Merkezi Hapishaneler Komisyonu: 19 Aralık Katliamını Unutmadık, Unutturmayacağız!
İnsan Hakları Derneği Merkezi Hapishaneler Komisyonu, tüm şube ve temsilciliklerimizde “19 Aralık Katliamı”na ilişkin eş zamanlı basın açıklaması gerçekleştirildi. İHD Diyarbakır Şubesinde gerçekleştirilen açıklamaya, İHD Bölge Temsilcisi Mehmet Tahir Saçaklı, İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu Eş Sözcüsü Yusuf Erdoğan, Şube Başkan Yardımcısı Suzan Mehmetoğlu, Şube Sekreteri Ömer Saman, Yönetim Kurulu Üyeleri Esra Saçaklıdır, Berfin Elçi, Ali İhsan Demirtaş ve şube üyeleri katıldı.
Açıklama öncesi konuşan İHD Bölge Temsilcisi Tahir Saçaklı şunları söyledi: “19 Aralık’ta hapishanelere yönelik başlatılan ve adına “Hayata Dönüş Operasyonu” denilen katliamın üzerinden 24 yıl geçti. 19 Aralık operasyonlarında 2’si güvenlik görevlisi toplamda 30 mahkum yaşamını yitirdi. Bu geçen 24 yıllık süreç içerisinde maalesef o ‘Hayata dönüş’ operasyonların sonucunda mahpusların yaşamını yitirmesine yönelik açılan doğru düzgün herhangi bir soruşturma yok ve bu soruşturmaların akabinde de bu ihlallere yönelik herhangi bir sonuç alınmış değil. Bizler bugün, hem o gün yaşanan operasyonu ve yine bu süreç boyunca insan hakları mücadelesi veren aktivistlerin ve İnsan Hakları Derneği’nin verdiği mücadelenin sonuçlarını sizlerle değerlendireceğiz.”
Açıklamayı İHD Diyarbakır Şubesi Hapishane Komisyonu Üyesi Esra Saçaklıdır okudu. Saçaklıdır, “19 Aralık Katliamını Unutmadık, Unutturmayacağız! İnsan Hakları Derneği, 16-17 Kasım 2002 yılındaki Genel Kurulunda 19 Aralık Gününü “Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak ilan etmiştir. İnsan Hakları Derneği olarak 19 Aralık katliamının sorumlularının ve faillerin yargılanmasını talep etmeye devam edeceğiz.
24 yıl önce 19 Aralık’ta ağır tecrit koşullarını dayatan F Tipi Hapishanelerini protesto etmek amacıyla açlık grevinde olan mahpuslara yönelik 20 hapishanede eş zamanlı bir operasyon başlatıldı. 3 gün süren ve televizyonlarda canlı yayında gösterilen bu operasyonda 30 mahpus ve 2 kamu görevlisi olmak üzere 32 kişi yaşamını kaybetti ve 300’e yakın mahpus ise yaralandı. Bu katliamı protesto etmek isteyen yurttaşlardan 2 bin 145 kişi gözaltına alındı ve 58 kişi tutuklandı. Katliamdan sağ kurtulan mahpuslar ağır işkence ve tecrit uygulamalarına maruz bırakıldı ve mahpuslar hakkında birçok dava açıldı. Kimyasal gazların kullanıldığı ve dehşetin yaşatıldığı bu operasyonun emrini veren sorumlular ve operasyon sırasında görevli fail kamu görevlileri hakkında açılan davalar ise engellendi. Kullanılan kimyasal gazın niteliğinin araştırılması talepleri ise sonuçsuz kaldı. İnsan yaşamını korumak zorunda olan devlet, bu yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi bizzat sorumlusu olmuştur.
Aradan geçen 24 yıllık süreçte tecrit sistemi daha da ağırlaştırıldığı gibi tüm hapishanelerde hak ihlalleri artarak devam etmektedir. Toplum üzerinde zor kullanma aygıtı haline dönüşen hapsetme sisteminde yeni tip hapishaneler ile bugün tecrit sistemi insanın hem fiziksel hem de zihinsel bütünlüğü üzerinde büyük bir tahribat meydana getirmektedir. F Tipi Hapishanelerin yanı sıra özellikle yeni açılan Yüksek Güvenlikli, S Tipi ve Y Tipi Hapishaneler ile yeni bir sistem uygulanmaya başlanmış olup buralarda tutulan mahpuslar çok ağır izolasyon yöntemlerine maruz bırakılmaktadır.
Özellikle Yüksek Güvenlikli Tip Hapishanelerde ister tutuklu ister hükümlü olsun tüm mahpuslar ağırlaştırılmış mahpus statüsündeki mahpuslara uygulanan infaz sisteminde tutulmaktadırlar. Çoğunluğu tek kişilik yerlerde tutulan mahpuslar, günde yalnızca 1 saat ile 1,5 saat arasında başka bir ünitede olan havalandırmaya çıkarılmakta, günün geri kalan 23 saatini tek başına hiç kimse ile konuşmadan, temas etmeden ve kimseyi görmeden geçirmektedir. Burada tutulan mahpuslara kitap, televizyon ve gazetelere erişim konusunda kısıtlamalar getirilmekte ve mahpuslar mutlak bir tecride tabi tutulmaktadırlar. Oysa bu infaz sistemi tüm mahpuslar açısından ağır insan hakkı ihlallerini içinde barındırmakta olup bu sistem uygulamadan mutlaka kaldırılmalıdır.
Hapishaneler, birçok sorunun sürekli hale geldiği ve mahpus yaşamını tehdit eden uygulamalar ile birer “insan hakları ihlal merkezlerine” dönüşmüştür. Tecrit ve izolasyon, işkence ve kötü muamele, 2 çıplak arama, sosyal hakların engellenmesi, zorunlu sevk ve sürgünler, hasta mahpusların tedavi haklarının engellenmesi, idari gözlem kurulu kararları ile tahliyelerin engellenmesi, şüpheli ölümler gibi yaşam hakkını ortadan kaldıran birçok ihlal meydana gelmektedir. Hapishanede tutulan mahpusların haklarına saygı gösterilmesi ve haklarını kullanırken ayrımcı bir politika ile karşılaşmaması Devletin sorumluluğundadır. Devletler, hapishanede tutulan mahpusların politik görüşüne, etnik kimliğine, cinsiyetine ve diğer farklılıklarına bakılmaksızın insan onuruna yaraşır bir tutum belirlemekle yükümlüdür.
Türkiye hapishanelerinde 01 Aralık 2024 tarihi itibari ile 406 açık ve kapalı hapishanelerde 378.657 tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Ayrıca 0-6 yaş arası 759 çocuk anneleriyle birlikte hapishanelerde tutulmaktadır. Türkiye hapishanelerinde Nisan 2022 yılında yapmış olduğumuz tespitlerimize göre, 651’i ağır olmak üzere 1517 hasta mahpus bulunmaktadır. Bu sayının çok daha fazla olduğunu biliyoruz, ancak; Adalet Bakanlığı bu konuda da ilgili verileri kamuoyu ile paylaşmamaktadır. Mahpusların özgürlüklerini engelleyen İdare ve Gözlem Kurulu kararlarıyla mahpusların denetimli serbestlik ve koşullu salıverilme hakları engellenmektedir. Van Milletvekili Gülistan Kaçmaz Sayyiğit’e 05.12.2024 tarihinde Adalet Bakanlığı tarafından verilen bilgiye göre 28.11.2024 tarihi itibari ile 2024 yılı ilk 11 ayında hapishanelerde 709 mahpusun yaşamını yitirmiştir. Bu sayı bile tek başına hapishanelerde yaşam hakkına yönelik ihlallerin geldiği noktayı göstermesi açısından önemlidir.
Türkiye hapishanelerinde en ağır sorunlardan olan hasta mahpuslar sorununa dair ise Devlet ve Hükümet yetkilileri tarafından hiçbir çözüm politikası ortaya konulmamakta ve ağır hasta, ileri yaşta ve engelli mahpuslar, hapishanede kalamayacak durumda olmalarına rağmen tahliye edilmemektedirler. Özellikle ağır hasta mahpuslarla ilgili tek karar verici merci olan Adli Tıp Kurumu tarafından verilen “Hapishanede kalabilir” raporları ile mahpusların yaşam hakları ihlal edilmekte ve tahliyesi engellenen ağır hasta mahpuslar yaşamlarını kaybetmektedirler.
19 Aralık Katliamının yıldönümü vesilesiyle;
• Katliamın yaşanmasında sorumluluğu olan tüm faillerin yargılanması ve adaletin sağlanmasını,
• Ağır tecrit ve izolasyon uygulamalarına son verilerek F Tipi, Yüksek Güvenlikli, S Tipi ve Y Tipi Hapishanelerin kapatılmasını,
• Mahpusların tahliyelerini engelleyen İdare ve Gözlem Kurullarının kaldırılmasını,
• İşkence ve kötü muamelelere son verilmesini, sorumlu olanlar hakkında etkin soruşturmalar açılmasını,
• Mahpusların adil yargılanma, sağlık hizmetlerine erişim, yeterli beslenme, hijyen koşullarına, kültürel ve sosyal haklara, avukatları ve aileleriyle görüşebilme haklarına erişiminin ayrımsız bir şekilde sağlanmasını,
• Yaşam hakkının korunmasını, ölümlerin önlenmesini,
• Hapishanede yaşamını devam ettiremeyecek ağır hasta, engelli ve ileri yaşta olan mahpusların tahliyelerinin sağlanmasını talep ediyoruz.
İnsan hakları savunucuları olarak 19 Aralık Katliamının sorumlularının peşini bırakmayacağımızı ve süregelen tüm hak ihlallerine karşı duracağımızı, mahpusların insan onuruna uygun bir yaşam sürmesi için mücadeleye devam edeceğimizi kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.”
İnsan Hakları Derneği Merkezi Hapishaneler Komisyonu