var etmeye devam etmektedir.
43 yıldır ülke darbe Anayasası ve o dönemde yapılan yasa ve yönetmeliklerle yönetilmektedir. Darbe ürünü olarak hayatımıza giren YÖK ve RTÜK gibi kurumlar günümüzde de varlıklarını sürdürmekte; darbe döneminde sendikal hak ve özgürlüklere getirilen kısıtlamalar devam etmektedir. Yine darbe ürünü olarak Kürtlerin sivil siyasete girmelerini engellemeyi amaçlayan seçim barajı gibi antidemokratik uygulamalar da halen yürürlüktedir.
Cumhuriyet’in kurucu zihniyeti tekçi ve inkârcı bir nitelik ve pratiğe sahipken, 12 Eylül darbesi var olan sorunları daha da derinleştirmiş ve günümüzdeki birçok sorun ve ağır hak ihlalinin nedeni olmuştur. 12 Eylül Anayasası ve anlayışıyla yönetilen ülkede son yıllarda hukukun evrensel ilkelerinden tamamen uzaklaşılmış, antidemokratik uygulamalar yoğunluk kazanmış, Kürtlerin sivil siyaset yapma hakları baskılanmış, kayyım politikaları kalıcılaştırılarak seçme ve seçilme özgürlükleri ihlal edilmiş, adil yargılanma hakkı rafa kaldırılmış, ifade ve örgütlenme özgürlüğü gibi temel haklar baskı altına alınmıştır. Tüm bunlarla bağlantılı olarak Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözümünden uzaklaşılmış ve mevcut sorunları daha da derinleştiren “Güvenlikçi Politikalar”da ısrar yöntemi seçilmiştir. Bu ısrar, her geçen gün yeni ağır insan hakları ihlallerine yol açmakta ve ülkeyi arzulanan toplumsal barıştan gittikçe uzaklaştırmaktadır. Ülkenin bu baskıcı ve antidemokratik yöntemlerle daha fazla yönetilemeyeceği ortadadır. Bu nedenle hukukun evrensel ilkelerine bağlı, demokratik, eşitlikçi ve çoğulcu bir yönetim anlayışının benimsenmesi; bu darbe zihniyetinin tüm kurumlarıyla bir bütün olarak yüzleşme, hesaplaşmanın sağlanmasını ve nihayet yeni, sivil, demokratik ve çoğulcu bir anayasa yapımına başlanılması gerekmektedir.
Temel talebimiz
12 Eylül Askeri Darbesi sonrası Kürt halkının hafızından asla silinmeyecek ağır insan hakları ihlallerine konu suçların işlendiği bir merkez haline gelen Diyarbakır 5 No.lu Askeri Cezaevi’nin her karesinde yaşanan gerçekliğe bağlı kalınarak, büyük insanlık ve ülke için İnsan Hakları Müzesi’ne dönüştürülmesini talep ediyoruz!
İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi
Diyarbakır 78'liler Derneği